Ölümü ve aşkı işte bu yüzden seviyordu. İkisinin de ne zaman ve nasıl geleceği belli olmuyordu.
Zifiri bir aydınlığı andırır gibiydi mutlulukları ve sonunda ne beklediği bilinmiyordu.
Soruyordu kendisine; Bilinmeyen bu iki kavram nasıl olur da bu kadar cezbedebiliyordu?
İnsanlığın doğasında bu vardı zira; velhasıl dünyaya gönderiliş amacı, bilinmeyen şeyleri sevmek ve anlamaya çalışmaktı.
Bu yüzdendi ki tanrının Onu yaratma lütfuna karşın gösterdiği bir isyandı; ölümü ve aşkı aynı anda yaşaması. Aslına bakılırsa bu iki yanlışı, o daha yaşama başlamadan önce yazılmıştı.
Yaşama başladığı anda yaşamaya başladığı aşk, kaderi
Bu aşkını sonsuzlaştırmaya binaen seçtiği tek çare ölümü ise, kazasıydı..
İşte yaşadığı en büyük çelişkiydi inancı ve asıl inandığı..
Onu bu sona iten en büyük çıkmazıydı; inancı olan kaderi ve kazasının, inanmak zorunda kaldığı ölüm ve aşkıyla aynı olması..
Yapacak pek birşey de kalmamıştı aslında Yaşayışı artık yapmaya devam edeceği en büyük yanlışıydı.
Belki de Adem, yasaklı elmayı tadıp aşkı uyandırmasaydı; Hiçbiri yaşanmayacak ve ölüm doğmayacaktı.
İşte ölümü ve aşkı bu yüzden seviyordu İkisi de yaşanacak ve zaten yaşanması gerekiyordu...
Muhammet Cihat DöleşKayıt Tarihi : 23.4.2011 15:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Muhammet Cihat Döleş](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/04/23/iki-40.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!