Tuncay, Hakan ve Mustafa Osmangazi caddesindeki beyaz eşya mağazasında çalışıyorlardı. Sabahları çok sakin olduğundan Tuncay, haberleri hep izlerdi. Arkadaşları haber merakından dolayı Tuncay’a muhabir lakabı takmışlardı. Kendileri ise önemli bir olay olmadıkça haberlere bakmazlardı.
Günaydın sayın seyirciler, ilçemizde dün akşam bıçaklanan bir kişinin haberiyle bültenimize başlıyoruz.
Edinilen bilgiye göre, polis karakolu yakınında karşılaşan iki kişi arasında çıkan
kavgada, Cengiz K. adındaki bir kişi Salih Z. adındaki bir kişiyi üç bıçak darbesi ile ağır yaraladı.
Olay dün akşam saat 20.00 sıralarında Çarşı Polis Karakolu yanında meydana geldi. Cengiz K. (30) ile Salih Z. (25) , Çarşı Polis Karakolu yakınında karşılaştılar. Görgü şahidinin verdiği bilgiye göre aralarında borç meselesini konuşurlarken bir süre sonra tartışmaya başladılar. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Cengiz K. üzerinde taşıdığı ekmek bıçağı ile Salih Z.’yi bacağından, karın boşluğundan, göğsünden olmak üzere 3 bıçak darbesi ile ağır yaraladı.
Görgü şahidinin bağırması üzerine karakolda bulunan polisler hemen olaya müdahale ettiler. Cengiz K. elindeki suç aleti ile yakalanırken, aldığı bıçak darbeleri kanlar içinde kalan Salih Z. ambulansla Narlı Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Tedavi altına alınan Salih Z. in hayati tehlikesi devam ediyor. Narlı komiseri Kazım Kara olay hakkında yaptığı açıklamaya göre, Salih Z.‘in Cengiz K.‘ya borcunu vermediği öğrenildi. Komiser, olay ile ilgili soruşturmanın devam ettiğini bildirdi.
-Ya arkadaşlar, ben Salih’i tanıyorum, eniştemin yanında çalışıyor! Eniştem daha geçen gün adamı öve öve bitirememişti! Vay efendim, çok doğruymuş, çok dürüstmüş! Çok doğruydu da borcunu neden vermemiş? Kimseye güvenmeyeceksin şu dünyada! Geçenlerde eniştemin yanına gittiğimde adamı zaten hiç gözüm tutmamıştı
-Tuncay, adam şimdi hastanede can çekiştiriyor... Sen de habire günahını alıyorsun! Olayı tam anlamadan bilmeden yorum yapma!
-Mustafa abi, haberleri hep beraber izledik! Olay belli, Salih borcunu vermeyince bıçaklanmış! Helal olsun adama! Ben onu bunu bilmem, yamulanları düzeltivereceksin, gerekirse bıçakla!
-Tuncay kes! Geçen yıl sen de bana borcunu vermemiştin, seni hemen bıçaklamam mı lazımdı?
-Beyler! Beyler! Sesiniz iki sokak öteden duyuluyor, nedir alıp veremediğiniz?
-Bir şey yok Kenan. Salih diye biri borç yüzünden bıçaklamış, bizim Tuncay anlamadan dinlemeden adama atıp tutuyor!
-Salih mi, Eyvaah! Öldü mü yoksa?
-Hayır, ağır yaralıymış… Kenan neyin var, hasta mısın?
-Hayır, Mustafa abi… Salih benim yüzümden bıçaklandı… Ben ne yapacağım şimdi, hadi ölürse? Nasıl affederim kendimi? Teyzemin yüzüne nasıl bakarım artık? Ahhh eşek kafam ahh!
-Kenan, gel otur şuraya… Şimdi anlat bakalım, neden senin yüzündenmiş?
*
Salih, Kenan’ın çocukluk arkadaşıydı, evleri karşı karşıyaydı. Annesi evde olmadığında kendi evi gibi rahatlıkla girip çıkardı. Fadime teyze, Kenan’ı oğlundan hiç ayırt etmezdi. Annesinin kız kardeşi yoktu ama Salih’in annesi teyzesi gibiydi. Yıllar önce başka mahalleye taşınmışlardı ama her bayramda mutlaka teyzesini ziyaret ederdi.
