………………..Bazılarına göre İstanbul dünyanın en güzel şehri. Bazılarına göre dünyanın en büyük köyü! Fakirlik ve zenginlik bu şehirde kapı komşu! Lüks villalar kalın ve yüksek duvarlarla ayrılmış, gecekondulardan. Bir tarafta açlık diğer tarafta zevki sefa! Barlar, Lüks restoranlar eğlence yerleri. Bir tarafta semt pazarlarında atılmış sebzelerden bir tas akşam yemeği çıkarmaya çalışan insancıklarımız. Çelişkiler şehri!
………………..Arzu, Harem’de otobüsten indi. Üsküdar’a yürüdü. Salacak’ta kız kulesinin önünde bir banka oturdu. Boğaz büyük bir nehir gibi akıyor, bazı yerlerde akıntı tersine dönüyor, girdaplar oluşturuyordu. Karşı tarafta hep kitaplarda gördüğü Topkapı Sarayı gözüküyor. Çok uzaklardan boğaz köprüsü sanki büyük bir halatla iki yakayı birleştirmişler gibi duruyordu. Simitçiden bir simit aldı. Arkadaşları İstanbul’un simidi bir başka olur diye söylemişlerdi. Evet, harika bir tadı vardı. Bir iki parçada martılara attı. O da ne? Etrafta ne kadar martı varsa hepsi toplandı. Memleketinde de martılar vardı ama hiç insana yaklaşmazlar dı. Nerdeyse elinden alacaklardı. İçinden bunlarda azının tadını biliyorlar diye geçirdi. Bir ara Kemal’i düşündü! Oda inmişimiydi? Acaba! Bir an önce yurda yerleşmeliydi. Bir taksi çevirdi eşyalarını yükledi. Taksici onu yurda getirdi. Kalacağı oda üç kişilikti diğer iki yatak ve dolap dolmuştu. Oda arkadaşları ile tanıştı. Ayşe Ankara’dan gelmişti. Seda İstanbul’uydu. Okul evine uzak olduğu için yurtta kalacaktı. Arzu arkadaşları ile hemen kaynaştı. İkisi de çok samimi ve sevecen insanlardı. İçinden bir derin nefes aldı. Çok garip insanlarla da karşılaşabilirdi. Kendini çok şanslı hissetti. Hemen Kemal’i aradı. O da yerleşmiş ti. Sonra annesini aradı onlarda merak etmişlerdi.
………………..Arzu üç yıl boyunca çok çalıştı hiç kafasını kaldırmadan sadece mesleğinde ilerlemek için elinden geleni yaptı. Bazen hafta sonları Seda’da kalmaya gidiyorlar. Sahilde dolaşıyorlar, bazen arkadaşlarının erkek arkadaşları da onlara eşlik ediyordu. Arzu o zaman Kemal’li düşünüyor. Keşke o da burada okusaydı böyle gezerdik diyordu! Ayşe Ankara ya döndüğü zamanlar Kemal’e uğruyor Arzu’dan da mektup götürüyor. Kemal den aldığı mektupları Arzuya götürüyordu.
………………..Yine bir hafta sonunu Seda’larda geçiriyorlardı. Eve geldiklerinde çok yakışıklı düzgün giyimli genç bir adamla karşılaştılar. Ömer, Seda’nın kuzeniydi. Sarışın mavi gözlü kalın dudaklı iri ve formda bir gençti. Çok yakışıklıydı. Ayşe onu görür görmez âşık olmuştu. Hatta onun için, çıktığı arkadaşını bile terk edecekti. Ama Ömer’in gözü Arzu’daydı. Ama Arzu bir defa bile Ömer’in gözüne bakmamıştı. Onun Kemal’i vardı biricik aşkı. Onu çok özlüyordu, okulun bir an önce bitmesini ve kavuşacakları günü iple çekiyordu. Az kalmıştı altı ay geçmek bilmese de geçiyordu işte.
………………..Seda’nın babası ve amcası ile birlikte tohum işinde çalışıyorlar. Alım satım ve ıslah çalışmaları yapıyorlardı. Ömer’de pazarlama satış işleriyle ilgileniyor. Türkiye’nin her yerine bazen yurt dışına iş seyahatleri yapıyordu. Çok sosyal bir insandı hoş sohbetti kendini dinletir, güzel espriler yapar herkesi kahkahalara boğardı. Kadınlarında dilinden anlar, onlara güzel sürprizler yapar. Kendine âşık ederdi ama bağımlı bir tip değil her gün farklı bir bayanla çıkardı. Daldan dala atlardı. Seda şimdiye kadar bir kadına bağlandığını görememişti. Ailesi de artık evlenmesi gerektiğini düşünüyordu çünkü otuz iki yaşını geçmişti artık. Ama onun hiç böyle bir niyeti yok gibiydi. Arzu onun için çok değişik gelmişti. Sakin sessiz çok güzel esmer bir bayandı. Oturmasını kalkmasını bilen. Her zamana uyum sağlayan aklı başında bir genç kızdı. Tanıştığı hiç bir kıza benzemiyordu. Onu bir kaç kez görmüştü ama Seda onları hiç tanıştırmamıştı.. Bu hafta sonu özeldi. Seda ya sormuş ve bir sevgilisi olduğunu öğrenmişti ama onun için önemli değildi bir sevgilinin varlığı, o her kadını etkileyebilir en zor kadınları bile baştan çıkarabilirdi. Seda ya ilk defa yalvarmıştı tanıştırması için. Seda da arkadaşını zor duruma sokmak istemiyordu ama ısrarlara dayanamamıştı.. Arkadaşını tanıyordu Arzu ona kesinlikle yüz vermeyecekti. Bundan adı gibi emindi. Nitekim de öyle olmuştu. Ömer avucunu yalamıştı! Arzu, Ömer’in bu ilgisini fark etmişti ama onun aşkını kimseye değişmezdi. Ömer bu yenilgiyi hazmedememişti. Nasıl oluyor da bir kız onun bu cazibesine karşılık vermiyordu. Ömer kendisini hiç böyle çaresiz hissetmemişti
………………..Ayşe, Ömer için çıldırıyordu ama Ömer hiç Ayşe ile ilgilenmiyordu. Ne vardı sanki Arzu da soğuk kız ne olacak, diye aklından geçiriyordu. Sonra da bu düşündüklerine içerliyor arkadaşına haksızlık ettiğini, düşünerek kendine kızıyordu. Kemal’li düşünüyor ne şanslı çocuk Arzu gibi bir sevgilisi var. Kendisi iki yıldır çıktığı sevgilisini Ömer’i görür görmez terk etmişti. Aslın da ortada da hiç bir şey yokken! Ama aşık değildi ki, Arzu gibi! Ömer, ona âşık olabilirdi bir kez yüzüne baksaydı!
………………..Artık sınavlar yaklaşmış Arzu üzerinde çalıştığı fasulye ile ilgili ıslah çalışmasının son aşamasına gelmişti. Seda babasının yardımı ile Arzu’ya tohum sağlıyor. O da verimi yüzde yüz artıran bir çalışma yapıyor. Elde edilen tohumlar ekilip deneniyordu. Serada elde edilen yeni tohumlar, Laboratuar ortamında genleri değiştiriliyor. Tekrar ekime gönderiliyordu. Muazzam sonuçlar elde edilmiş. Seda’nın babası Arzu’ya okuldan sonra kendileri ile çalışması için iş teklif etmişti. Çok iyi bir gelirle harika bir teklifti. Ama Arzu memleketine gidecek Kemal’le beraber kasabalarına yardım edeceklerdi. Biraz da Ömer yüzünden bu teklife sıcak bakmıyordu, Arzu! Sürekli çiçek yolluyor Seda aracılığı ile çıkma teklif ediyordu. Sıkılmıştı bu trafikten.
………………..Ayşe sınavlar başlamadan bir kez daha Ankara’ya gidecekti. Arzu, uzun bir süreden beri mektupta yazmamış, almamıştı demek ki çok yoğundu. Ceple de çok az görüşüyorlardı, sona yaklaşmışlar dersleri işleri zaten çok yoğundu. Normaldi böyle olması. Arzu, Kemal’le çok güzel bir mektup yazdı. Kullandığı parfümden mektubu ıslattı. Çok güzel bir şiir yazmıştı aşkı için sonuna onu da ekledi ve Ayşe’ye teslim eti. Bunu Aşkıma ver, çok özlediğimi söyle dedi. Ayşe akşam Ankara’ya varmıştı. Saat biraz geçti. Dükkânlar kapanmak üzereydi. Bir an önce vermek istedi, emanetini! Zaten yolunun üzeriydi. Taksiden indi. Dükkân hala açıktı ama içeride kimse gözükmüyordu. Sağa sola baktı kimse yoktu. Dükkâna girdi. Arkada bir bölme olduğunu biliyordu. Yine böyle bir akşam gelmiş. Kemal’in patronu Nurten Hanım onu arkada yemek yiyiyor diyerek arkaya yönlendirmişti. Ayşe arkaya doğru yürümeye başladı ama arkadan garip sesler geliyordu bir anlam verememişti. Dikkat ederek yavaşça yaklaştı, gördüklerine inanamamıştı. Nurten masanın üzerinde yarı çıplak Kemal’de onun üzerinde oda aynı durumda. Çok ateşli bir sevişmenin ortasına düşmüştü. Ayşe şoke olmuştu olamaz diyordu boyuna! Yavaşça geriye döndü ve dükkândan çıktı. Zavallı Arzu diyordu, benim zavallı arkadaşım. Sonra geri döndü. Acaba başka birimi ben yanlış gördüm! diyerek dükkânın karşısında ki parkta uzun bir süre oturdu. Nihayet çıktılar. Dükkânı kapattılar. Sarmaş dolaş oto parka yürüdüler. Artık tamamen emindi Kemal olduğundan. O kadar yakın takip ediyordu ki aralarında birbirlerine sevgilim diye hitap ettiklerini duyabiliyordu. Ayşe sadece zavallı arkadaşım diyor. Ve mektubu koklayarak ağlıyordu aşk bu kadar dı işte sonsuza kadar değildi. Arzu’nun anlattıkları gözünün önüne geliyor. İsyan ediyordu. Erkekler hepsi böyleydi işte o kadar güzel sözden, yaşanan güzel anlardan sonra kadınlar hep üzülmek zorun damıydı! Ama Kemal’lin yanındaki de bir kadın değil mi? Sonra onların âşık olduklarını bilen biri nasıl yapar bunu oda bir kadın! Nasıl Söyleyecekti bunu Arzu’ya ölseydi daha iyiydi keşke görmeseydim diye düşünüyordu. Ama anlatmalıydı. Mektubun da bir manası kalmamıştı.
………………..Ayşe otobüste kendi ile çok tartıştı. Ama söyleyecekti. Akşam yurda geldiğinde Arzu hani benim Kemal’limden mektubum diyerek, Ayşe’nin boynuna sarıldı. Ayşe ağlamaya başladı. Ne oldu kız çok mu özledin bizi? Ayşe, Arzunun mektubunu uzattı niye vermedin! Bir şey mi oldu aşkıma. Olmuş Arzu, olmuş! Ne? Bir çırpıda olanları anlattı önce inanmadı Arzu yalan söylüyorsun bana! Beni sevmiyor musun? Ayşe! Bunları anlatmak zorundaydım arzu anla beni çok üzüldüm annemi babamı gördüğüme bile sevinemedim. Üç kız arkadaş birbirlerine sarılıp ağlaştılar. Erkeklere Nalet okudular. Seda, Arzu üzülme sen şimdi sınavların var hafta sonu bize gideriz bir dağıtırız biz şeyciğin kalmaz. Arzu her şeyin bittiğine hala inanamıyordu, Kemal’lin aramamasını şimdi daha iyi anlıyordu son görüşmelerinde seni seviyorum bile dememişti. Kadına isyan ediyordu benim aşkıma nasıl el uzattın diyerek isyan ediyordu. Bir hafta kendini toparlayamamıştı. Hafta sonu harika geçmişti. Üç kız arkadaş çılgınlar gibi eğlendiler içtiler gezdiler. Arzu bir karar aldı. Bir arkadaş bulacak ve intikamını alacaktı, Kemal den! Dört yıl dile kolay kim kimi beklerdi bu zamana kadar. Aşkım öldü. Kemal öldürdü! Telefonla Kemal’i arayacak. Ağzına geleni söyleyecekti. Birkaç kez aradı ama ulaşılamıyordu. Sonra vazgeçti. Niye arayacaktı ki! O haltları ederken onu aramış mıydı? Hiç aklından geçirmiş miydi? Aramayacak hiç bir zaman telefonu açmayacaktı. Bitmişti o güzellikler artık bazı teklifleri kabul edebilir di! İstanbul’da kalabilir. Seda’nın babasının iş teklifini kabul edebilirdi. Sonra annesini babasını da İstanbul’a aldıra bilir. Rahat, rahat geçine bilirlerdi. Teklif, harika bir teklifti!
………………..Artık gerçek hayata dönmeliydi. Ekilen tohumlardan masül toplanmış son Laboratuar çalışmaları için Seda’ların Mısır çarşısındaki dükkândan alınması gerekiyordu. Arzu hem gezerim hem de tohumları alırım diyerek çıktı. Yürüyerek kapalı çarşıya oradan Mahmut Paşaya dükkânlara vitrinlere baka, baka Yeni Camiinin önüne geldi. Güvercinlere yem atı. Mısır çarşısında çiçeklere, balıklara baktı. Civcivleri severken önüne tek kırmızı bir gül uzandı. Şaşırdı ne oluyor diyerek arkasına hışımla döndü ve mavi gözlerle karşılaştı Ömer’di bu! Güzel bir kıza, güzel bir gül hediye ediyoruz kabul etmeyecek misiniz? Dedi. Arzu çok şaşırdı. Hiç beklemediği anda o karşısına çıkmıştı. Çok nazikti çok ta yakışıklı. Dili dolandı bir şey söyleyemedi. Ama gülü aldı. Arzu’nun heyecanlandığını anlamıştı. Sizi uzaktan gördüm. Bir sürpriz yapayım demiştim. Arzu teşekkür etti. Arzu’nun elinden poşetleri aldı. Tohumları almaya geldiniz deyimli dedi. Siz nereden biliyorsunuz, ben getirdim. Üretim alanından. Arzu ben alayım da bir an önce işlemlere başlayayım dedi. Siz buraya kadar geldiniz ben sizi bırakır mıyım? Şuradaki çay bahçesinde size bir çay ısmarlamama müsaade etmeyecek misiniz? Hem biraz laflarız! Arzu teklifi geri çeviremedi aslında oda istiyordu. Nazik bir erkeğin şefkatine de ihtiyacı vardı. Birçok defa Ömer, teklif etmişti her seferin de geri çevirmişti. Şöyle bir Ömer’e baktı tam bir centilmen ve tam bir erkekti. Aklına Kemal’le buluştukları harabelikte, duvardaki erkek resmi geldi. Aynen ona benziyordu Ömer. Uzun bir süre konuştular. Arzu olanları Ömer’e anlattı. Dertleşmek Arzu’ya iyi gelmişti. Ağlamak istiyordu Arzu, kendini zor tutuyordu. Hala Kemal’li unutamamış nasıl bu hale geldiklerini bir türlü aklı almıyordu. Kemal’e sadık kalmıştı ama Kemal ilk fırsatta onu aldatmıştı. Artık nefret ediyordu Kemal’den ama yinede Yüce dağda ki yaşadıkları. Buluştukları sahil, yaşadıkları sevişmeler, gözünün önünden gitmiyordu. Ömer’e de içten içe bir hayranlık duyuyordu. Bir kalpte iki sevgi barındırılabilir miydi? Kesinlikle Kemal’i unutmalıydı. Sabırla onu dinlemiş. Kemal için hiçbir kötü söz söylememiş. Arzu’ya da yaşadıklarından dolayı hak vermişti. Ömer daha önce bu gibi olaylarla çok karşılaşmış. Kemal’lin patronu gibi kadınlarla çok beraberlikleri olmuştu. Bazı kadınlar elde etmek istedikleri erkekleri nasıl tuzaklara düşürebileceğini, tecrübeleri ile biliyordu. Kendisi de zaten Kemal’in patronundan farkı yoktu. Ama Arzu gerçekten tanıdığı kadınlardan çok farklıydı en azından dürüst ve saftı. Temiz bir kızdı politika yapmasını bilmiyor, içinden geldiği gibi davranıyordu. Onun için Arzu belki bekârlığının son noktası olabilir diye düşünüyordu. Hava kararmaya başlamıştı.. İş çıkışı her yer çok kalabalıklaşmıştı. Beraber kalktılar, dükkana doğru yürümeye başladılar. Ömer; sen dükkâna git ben geliyorum dedi ve gözden kayboldu. Arzu dükkâna girdiği zaman Seda’nın babası karşıladı. Kızım çok geç kaldın. Seda aradı cep telefonun kapalıymış. Seni çok merak ettik. Ömer’de buradaydı. Öylen den beri yok. Arzu; beraberdik çay bahçesinde lafa dalmışız. Kusura bakmayın benim yüzümden. Oh şimdi derin bir nefes alabilirim. Bak ben kutulara yerleştirdim. Ama bunları nasıl götüreceksin Ömer gelsin seni yurda bırakır. Zahmet etmeyin ben şuradan taksiye binerim. Ömer elinde büyük bir kafesle içeri girdi. Arzu hanım size civciv aldım. Nasıl anladınız civcivleri çok sevdiğimi! çok naziksiniz! Memleketinizi özlemişinizdir. Büyüyünce ben alırım. Dikkatimi çekti şefkatle seviyordunuz, bende dayanamadım aldım. Zahmet etmişsiniz! Çok teşekkür ederim. Seda’nın babası artık itiraz istemem Ömer sizi bırakacak. Tabi! Amca büyük bir zevkle.
