Ayhan Işın - İki damla göz yaşı 1.Bölüm ...

Ayhan Işın
74

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

...........................Anadolu’nun şirin bir kasabasının hemen yanında yüce bir dağ vardı. Etekleri yeşil mi yeşil, düzlükleri kır çiçekleri çiğdemler, kekikler iri iri papatyalar, yaban gülleri, çitlembikleri hiç eksik olmazdı. Kekliklerin bağırışları bülbülün güzel ötüşleri ile kelebekler, arılar bal toplardı bin bir çiçekten. Tavşanlar koşuşurdu, yaban keçileri dans ederdi doğayla. Kelebekler âşıktı papatyalara, bülbüller yaban güllerine burada herkes birbirine âşıktı. Rüzgâr taşırdı deniz kokularını dağın yamaçlarına; dağdan aldığı kır kokularını kasabanın sokaklarını yalayarak denize taşırdı. Dağın zirvelerinde kar, buz yaz ayların da bile kalkmazdı. Cılız derelerle dağın suyu hiç tükenmezdi. Bazen yerin derinliklerine iner kilometrelerce öteden kasabanın hemen yanından fışkırırdı. Kasabanın çocukları her gün bu kaynağın yanına gelir, burada oyunlar oynarlar yorulunca buz gibi kaynaktan su içerlerdi. Kemal’le Arzu çok iyi arkadaşlardı. Beraber kasabanın tek okuluna gidiyorlar, aynı sınıfı aynı sırayı paylaşıyorlardı. Zaten evleri de yan yanaydı. Aileleri de yıllardır atadan dededen beri beraber birçok sıkıntıyı sevinci paylaşmışlardı.
...........................Kemal oyundan yorulunca pınarın başına oturur sürekli zirvede ki karlara bakardı. Kendini bildiğinden beri kasabalarına hiç kar yağmamıştı. Zaten Anadolu’nun güneyine çok nadir kar yağardı. Arzu da hemen gelir yanına oturur beraber seyrederlerdi. Kemal büyünce o zirveye çıkı cam karların üzerinde yatıp yuvarlanacağım derdi. Arzu’ bensiz mi gideceksin derdi. Sensiz olur mu?
...........................Böyle günler akıp gidiyordu. İkisi de bayağı büyümüşlerdi şimdi on birinci sınıfa gidiyorlardı. Arzu’nun babası şehirde iyi bir iş bulmuş gitmek zorunda kalmıştı. Tabi ki Arzu da gidecekti. Kemal de Arzu da ayrılacakları için çok üzülüyorlardı. Arzu Kemal’le artık içinde tarif edilemeyen bazı duygular besliyordu. Sanki Kemal de ona söylemek istediği ama söyleyemediği bir şeyler vardı. Bir gün Kemal Arzu’ya hani hep düşünüp yapamadığımız şeyi yapalım mı dedi. Arzu hemen anlamıştı. Ertesi gün erkenden kimsenin haberi olmadan beraber dağa çıkmaya başladılar. Kemal tedbir olarak babasının tüfeğini ve birazda yiyecek almıştı. Karlara yaklaştıkça içlerindeki heyecan da artmıştı. Kemal koştu dizlerinin üzerine kara çöktü Arzu da hemen yanı başına. Kemal birden Arzu ya döndü gözlerinde yaşlar vardı ama çok değişik bakıyordu. Onu hiç böyle görmemişti. Kemal tatlı ve masum bir sesle ‘sana bir şey söyleyeceğim:............................. ..........................Arzu bunu sana birçok defa söyledim ama bu başka SENİ SEVİYORUM! Arzu Kemal’e birden bire sarıldı BEN DE BEN DE SENİ SEVİYORUM BEN SENSİZ YAPAMAM KEMAL! Diyordu. Arzu’nun da gözyaşları boşalmıştı. Uzun süre birbirlerine baktılar gözlerinden ip gibi yaşlar boşaldı. Gözyaşları önlerindeki kar