Çok eski totem se etnik birlikler döneminde, bir totemi düşünce; bir etnik yapı için olumlu ve zorunlu tutum aşma olurken; kendi dışındaki etnik yapılara yasaktan tabuydu. Yani bugünkü anlayışımıza göre, 'kökü dışarıda olan, yasaktan ve lanetten bir tabu idi'. Bu saklayım o günün sosyal birlikti yaşamının gelişmesi ve var aşması için olması gereken zorunlu bir ilke idi.
Sosyal ve özneldi birikmeli tabu; bir tanımlamalı tavırla, kendisini ortaya koymaktı. Böylece; bir sosyal devinim ve bir sosyal çekim alanı aitti liği yaratmanın, görünmez güç çekimi kendisini etnik yapılı sosyal birliklere dayatmıştı. Sürü aitliği olan kaba güce boyun eğmenin itaatti bağıntısı, artık özneldi plastik anlamaların, itaat ve riayetine dönüşmüş, üst yapı gelişmişti.
Bu etnikti korumacı tabu, benliğin korunması ile yaşama tutunmaya dek yaşantılımı karşılıyordu. Ve etnik yapı yaşantılımızı, kendi kurallarıyla, insan-insan ilişkilerini ve insanların doğada sağlayışların bağıntı aşan örgütlenmesiydi. Yani yapının sosyal organ eldi biçimlenmesini; aşama aşama; ibikten süzüşlerle; ortaya konmasıydı. Sosyal aşamaların oluşturulmasıydı.
Bugünkü anlamda, kökü dışarıda deyişle dışlamak istediğimiz bu anlayış, bu gün için hayli geride kalmıştır. Sırf kimlikti özel tutum diye, benlikti özel anlamalar içinde kalmak; artık bir geri eşmenin tutuculuğudur.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman