2.Bölüm.
Tam bir hafta geçmişti olayların üzerinden. Gülfidan yaşadığı şoku hala atlatamamıştı. O gecenin sabahında, uyandığında gözlerini açmaya korkuyordu. Akşam yaşadıklarının gerçek olup olmadığını düşündü. Ve usulca kirpiklerini araladı. Ürkek bir tavşan gibiydi. Hiç kımıldamadan etrafına bakındı. Birden içine bir kor düştü, gözleri doldu. Kendi yatağında değildi. Ağabeyinin yanındaki yatağa yatırmışlardı onu. O yatağa nasıl yatırıldığını hatırlamıyordu. Ama yaşadıklarını hatırlıyordu, hepsi gerçekti işte uyanmıştı kahrolası bir güne. Kafasının içi bomboştu, sersem gibiydi. Şimdi ne olacaktı? Bu evde nasıl yaşayabilecekti? ve babasının yüzüne nasıl bakacaktı? Gülfidan babasını eskisi gibi sevebilecek, ona baba diyebilecek miydi? Tüm bunları düşünürken kapı açıldı. Odaya giren annesiydi:
-Uyandın mı Gülfidan? Haydi kalk kızım kahvaltıya gel.. Gülfidan:
-Ben kahvaltı etmeyeceğim anne siz yapın kahvaltınızı. İyi değilim. Uyumak istiyorum..dedi. Arkasını döndü, yorganı başına çekti. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ne yemek, ne içmek, ne de gülmek istiyordu. Kaldı ki yaşamak bile istemiyordu. Sadece düşünmek istiyordu. Öyle acıyordu ki içi, bu acının bir tarifi yoktu. Gülfidan ilk defa, göğsünde böylesine bir yanma hissediyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Yatağın içinde bir cenin gibi kıvrılmış, yumruklarını sıkmıştı. Öğle ağlıyordu ki, sesini duymamaları için yastığını dişlemek zorunda kalmıştı. Bundan sonraki birkaç gün, buna benzer şekilde geçmişti.
Gülfidan babasıyla ilgili haberleri annesinden alıyordu. Geçen bu birkaç gün içinde babasıyla hiç karşılaşmamıştı. Odadan dışarıya çıkmak için babasının evden gitmesini bekliyordu. Bu arada okula da gidiyordu ve hiç kimse ile konuşmuyordu. Sanki herkese, her şeye küsmüştü. Gülfidan yemiyor, içmiyor, derslerine çalışamıyordu. Konsantrasyonu da bozulmuştu artık, Öğretmenlerinin sözlerini bile algılayamıyordu.
Gülfidan annesinden bir şey duymuştu. “Murat hovarda bir adam”mış. Babası bu yüzden kıskanmış ve şüphelenmişti. Gülfidan ve Murat’ın yakınlaşmasından, aralarında bir şeyler olduğunu düşünmüştü.. Gülfidan öfkeliydi, düşünüyordu ve annesine şöyle dedi:
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta