Ayakkabıcı bir türkü tutturmuştu eski günlerden kalan.
Vitrinini süslüyordu yeni gelen mallarla.
Çocuk, ekmek almaya çıkmıştı evden.
Gözleri takıldı vitrindeki mavi spor ayakkabılara.
Uzun uzun bakakaldı, derin hülyalara daldı.
Bir elinde koltuk değneği vardı.
Pantolonunun içi boş paçası serseri rüzgarda sallandı.
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.