Hava kararmıştı, TV yi açtı, kanallar arası dolaştı durdu.. İzlenmesi gereken bir şey yoktu ona göre onu sarmadı, komik olduğunu düşündüğü bir kaç reklam izledi, hafifçe tebessüm etti, ardından derin mi derin, bir of çekip ofladı..
Umursuzca sallana sallana balkona çıktı, caddedeki çöplükten kırıntı toplayan sokak köpeklerine takıldı gözleri, kedi ile köpeğin mücadelesini seyretti.. Uzun bir korna sesiyle kendine geldi..
Sonra gökteki dolunayın bulutlar arsından kayışını seyretti bir süre, o ara sanki kuyruklu bir yıldız kaydı gibi geldi.. Ve bir dilek tutu.. Keşke olsaydı şimdi yanımda dedi... Bir iç çekip mutfak balkonundan içeri girdi.. Yarım bardak su doldurdu, tezgahtaki cam sürahiden mavimsi bardağa, bir yudum almak için göz hizasına kadar kaldırdığında, aniden durdu, bardağa baktı, san ki bardak çatlamış gibi gözüktü, sonra sokak lambasının ışığıyla vuran tül perdenin yansıyan aksinin izi olduğunu anladı.. Sudan bir yudum aldı, ağzının içinde birkaç kez döndürdü suyu, ağzındaki suyu üç gıdamda parça parça yuttu, yutuşuyla birlikte gırtlağı bir aşağı bir yukarı inip çıkıyordu..
Sıkılıyordu, sıkıldığından suyu bile bir garip içiyordu..
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum