İki ayrı iklimin topallayan katırları ve ...

Yatağımla
Çekmecemle
Daha kendine bile açılmamış penceremle inliyorum
Geriye korkunç bir osuruktan gebe, gürültülü bir yalnızlık festivali
Gel de sığdır gözlerine 
Betonlar yıkılır bak
Kasık kılların, tahrişin tutuşur
Uzanır uzanır
Taç yaprağı bir çiçeğin rahmini deler parmakların!

Gittiğin günden bu yana nemden bir harita oluşuyor duvarımda
Bak burası ege
Şurası akdenizde kısa bodur makiler
Ve Kuzeyde bir miktar horon tepenler
Daha aşağıda,
İki doğu paramparça
Bedenine ancak onüç kurşun sığabilmiş çok körpe bir yaşta
Asit kuyuları var içinde binlerce el ve ayak
Kendine mezar arıyorlar
Ya bı xêr
Uzaklara sürgün düşeni var
Kalkıp ağır ağır toprak sırtlıyorlar

Orda bir köy var uzakta (üstünde duman tüten)
Bir koçer o köy bizim köyümüzdür diyor
Uykular tuzaktır diyor öteki
Sabaha uyandırmıyor kimyasal gazlar
Ve marmara
Sanki her cumartesi kimsesiz bir fatihadır bura

Peki hep böyle mi çöker insanın üstüne zaman?
Hep beyaz mı olur Berfo Ana'nın tülbenti
Bağır çağır konuş ordan!
Sadece duvarlara mı gücü yeter havan mermisi?
Gittiğinden beri odam gibi, yagmurlu bir akşam ıslak bir cadde gibi 
Allah'ın merhametine sığınıyorum
Katırlar getir işte
Katırlar getir hudut haydutlarıma
Ancak
(O katırlar bile yıllar sonra kurşuna dizildiler)

Seni unutmadan asla,
Seni dokumadan,
Seni işlemeden,
Seni diriltmeden...

Gidebilsem iki adım öteye
Ellerimde erik getirebilsem sana
Kırılır bu boynumdaki mengene
Bir mum yakabilsem
El ayak çekilir bu karanlık
Bak,
Berrak bir su yıkadı beni
Çakıl taşları koyacağım avuçlarına
Uzat ellerini

Üçüncüde kızmayı unuttum artık
Devasa bir sessisliğe hamaldır dilim
Kendine yönelmiş bir namluyum su kavgasında
Patladı patlayacak balonum
Hasrete yeter çekip bir yabancıya artık uyu diyorum
Yoket kendini ya da parçala kaburga kemiğimi
Bu gece fazla ileri gideceğim. Sana fazla geleceğim diyorum

Sana sarılmadan yaşlanıyorum. Yarım kalmış gülümsemende yitiriyorum hafızamı. Avuçlarına kafamı koyamamaktan kendime hayıflanıyorum
İflahı kesik,hıçkırığı kesik...
Parıldayan yıldızlara, saçlarına taç yapamayacağım papatyalara yanıyorum
Seni bulana dek her yeri arıyorum ve günahkârsın diyorum günahkâr,
Çocukların ölümüne göz yuman bir orta-doğu tanrısı kadar günahkâr