Hüzün yakışmıyor o gül yüzüne
Gül ki gülüm evren GÜLİSTAN olsun
Kiraz kıskanırdı,solmuş leblerin
Yıkılmış burçların,kanar yüreğin
Sokak ortasında kalmış bedenin
Duyulsun çığlığın LEBİSTAN olsun
Anlaşıldı!
Rötarlı gelecek barış.
Soğuk raylar üstünde parçalanmış umutlarımız.
Yarım kalmış sloganlar asılı gökyüzüne.
Bir kez makas değiştirdik artık,
Varacak barış treni son istasyona.
"Bayrak direklerinin en yükseğine
Kuşatılmış bir kentten esirgediğimiz insanlığımızı baş aşağı asalım."
Öyle böyle değil
İsyanımız aşksızlığa olsun,
İsyanımız,
Lacivert gecelerde ötmeyen puhu kuşuna,
İlkbaharda kendi cumhuriyetinde yüzen
kokmayan nilüferin kibrine.
Issız dağ başlarında isimsiz taşların değil
Göğsümü dayadım parmaklıklara,
Belki anlar dilinden
Ne de olsa ikisi de kafestir sonuçta.
Yaylada doğmuşum ben
O yüzden rüzgar esince kekik kokar nefesim
Dağ güneşi vurunca çiğdem gibi açılır dişlerim.
Çiğ düşünce çimenlerin üstüne,
Menevişlenir düşlerim.
Küçük bir çocuk olur.
Gitmeseydin keşke,
Arkandan bir damla gözyaşı ağır geliyor.
Tüm dertlerim tahta bir ambar önünde silik bir fotoğrafa bakıp
gönlüme dolan karanlığı aydınlatacak bir seslenişe bağlanıyor.
Koç ayında kırağı düşende toprağa,
gezele durmuş ağaçların gölgesi hep seni hatırlatıyor.
Oysa ki hepimiz rahimdeki cenindik,
Aynı sancıyla gelmiştik dünyaya.
Aynı çığlığı atmıştık,dolunca dünyanın derdi ciğerlerimize.
İlk tokadı aynı yerimizden yemiştik.
Ay doğarken
Torbamdan yıldızlar serptim geceye
Göyün göynü açılsın,
Yüzü gülsün diye
Yürürken onartmak istersen pabucun tabanını,
Ya ayak incinir ya ayakkabı.
Usta muşta ile zorlasa da sayayı,
Yandan tazyik ile dikiş tutmaz kösele.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!