İki film birden gösterimde

İkimiz de tek tek bambaşkayız,
Sıra dışı..
Gözlerimiz mi?
Baksana, onlar bile sarmaş dolaşken kanlı bıçaklı,
Hem gülüşür, hem kapışır,
Bu ne perhiz bilmem..
Kıskançlık mı? Büyük ihtimalle,
Birbirimizle savaşıp yenilip duruyoruz işte,
Kabullen!

Dipnotu sona değil de, en başa tutuşturuyoruz hep.
Bir de kapak adını bittiği yere kadar yapıyoruz ki,
Sorma.
Muhteşem!
Çünkü bitmeyeceği belli,
Karmakarışık şey bu,
Etkilendik büsbütün.
Anlaşamıyoruz değil, Anlatamıyoruz..!
Süslü cümleler seçerdim de şimdi sana,
Bazı sadelikler daha süslü,
Dinlemek..
Mesela gözlerini,
Bazı anlara sığdırmaya çalışır insan bir çok şeyi..
İnsanın kendi bile bilemez çoğunlukla ne istediğini,
Boşluksuzluğa düşer,
Çünkü hep gördüğü şeylerden seçer, peki ya göremedikleri..

Bir tufan çıkar en olmadık zamanlarda,
Unutur az önce yaptığını,
Hani kalemin kırığı olur da,
Cümlenin, anların kırığı olmaz mı yani?
Daha yakından baktığında, daha uzaklara gidersin..
Sıyırıp geçer dibini,
Fasılalarla lağveder durgunluğu gözlerin içi,
Hoyratça bin para eder doktan ayrılan hisler,
Süzülür ufuktan ansızın bir şilep gibi..
Lime lime dokunurken un ufak bir bütün.
Gözlerde parçalanır adeta kaldırımlar,
Yarar şehrin garip bir sokağının ısıntılarını,
Loş sokak lambaları arası,
Serseri bir tramvay..
Işıklar bir yanıp, bir sönüyor..
Gotik bir sergüzeşt bu.
Kıvrımlarından güzelleşmiş.
O yüz, pürüzsüzlüğün içinde, pürüz çıkaran bir anıt gibi.
Nereye gitsem şimdi?
Kim ister hal böyleyken, deniz kenarı bir sakinliği?

Kesik kesik dudaklarından dökülüyor,
Sanki yüzyıllık bir ilmek,
Sekansiyel acıların son mizanseni,
Son bir duble çekiyor gönlümün kantosu,
Balo ortasında bir vals..
Corte ve volcada,
Islak avuçlarımın arasında rakslı bir varyete,
Hiç olur mu gitmek?
Rabarbalar kopar..
Son bir replik daha.

Kıyılarından leyl eder parlaklığı,
Yıldızları asıl sen susarken izle,
Perdeler tuz buz!
İşte kulis, işte sahne,
Jest eder yüreğim meydan okumayı,
Bu ne bir tretman, ne de bir çekim hatası,
Bak şimdi, iki film birden gösterimde..