İDAM ÇÖZÜMDÜR. …1. Bölüm
Evet İDAM çözümdür diyorum. Hem de asıldığı an tüm dünyanın naklen yayınlarla izlediği diktatörlerin, asılışı gibi. Çocuklarınız da izlemeli ölümün ne olduğunu görmeli.Yaşları müsaitse başka insanların hayatını karartmanın,canın almanın,ırzına geçmenin,malına canına kastın cezasının idam edilmek olduğunu anlamalı ve büyüdüklerinde bunun anlamını bilerek insan olmaya çalışmalı, doğacak çocuklarına da bunu anlatmalı…
Bu yazıya böyle bir giriş yapmam garip gelebilir size… Ama artık bir insan olarak, çevremizde yaşanan olaylara, başımıza gelen olumsuzluklara isyan noktasına geldim.Benim gibi binlerce insan da aynı sesle haykırıyor inanın. Bu kaos dolu günler, Şehitlerimizin acısı, ailelerin acılarını, içlerindeki dert deryasına akıttıkları gözyaşlarını hangimiz görebiliyoruz.
Gazilerimizin kaybettikleri organlarını, yeteneklerini geri getirebiliyormuyuz. Onların ne uğruna bu hale geldiklerini düşünüyormuyuz. Vatanımız için, topraklarımız da hain planlar kurduran,yüzyıllardır memleketimizi ele geçirme planlarını her fırsatı kollayarak hep hazır tutan dünya devletlerinin maşalığını yapan pkk denilen canilere karşı, varlığımızı,namusumuzu,canımızı,malımızı korumak için ölüyor bu Şehitler, gazi oluyor.
Bunları hiç düşünüyormuyuz. Yoksa Şehit cenazelerini izlerken ‘’ aman yüreğim dayanmıyor ‘’ diyerek, başka eğlence kanallarına mı zaplıyorsunuz kumandanızı …Yapmayın bu evlatlar bizim
Benim,senin,komşunun,akrabanın, bu Vatanın evladı bu yavrular…Bakmalısınız bu acıları
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Irak'tan İran'dan, ABD'den, Ermenistan'dan, Suriye’den gelip kahpece kurşunları Mehmetçiklerimizin üstüne sıkanlar, Annelerin, babaların, gelinlerin, kardeşlerin bağırlarını yakanlar, Benim topraklarımın üstünde ekmek yiyip bana kurşun sıkanlar, İmralı'da Bana sormadan benim vergilerim ile beslenen vatan haini Apo’nun kan kokan nefesini koklayıp, o pis kokuyu bize koklatmaya çalışanlar,ABD, BARZANİ, TALABANİ uşaklığını yapıp benim canımı almaya gelenler kendi kanları ile kendi canları ile ödeyecektir bunca güz yaşı ve bunca acının bedelini.
Dökülen kanların, haince, kahpece sıkılan her kurşunun hesabı elbet bir gün sorulacaktır.
Ülkemin başı sağolsun. Şehit düşen tüm Mehmetçiklerimize ALLAH’TAN rahmet, tüm ulusa da sabır diliyorum.
Teşekkür ederim sevgili dost. İdam çözüm mü onuda bilmiyorum. İdam edilenler yıllar sonra kahraman ilan ediliyorlar çünkü.
sevgilerimle
Tüylerim diken diken oldu!... İdam nasıl çözüm olabilir? Komşuluk ilişkilerinde temel, insan ilişkilerinde olduğu gibi sevgi, dostluk değildir. Kuralları vardır, güç dengeleri vardır, çatışma ise esastır. Piyasaların devletlerüstü erke sahip olduğu bir dünyada, kaynakları ulaşmanın ve sömürmenin temel ilke, var oluş ve kalış ilkesi olduğu bir dünyada, uluslararası sivil oluşumların toplum mühendisiliğine soyunduğu ve ulus devleleri portakal gibi dilimlere bölüp yuttuğu bir dünyada, dost mu arayacağız? Gücü olanın, düşmanı temkinlidir ve hareketsizdir. Gücü olanın olumlu ve ılımlı, uzlaşmacı ilişkiler kurma şansı vardır. Güç de, sağlam ekonomi, işleyen üretim, kurumlar, hukuk sistemine sahip sağlıklı ve eğitimli, refahı yüksek toplumlarda olur. Açıkçası, emperyalist olamamış kapitalist ülkeler, güçlü olamazlar. Bunun için çok sıkı bir yaşam örgütlenmesi gerekir. Güçlü ülke, gücünü kullanamıyorsa, eşit güçteki ülkeler bile onu takmıyorsa; kendine ne dost ne düşman aramalıdır. Kendini yeniden örgütlemeli ve yeniden yapılandırmalıdır. Acilen... İdam ile bunun ne alakası var? Eğer zalimi toplumdan yalıtamıyor ve zarar vermesini engelliyemiyorsanız, acizsiniz demektir. İdam devletin aciziyetinin kanıtıdır. Değil mi efendim?
Sevgili kardeşim.
Altına imzamı atıyorum.
Tebrik ediyorum
Selam ve dua ile.
Sevgili gönül dostu
bu duygu ve düşüncelerine katılmamak elde değil,
tüm kalbimle bu duyarlı yüreği kutluyorum.
Allaha emanet olunuz.
Dostum evet hak edenler hak ettiği şekilde cezalandırılmalı ama bunu yaparken onu kahraman durumuna getirmemeye dikkat etmeliyiz.Bu durumda idam görüşüne katılıyorum.Ama teorik olarak insanların öldürülmesine karşı olduğum için bu ceza şekline genelde karşıyım.Ama bazı olaylar görüyorum ki bir çocuğa tecavüz eden şerefsizin, askeri şehit eden satılıkların,alın terine tecavüz eden aymazların ve doymazların idam edilmesine karşı değilim. Ve son olarak diyorum ki UYAN EY HALKIM BU YILAN BİR GÜN SANA DA DOKUNACAK.
O kocaman kocaman koskocaman yüreğinizden öptüm kardeş.Gerek sizi gerekse Sevilay Hanımı da sayfanızdaki yorumundan dolayı kutluyorum.
CABBAR BEY SONUÇLANMAMIŞ HİÇ BİR DAVA OLMUŞ GİBİ GÖSTERİLEMEZ ..AYRICA GERİLLA SAVAŞI DİYE ONAYLAYIP DİLE GETİRİDİĞİNİZ ŞEY KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRMAKTAN ÖTE GİTMEYEN GERİ ZİHNİYETİN BAĞNAZ DÜŞÜNCESİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR ...YÜZ YILLARDIR BU TOPRAKLARADA YAŞAYAN LAZI ÇERKEZİ KÜRDÜ KIZ ALMIŞ VERMİŞ DOSTLUK AKRABALIK YAPMIŞ İNSANLARI KENDİ ÇIKARLARI İÇİN DIŞ MİHRAKLARIN KIŞKIRTMASI İLE SAHTE SENARYOLARLA BİRBİRİNE KIRDIRAN DEVLETMİ SİZCE ..DIŞARDAN KONUŞMAK KOLAY SİZİN HİÇ BİR YAKININIZ ŞEHİT OLDU VE YA DAĞA ÇIKTIMI ..O DAĞLARDA YAŞAYAN GENÇLERİN KAÇI HALINDEN MEMNUN SANIYORSUNUZ AMA CAN KORKUSU VE TEHDİT YÜZÜNDEN KALIYORLAR ..ÜSTELİK PKK YÜZÜNDEN YAŞADIĞIMIZ ACILAR SİZİN BAHSETTİĞİNİZ NEDENLERDEN DEĞİL TAMAMEN ELEBAŞININ KENDİ MENFAATİ İÇİN OYNADIĞI BİR OYUNDUR
ŞEMDİN SAKIĞIN ŞU YAZISI BUNU AÇIKLAMIYORMU SİZCE
Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun değerlendirilmesi amacıyla Diyarbakır 4 No'lu Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşma yapıldı. Sakık duruşmada, okuduğu 10 sayfalık savunmasını mahkemeye sundu.
Sakık savunmasında şu ifadelere yer verdi:
''Şefimizin ikinci, üçüncü adamları yoktu. Hatta adamları bile yoktu.