………………..Ömer, hemen çıktı arabayı getirdi. Yükleri bagaja yerleştirdi. Beraber arabayla çıktılar. Yoldan Ömer Seda’yı aradı.Biz biraz gecikebiliriz merak etmeyi dedi. Arzu itiraz etti ben yorgunum yurda gitmek istiyorum. Olur mu? hiç boğazda size balık ısmarlamadan dünyada bırakmam. Bebekte sahilde lüks bir balık restoranının önüne park ettiler. Balıklarını ısmarladılar. Ömer birde şarap açtırdı. Harika bir akşam yemeğinden sonra Arzu da biraz sarhoş vaziyette restorandan çıktılar. Deniz kenarında uzun bir yürüyüş yaptılar. Arzu sendeledikçe Ömer’in koluna giriyor, bazen el ele tutuşuyor, bazen koşuyorlar. Ömer bir sürü espri yapıyor. Arzu kahkahalarla gülüyor. Sonra bir bankta oturdular. Arzu Ömer’in omzuna başını koydu. Birden bire gözlerinden. yaşlar boşalıverdi. Ağlıyordu Ömer; ben Kemal’i çok sevdim kendimden bile çok ama sen bunları çekmek zorunda değilsin. Unuta bilir miyim acaba? Bana unutmam için yardım eder misin? Tabi Arzu ben elimden geleni yaparım. Diyerek gözyaşlarını sildi. Parmağından Kemal’in verdiği yüzüğü çıkarttı ve olanca gücüyle denize fırlattı Nalet olsun! Unutacağım seni dedi? Sonra tekrar Ömer’in yanına geldi ona sarıldı başını omzuna koydu. Saatlerce baktılar. Bu durumda başka bir kadın olsa; Ömer onu çoktan. öpmüştü bile! Ama Ömer’in içinden böyle bir şey yapmak gelmiyordu. O da üzülmüştü bu duruma acaba Arzu beni Kemal’i sevdiği kadar sevebilir mi? Diye düşünüyordu. Bunu zaman gösterecekti. Saat epeyce geç olmuştu. Tekrar arabaya yürüdüler. Arzu artık Ömer’e sarılmıştı. Arabaya geldiler. İçinde biraz oturdular, Arzu teşekkür etti. Ömer’in yanağından öptü. Beni çok rahatlattın buna çok ihtiyacım vardı. Sen iyi bir insansın! Başkası olsa bundan yararlanmak isterdi, bende bu nefretle her şey yapabilirdim. Sana teşekkür ederim sen çok tatlısın. İlk defa bir kadından böyle içten bir iltifat almıştı Ömer. İlk defa kendini mutlu hissediyordu. Arabayı çalıştırdı. Yurda gelene kadar hiç konuşmadılar. Arzu artık kendini daha iyi hissediyordu. Gece on bir buçuk olmuştu. Yurdun güvenlik görevlisi biraz güçlük çıkardı. Çünkü yurt on da kapanıyordu. Arzu’ya bir tehdit savurdu. İlk defa bu kadar gecikmişti. Dört yıldır ilk defa böyle bir şey olmuştu. Paketleri kapının girişine bıraktılar. Arzu sadece civciv kafesini aldı. Ömer’e tekrar teşekkür etti. El sıkıştılar ayrıldılar. Arzu sevinçten uçarak odasına çıktı. Arkadaşları çoktan uyumuştu. O da yatağına yattı. Ömer’i düşündü sevebilir miydi? acaba. Bu arada Seda sessizliği bozdu yarın bunun hesabını vereceksin Arzu....!
20-03-2006
Ayhan IşınKayıt Tarihi : 20.3.2006 01:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)