Bir kaç gün önce Salih yanına gelmiş para istemişti: “Kenan, çok zor durumdayım…Bizim ustanın işleri kesat gidiyor. İki aydır beş kuruş vermedi! Motosikletin borcunu ödeyemedim, adam laf anlamıyor! ”
Kenan’da da yoktu ama annesinden alıp verecekti. Salih ne kadar sevinmişti: “ Kenan, Allah senden razı olsun! Beni büyük bir dertten kurtardın! ”
Annesinden parayı aldı ama ihmalkarlığı tuttu…. Annesi, oğlunun huyunu bildiğinden sormadan edemedi. Annesi sordukça Kenan’ın ihmalkarlığı adeta inada dönüştü.
-Kenan oğlum, Salih’e parayı verdin mi?
-Hayır anne, daha vermedim….
-Oğlum, adamı bekletme! Git hemen ver! Hem o kadar para cepte gezdirilmez, düşürürsün, çaldırırsın!
-Anne, felaket tellallığında bir numarasın ha! Niye çaldıracakmışım, ayakta uyumuyoruz herhalde! Parayı yarın veririm!
-Oğlum, söz verdin! Adam şimdi seni bekliyor! Ne hakkın var senin adamı bekletmeye?
-Anne büyütme! Biraz sonra maç başlayacak, maçtan sonra... Telefon açarım, gelip alsın! Paraya ihtiyacı olan o, neden ben ayağına kadar gidiyor muşum?
-Oğlum, içimde bir sıkıntı var… Sanki kötü bir şey olacakmış gibi geliyor bana. N’olur hemen git o parayı ver!
-Anne, korkma bana bir şey olmaz, müsterih ol! Biraz sonra gelmezse, ben gider veririm! Hadi şimdi komşularınla keyfine bak… Hah, maç başladı!
Melahat hanımın içindeki sıkıntı gitmediği gibi artmıştı. Komşusun evinde rahat edemedi, sohbet bitince çaya kalmadan hemen eve geldi ve parayı sordu.
-Kenan! Parayı verdin mi?
-Hıııı? Ne parası?
-Oğlum, sen Salih’e parayı vermedin yoksa?
-Kafaya bir şeyi taktın mı, adamı deli edersin anne! Zaten yenildik! Sabah veririm!
-Ah oğlum ah! İhmalkarlığın bir gün başına dert açacak!
*
Mustafa, duyduklarına inanamıyordu. “Bir insan bu kadar mi ihmalkar olurmuş! ” diye düşündü. Şimdi sorgulama sırası Mustafa’ya gelmişti.
-Dün akşam sen Salih’i aramadın mı yoksa?
-Hayır, maç heyecanından aramadım. O beni bir kaç kez aradı ama telefonu açmadım….
-Kenan, çok büyük bir hata yapmışsın…Dua et adam ölmesin! Burada oturmakla bir şey olmaz! Kalk, hemen hastaneye git! Bütün hastahane masraflarını öde, bu sana bir ders olsun! Kan lazımsa kan, böbrek lazımsa da böbrek ver!
Kenan ayağa kalktığında halen başı dönüyordu. Bu halde hastaneye değil eve bile gidemezdi. Mustafa farkına vardı ve arabasıyla hastaneye doğru yola çıktılar. Kenan ile Mustafa hastahaneye geldiklerinde Salih’in annesini gördüler.
-Teyze geçmiş olsun, Salih’in durumu nasıl?
-Allah’a şükür, hayati tehlikeyi atlattı. Annenin durumu da iyi, ameliyat iyi geçmiş… Allah annenden razı olsun..
-Annem mi? Ne ameliyatı? Teyze neler oluyor! ?
-Sakin ol, Kenan! Korkulacak bir şey yok. Annenin böbreği Salih’in böbreğine uydu. Annen sağ olsun böbreğini verdi, yoksa Salih’im…..
Abdullah KonukseverKayıt Tarihi : 1.11.2009 00:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!