tanelerinin içinde kayboluyordu. Arzu önünden iki avucu ile kar aldı elinde sıktı Kemal’ sende böyle yap dedi. Arzu iki kartopunu aldı birleştirdi. Kemal işte biz böyleyiz ayrılamayız Sevgilim dedi. Arzu sordu peki nasıl bildin böyle düşündüğümü dedi. Çünkü Sana aşığım seni senden daha iyi tanıyorum. Kemal’in aklına bir fikir geldi biz bu topu şu ilerideki buzun içerisine saklayalım bu bizim AŞKIMIZIN simgesi olsun Nasılsa bu dağın karı buzu erimez. Bu beyazlıkta bizim aşkımızın saflığı temizliği olsun Aşkımız sonsuza kadar var olsun. Söz veriyor musun Arzu! Söz veriyorum! Dedi ve kartopunu iyicene buzla örttüler. Sonra Kemal Arzu’yu karların üzeride yuvarladı. Sonra Arzu Kemal’li. Birbirlerine kartopu attılar. Çok eğlendiler. Dans ettiler. Artık dönme zamanı gelmişti. El ele tutuştular bayırdan kır çiçeklerinin arasından koşa koşa geçtiler. Sonra karınları acıktı. Papatyaların arasına oturdular. Kemal çantasından ekmek, peynir, üzüm çıkarttı. Arzu harikasın sevgilim üzümü sevdiğimi biliyorsun. Seni çok seviyorum ayrılacağımızı hiç düşünmek istemiyorum. Ama uzağa gitmiyorum bir saatlik yol beni görmeye gelirsin değil mi? Sen beni özler misin? Hem de çok! O zaman her hafta gelirim. İkisi de papatyaların üzerine uzandılar. Elerini hiç bırakmadan mavi gökyüzüne güneşe baktılar hayaller kurdular. Arzu sevgilim bak şurada çok büyük bir bulut var yağmur yağabilir mi? Yağsın! De meye kalmadan bir iki damla yüzlerine düşmüştü bile. Kemal hadi kalk! Yine el ele tutuştular kâh koştular kâh yürüdüler. Yağmurda epeyce bastırdı. İkisi de sırılsıklam ıslanmışlardı. Arzu biraz dinlenelim dedi. Bir zeytin ağacının altına çöktüler. Kemal Arzu’nun yüzünü saçlarını eliyle silerken Arzu kemal’lin avuçlarının içini öpüyordu. Kemal iki eliyle Arzu’nun yüzünü saçlarını geriye doğru tarayarak tuttu sonra hiç sana gözlerinin bu kadar güzel olduğunu söylemiş miydim dedi ve dudaklarına bir buse kondurdu ve çekildi. Arzu ben sana ne kadar güzel koktuğunu söylemiş miydim dedi ve Kemal’li kendine çekerek dudaklarını kenetledi belki böyle dakikalarca öpüştüler. Yağmur saçlarının arasından süzülerek bütün vücutlarını ıslattı ama onlar bırakamadılar. Aşkın gözyaşları yağmura karıştı. Birden bir ışık belirdi bulutların arasından güneş bütün sıcaklığıyla birleşen vücutları; sıcaklığıyla ayırdı. Bir süre birbirlerine baktılar, gözlerindeki bu değişik pırıltıyı hiç görmemişlerdi. Kokuları birbirlerine karışmış bu güne kadar böyle güzel bir koku duymamışlardı. Arzu: sevgilim bana söz ver biz sonsuza kadar beraber olacağız değil mi! Evet, sonsuza kadar. Kemal de aynı soruyu Arzu’ya sordu! Karşılık aynıydı. Ve el ele yürümeye devam ettiler.
............................Evlerine yaklaştıkları sırada ikisi de geriye döndüler ve ikisi de dona kaldılar gökkuşağı dağın bir ucundan diğer ucuna uzanıyordu. Hayretle birbirlerine baktılar. Hiç bir şey söylemeden yürümeye devam ettiler. Gökkuşağının altından geçmişlerdi tüm dilekleri kabul olacaktı!


08-02-2006

Tamamını Oku