3]Yukarıdan beri ortaya koymaya çalıştığımız üç noktanın altını bir kez daha çizelim. 1- Geri toplumlarda ideolojiler (gelişme girişimleri) terörizmle aynı kılınır. Böylece toplum ve halkın öznel yanının bilinçlenmesi önlenir. 2- Sorumluluklarının idrakinde olmayan toplumlar üzerinde, hep toplum ve halk bilmezlikleri, üzerinde oyunlar oynanır. Böylece politik ve siyasi sömürüşle, işbirlikleri de sürdürülür. 3-Sistemlerin, ileri zamanlı olan yön akışlarını kolaylaştırılmadıkça ve ileri yön nicel birikmelerinin ufaktan ufaktan önü tıkandığı zaman, sistemlerin işleyişleri, mutlaka patlaklar verirler.
Bu tıkaç yapan patlaklardan birisi de, sistemlerin olumla sılan yanı olan, sistemin ileri yön zaman devinmelerinin engellenmesidir. Nicel birikimlerinin önünün tıkanması nedeni ile öznel birikimlerin yer altı örgütlenmeler içine girmesidir ki yukarıda değinildi. Yer altı örgütlenmesine giren ideoloji, şiddete yönelerek ideoloji olmaktan çıkabilir. Burada bilgi birikimi ve ideoloji sel oluşmaların önlenmesi, vardır. Kuşkusuz bu da, sistem kılcal damarlarındaki tıkanmaların, birikir olmasıdır.
Sistemlerin tıkaçlanması, sistemin iç işleyiş arızalarından olabileceği gibi, sistemin iç ve dış öznel işbirlikçileri eli ile de olur. Sistemin iç işleyiş arızaları, sistemin üretim merkezli devinen, mekanik organik ilişkilenme arızaları olabilir ki bunlar normaldir. Yine sistemin iç işleyişlerde insan öznelliğinin eğitimsel yoksunluğu ile yaratılan, iç düşünce sistemlerini çatıştıran sürtünmesidir. Ki en büyük ve en günah israflar, buralardadır. Kasıtlı oluşturulur. Her tıkacın sabote edilirliği burada daha bir gürelidir.
Zaten sistemlerin her iki (halk ve toplum gibi) alanlarındaki, öznel sömürü ve sömürü istismarları hep pusuda işler olacaktır. Tahrikçilikler katkın olacaktır. Bilmesinler ilik perdeletilmesi, daima bilinçli bir var oluş olaraktan elde tutulur olacaktır. Bunun en iyi araçlı kılınma biçimi de, halkın cemaatçi inançlar içinde tutularak, istenildiği gibi yönlendirilebilir olmasıdır.
Bunların en güzel örneği de, kendi toplumumuzda oynanmıştır. Bu oynanan oyunun üç temel nedeni vardır. Birinci neden, iç dış işbirlikçilerin olağan üstü elbirliği edişle sömürü siyasetlerini sürdürmüş olmalarıdır. İkinci neden de halkın kimi kez, kimi kesimlerinin dikkatçi kesilen uyanmalarına karşın, kimi büyük çoğunluğunun bu uyanışa karşılık, inançsal ve duygusal savunmalarıyla, karşı dirençlerle halkın iç çatışmasını sağlamak ve hatta karşı dirençli halk gruplarının dışlanmalarını ortaya koymaktır. Üçüncü olaraktan da, bu her iki durumun da çatışan terörizmini yaratmaktır!
Halkın istismar edilmeleri için daima halkın bilmezlikler içinde tutulmaları gereklidir. Ve aynı zamanda da, halkın bu bilmezlik yapısının tahrik edilmeleri için de; bu bilmezlikleri, gerekli olmaktadır. Halkın inançları bu tahriklerin devinim üssüdür. Halkın daima çarpık, kafa karıştıran bilgiler içinde olmalarına dek fikirler daima halkın içine servis edilmektedir. Halkın olaylara dek kara kucak oluşlar içinde aktif şekilde rol üslenmeleri için de bu şarttır. Halk; bu tür yanıltma haberlerle ve yanıltıcı bilgilendirilir olmalarıyla da; hep bu tür yanıltıları içinde yönlendirilmektedirler. Halkın en uygun eylem sellik alanı, bu olumsuz provakatifçe pompalanan bilgiler çevresinde, gündemler oluşturula caktan olmaktadır.
Böylesi dezenformellerden olan ve en bilinirlerden olan bir dış söylem de, 1946'larda başlayan 'Özgür Dünya' sloganıdır. İç ve dış işbirlikçilerin bastırdıkları propagandalardır. Bir ateşli silahın ters tepmesi gibi iki kutuplu dünya paylaşım ekseninde, estirilen bu tür sömürü yüzlü, yalan rüzgârlarının fırtına estirilen şerrinden de (kusurdan da) , yararın bile çıkar olacağına en güzel delildir. Bu tür özgür dünya aldatısına; 'kökü dışarıda yayınlar okumak' adlı makalemde değinildi.
Özgür Dünya söylemi; gelişmemiş ülkelere göre masal, gelişmiş ülkelere göre de gelişmemiş ülkelerin masal düşlerine göre, içlerini karıştıran çatışmacılıklarla estirilen, sömürü dinamiği içeren bir paylaşım plânı idi. Gelişmemiş ülkelerin bilmezlikleri üzerine kurgulanmıştı. Sefalet ve sömürü içindeki ülkelerin hamasi olacaktan ve inançsal var oluşların mutluluğu (!) ile sarhoş olma düşüncesidir bu. Mevcut kapitalist düzeni, tanrının düzeni ve Tanrı’nın değişmez bir ilahi takdiri gibi gösteren aldatma hilesidir.
Bu zilletin karşı direnci, çoğu Dünya ülkelerinde de olduğu gibi bizde de, bir takım ideoloji sel ileri yön tutacak olan uyanışları, gerekli kıldı. Halkın bu uyanışında, 1960 anayasasının da rölü vardır. Anayasa kişileri özgürce kılacak denli düşünsel gelişmelere açık tutulmuştu. Dış Dünya’da da, bizde de, 1967 1968'ler böylesi bir gelişmedir. Gelişmeler, zaman zaman kusurdan çıkarılan yarar da olmaktadır! Buna halk arasında; ‘ her şerde, bir hayır da vardır’ denmektedir. Bu sözle, ben buna inanıyorum denmektedir. Aslında nesnelce şerden hayrın çıkması bir zorunluluğun beliriş biçimidir. İnsanlar, zorunluluklarının bilincine varamadığı sürece, inanacaktan umut eder olacaklardır!
Söz gelimi, hani hep söylenir ya; uçan böceklerin fırtınalı havada, rüzgâra kapılarak, söz gelimi denizlere sürüklenip ölmesine karşın, kanadındaki bir özürce kırıktan dolayı uçamayan, kimi kusurlu böceklerinse, böylesi benzer bir akıbetleri olmayacaktır. Bu kusurdaki yararın yaşama şansı olacaktan çevre girişmesine denk düşen bir seçilimidir.
Yine bir Çin masalındaki gibi av esnasında yaralanıp sakat kalan, birinin durumuna kişiler çokça üzülürler. Bu: ‘şer durumdan bir hayır çıkabileceği umulup’ teselli olunur. Gel zaman, git zaman. Ülkede bir savaş çıkar. Ülke sürekli cepheye asker gönderir. Avda yaralanan kişi, sakat olduğundan, savaşa alınmayacak oluşla ve böylece belkide savaş esnasında ölmekten kurtulur. O köyde bir erkek olaraktan tek o kişi kalmıştır. Köyde neslin devamını bu kişi sağlamıştır.
Doğaldır ki her zaman sakatlıktan yarar ortaya konmaz. Yine eski savaş usulüne göre, işgale uğrayan bir yerde savaşabilen, güçlü olan, savaşıp ölebileceği gibi yine savaşçı olanın kendisini savunabilir olması, onun yaşamasını sağlayacaktır da. Ha keza, sakat olan kendisini savunamayacağı için ölecektir de. Seçilime dek girişmeler hep kendi özel çevre şartlarıyla farklı farklı olacaktan belirebilmektedir.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 16.9.2010 09:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!