Sen ve ben iki ayrı dünyanın iki küçük uydusuyuz.
Yörüngelerinin birbirlerine en yakın olduğu anda, birbirlerini fark eden.
Ve…
Yörüngede ilerleme devam ediyor
Bu güne kadar dünyam etrafındaki dönüş hızıma, hiç dikkat etmemiştim.
Önemlide değildi.
Ama bu gün…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yüreğinize sağlık çok güzel
Ve…
Bu günleri unuturuz…
MEVSİMLERDEN neydi? ? ?
Kaçıncı aydaydık? ? ? ?
Zamanı unuturuz…
BİZE sadece ANILAR kalır.
O küçücük –AN-lar kalır!
Beyhan Baş
BENCE HAYATA AYNI PENCEREN BAKANLAR MUTLU OLABİLİR.GÜZEL BİR ÇALIŞMA OKUDUM..KUTLUYORUM.
BİZE sadece ANILAR kalır.
O küçücük –AN-lar kalır! .... yüreğinize sağlık,
evet Beyhan hanım siz bir uydusiniz ve asla çakıl taşlarına takılmayın..
şiirlerinizi tümden tebrik ediyorum..
...O küçücük –AN-lar kalır!...hiç bir şeyin garantisi yok hayatta...yaşamak gerekir anı...anlayana...şiirle...
Gönül sayfanızdan çok anlamlı bir eser okudum.En yüksek puanımla saygılarımı sunuyorum.
şiir biraz daha akıcı olmalı, nesir ile şiir arasında bir fark olmalı örnek sahibini arayan mektuplar kitapındaki her metup bir şiirdir ama şaiir şiir dememiş nesir olarak yazmış banan sorarsanız şiirin üzerinde çok çalışmak lazım bir şaiir dostun olması lazım paylaşıp düzenleme yapacak ve sana ive kazandıracak bir dost bir gönül dostuyla paylamak lazım herşeye rağmen güzel bende teşekür ediyorum
çok yıllar önce ekranlardan izlediğim bir film vardı..adını şimdi karıştırıyorum.. 'Tendeki Tuz' ya da 'Tendeki Buz' idi.. Filmde güzel sanatlarda akademik kariyer yapan amerikalı bir kadının İrlandalı bir balıkçıyla duygusal yakınlıkları ve yıllara uzanan ilişkileri anlatılıyordu.. iki ayrı ten iki ayrı beden birbirlerini delice seviyorlardı, delice özlüyorlardı.. ama iki ayrı kişiliklerdi, hayata bakış açıları, zevkleri ilgi alanları, kullandıkları dil, sevgiyi dile getirişleri, gündelik hayat ve olaylara bakış açısı her şey çok farklıydı ve taban tabana zıttı nerdeyse.. fakat aralarında güçlü bir çekim vardı.. aşkla, tutkuyla arzuyla birbirlerini istiyorlardı.. yıllarca sürdü ilişkileri.. ne birbirlerinden tam olarak kopabildiler ne de büsbütün birlikte olabilmeyi başardılar... ama birbirlerine dokunabilmek için bazen kilometrelerce yol alıp bir yerlerde buluşup aşklarını yaşıyorlardı tutkuyla.. tensel çekim miydi yoksa tensel çekim ötesi bisey miydi aralarındaki bağ, bunu simdi ifade edebilmek çok güç...
ve final.. adam hasta.. uzun yola çıkması yasak.. onu ölüme götüren bir yolculuktu bu.. fakat adam bunu bile bile kadına, o vazgeçemediği tene doğru yol aldı.. ve aşkın kutsallığı mesajıyla hayata gözlerini yumdu...
.....................................
teşekkürler şair.. şiirinizde bu filmi tekrar seyrettim sanki.. kutlarım...:):):):)
Can-ı gönülden tam puanla tebrikler. Yüreğiniz dert görmesin, kaleminizden mürekkep eksilmesin Beyhan Hanım!
Severek okudugum ender güzellikte bir paylaşım olmuş okuyucusunu usandırmayan
..şiir akışı gayrt hoş uyumlu tatlı geçişler saglanmış
benden taraf tam puan hem şiiri hem şairi yürekten kutlarım
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta