Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, felsefi, düşünceler bütünü demek olan ideoloji, tanımından da anlaşılacağı gibi bir dünya görüşünün öğretisini ortaya koymuş olduğu için tabiatı gereği temsil ettiği şeyin tarafıdır.
Bu yönleri itibariyle, ideolojiler objektif olmaktan uzaktırlar ve esnek bir yapıya sahip olamadıkları için kendilerini deyim yerindeyse genellikle otoriter bir fanus içine hapsetmişlerdir.
İnsanın düşünme ve algılama kapasitesinin sınırları henüz belirlenebilmiş değildir. Bu itibarla bir takım dünyevi düşünsel kalıpların içine hapsedilebilmesi mümkün olmamakta ve zaten buna da kişinin yaratılışında var olan bağımsızlık özelliği izin vermemektedir.
Cenab-ı Hak Âdem Aleyhisselâmdan bu yana insana hep bir yol göstermiş ve bu yolda şaşırmadan yürüyebilmesi için de hep bir kılavuz göndermiş ama son kararı yine de kişinin kendi iradesine bırakmıştır ki insan hayatının gelişiminin sürekliliğini yine insanın kendisi sağlasın.
Sürekli gelişim için insan iradesi ve düşüncesinin, insanın icat ettiği bir takım düşünsel kalıplar içine hapsedilmemesi gerekir. İşte bu nedenledir ki ideolojiler yapıları gereği düşüncenin gelişiminin önünde bir engeldir.
Taraftarları her ne kadar bunun böyle olmadığını söylemiş olsalar da gerçekler ve uygulamalar göstermiştir ki ideolojik yapılanmalar dünyaya kendi pencerelerinden baktıkları için tek doğru olarak kendi öğretilerini kabul edip bu yönde tavır belirler ve yanlışlıkları ortaya koyulmuş olsa bile ne olursa olsun asla temel çıkış noktalarından taviz vermez, daha en başından eleştiri ve tartışmaya kendilerini kapatırlar.
En tutarlı ve en donanımlı ideolojik yapılanmalar bile kendilerini bu açmazdan kurtaramazlar.
Her ne kadar insan birçok önerme ileri sürmüş olsa da dünyayı ve dolayısıyla evreni anlayabilmesi için onun beyninin kapasitesi, hiç değilse bugün için bunu tümüyle kavramaya ve açıklamaya yeterli değildir.
Yetersiz olduğu bir konu üzerinde söyleyecekleri de elbette eksik kalacak ve günü geldiğinde kendilerini bir başka önermenin hedefi olmak gibi bir konumda bulacaklardır.
Bu yüzden ideolojiler ister istemez yapıları gereği serbest düşüncenin ve anlamaya yönelik soru sorma çabasının karşısında olurlar.
Sorgulanan şeyde sorgulayanın şüphesi, sorgulananın eksiği var kabul edildiği için ideolojiler, taraftarlarından mutlak itaat ister ve onların kendilerini sorgulamasına, eleştirmesine asla izin vermezler.
Eleştiriye ve sorgulamaya kapalı oldukları için de gelişim gösteremez ve giderek yozlaşır, işe yaramaz hale gelirler. Bir zaman gelir hayatiyetlerini yitirip ortalıktan kaybolarak sahneyi kendilerinden sonra gelen yenilerine bırakırlar.
Dünyevi olan hiçbir şey kalıcı değildir. Her şeyde olduğu gibi ideolojilerin de bir kullanma süresi vardır. Bir yerde nasıl başlamışsa bir başka yerde de başladığı gibi biter.
İnsandan beklenen şey, aklını ve onun ürünü olan düşünce ve fikir üretme yeteneğini ideolojilerin o sert ve dar kalıpları içine hapsetmemesidir. Çünkü düşünce ne kadar özgür olur ve tartışılmaya, eleştiriye ne kadar açık olursa, insana ve dolayısıyla insanlığa o oranda yapıcı bir katkıda bulunabilir.
Ne olursa olsun, düşüncenin önüne set çekme çabası doğru bir davranış değildir ve zaten beyhudedir ve dahi ne kadar çaba gösterilmiş olunursa olsun bu çabaların bilinmelidir ki asla başarı şansı yoktur.
Kayıt Tarihi : 9.6.2012 22:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Recep Akıl](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/06/09/ideoloji-ve-insan.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!