Bugün benim koşmam gerek
Dizlerim kanasa da düşmem gerek
Öpücük mesafesinde dururken kalbim
Gez göz arpacık
Göz burun dudak üçgeninde
Kalbimin elleri sessizce tetikte
Ateş!..
Alev, yangın, kül
Hiçbir yerde yok dudaklarımın izi
Bile bile ıska geçmek altın oran bir yüzü
Bugün benim çığlık atmam gerek
Burnumda demini fazlasıyla almış, fazlaca kararmış
Bir çay kokusu
Aşırı dozdan ölen narkotik köpeği Todd gibi
Sanki kanımda yüksek dozda amfetamin
Ama öldürmüyor işte öldürmeyince
Azrail’e zeval olmaz denesem mi şansımı
Allah’ım al bu canımı
Alacaksın zaten bir gün, bugün al
Allah’ım al sol yanımı
Amin
Bugün benim kör olmam gerek
Bakışlarını görmemeliyim
Anlatım bozukluğu değil bu yazdıklarım
Bakışlar mı ne fark eder
İster onun ister senin
Bakışlarında biraz suçluluk, biraz bencillik, bir parça keder
Çaresizliğine duyduğum sevgiyle terbiye edilmiş bencil öfke
Evet çaresizliğine ister senin olsun ister onun, bana ne
Bugün gözlerimi dağlamam gerek
Senin tertemiz mutfağında iki yıkanmamış fincan
Tezgahta bir delil gibi delirtiyorken ruhumu
Aynı demlikten, aynı demden tekrar ısıtılmış siyah bir çayı içmek
Tezgahta yıkanmamış iki fincan
Belki de hüngür hüngür ağlamam gerek
Bugün benim sağır olmam gerek
Sorularıma cevap vermeye çalışan sürçük dilinin
Kekremsice kekelemesi
O meşhur konu değiştirmelerin bilerek
Dudakların, anahtarını dilinde sakladığın gizemli bir kilit
Karşılıksız yalnızlıktayım öpmekle öpüşmek arasında
Gitmeliyim, kalamam yanında
Çoktan geldi de geçiyor vakit
Yanındayken bile hissediyorum seni özlediğimi
Yanındayken sana en uzak yerdeyim
Tanıdıkça yabancılaşıyorsun bana
Kimsin sen söyle ne olur, ben kimim?
Midas’ın eşek kulakları var diyen berber gibi bir kuyu kazıp
Yerin dibine haykırmalıyım
Seni hala sevdiğimi
Sonra sular dile gelsin sazlıklar ve rüzgar
Belki de bu yüzdendi ağzında konuştukça eksilen kelimeler
Vicdanının sana silah zoruyla söylettiği
Sağır olmam gerek diyorum
Seni duydukça yitiriyorum ben benliğimi
Bugün benim susmam gerek
Öpücük mesafesinde mühür vurmak dudağıma dilime
Zaten böyle bitmiyor mu tutkulu aşklar
İki yıkanmamış fincan duruyor tezgahın üzerinde
Hala çok ıslak, hala sıcacıklar
Dokunsam ağlayacaksın, konuşsam kanayacak
Kemanından bile vazgeçmedi mi Paganini
Stradivarius’u kumar masasında bir oyuncak
Müzik son bulacak, notalar duracak
Çıldırasıya bir sessizlik
Aklını yitirmek, ümitlerini tüketmek üzereyken
Sadece beklemek
Neyi, neden beklediğini bile bilmeyerek
Bugün benim acilen susmam gerek
Boğazımda bir çığlık sımsıkı sıkılmış bir yumruk gibi
Avuç büyüklüğünde bir yarayı yutmaya çalışmaktır bazen sevmek
Kayıt Tarihi : 31.8.2019 03:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sessizlik isimli kitabımdan...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!