İkinci adamları yerine soytarıları, hizmetçileri ve dalkavukları vardı. Soytarı ve hizmetçilik görevi kadınlara, dalkavukluk ise erkeklere verilmişti. Örgüt içinde ikinci adam yoktu. Zira mensubu olduğum örgüt Apocular ismiyle ortaya çıkmış ve son ana kadar tek kişinin örgütü olarak kalmıştı. Bu oluşumda ikinci adam kurumu olmadığı gibi böyle bir söylemde bulunmak bile kendi başına birsuçtu. Hatta lider dediğimiz şefe benzer hareketlerde bulunmak (parti önderliğini taklit ediyor, yerine göz dikmiş) değerlendirmesine ve o kişinin sert biçimde cezalandırılmasına neden olunuyordu. Hatta Öcalangibi konuşmak yaşamak, hareketlerde bulunmak ona benzemeye çalışmak bile suçtu. Bu zat hep 'ben' kelimesini kullandığı için bu hitap tarzımilitanlara yasaklanmış ve 'ben' yerine 'biz' demek zorunda bırakılmışlardı.
PKK Abdullah Öcalan'ın ailesi, çiftliği, aşireti, çetesi, tarikatıve mafya şebekesiydi. Kendisini tek adam sanan birisi vardı ama kesinlikle ikinci adam yoktu. Bir tane bir ve sayısız sıfırlar vardı. yarım adamlar bile yoktu.''
Sakık, 1978-1990 yıllarında PKK'nın en üst yönetim organının politbüro olduğunu ve sosyalist ideolojiyi özümsediğini ve sosyalizminmüritliğine erdiğini belirterek, 7 ya da 9 kişiden oluşan bu sözde kurumun görevinin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın talimatlarını örgüt kararına dönüştürme ve örgütü bu talimatlar doğrultusunda sevk ve idare etme olduğunu kaydetti.
PKK'nın oluşum ve işleyiş tarzından haberdar olanların, bu oluşumun belli kuralları ve yerleşik ilkeleri olmadığını tümüyle Abdullah Öcalan'ın dudaklarından dökülen çelişkili cümlelerle yönetildiğini, teşkilat modellerinin kağıt üzerinde kaldığını ya da sürekli dağılıp bozulduğunu bildiklerini belirten Sakık, ''Yine bilinir ki gelmiş geçmiş örgüt başları arasında en çok arkadaşını öldürten adam unvanı Öcalan'a aittir. Bunların yaklaşık otuz tanesinindramını Apo isimli kitabımda yazdım. Ve şimdi size soruyorum böyle birpsikopatın oluşturduğu yönetimleri ciddiye almak ne kadar doğru olabilir'' dedi.
SADDAM HÜSEYİN'İN MECLİSİ GİBİ
Sakık savunmasında, örgütün merkez komitesinin 30-35 kişiden oluştuğunu ve kimlerin komitede yeralacağını terör örgütü elebaşı Öcalan'ın belirlediğini kaydetti.
Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın istediği zaman istediği kişinin görevine son verdiğini kaydeden Sakık, şöyle devam etti: ''Bu komite kağıt üzerinde etkili, yetkili; ama pratik olarak Saddam Hüseyin'in meclisinden pek farklı değildi. Örgütün bütün önemlikararlarını Abdullah Öcalan ya da örgüt kongreleri verir. Örgütte olduğum dönemde toplam 5 kongre yapıldı. Bir tanesine tek katıldım. 1995-96 kışında bulunduğum Kuzey Irak'ta merkez karargah denilen kampın askeri işleriyle görevlendirildim ve iki ay sonra tutuklandım. Öcalan'ın militanları tasfiye etme tarzına aşina olanlar bu görevin neden bana verildiğini bilirler. Buna yükseltip sonradan düşürme taktiği derler. Yüksekten düşürülen daha çok incinir ve kırılmadık yerkalmaz. Bu bir görev değil, tuzaktı.
Örgütün üst düzey sorumlularının kimler olduğunu öğrenmek istiyorsanız bunu tespit etmek çok kolaydır. Suriye, Irak ve İran kamplarından çıkmayan Türkiye sınırlarını geçmeyen ya da sınıra yakın alanlarda görevlendirilen kadrolar üst düzey ve dolayısıyla yaşatılması gereken militanlardır. Türkiye'nin içlerine doğru savrulanriskli bölgelere gönderilen militanlar ise gözden çıkarılanlardır. PKK'da bir kişinin ölmesi gerekiyorsa ona bölge sorumlulukları verilirve riskli bölgelere gönderilir. Bana hep böyle yapıldı. Üst düzey sorumlu olduğum için değil, bir an önce tasfiye olmam gerektiği için bölgeden bölgeye dolaştırıldım.''
BAŞKA BİR İTİRAF
11 yıl boyunca bölücü örgüt PKK adına onlarca vatandaş, polis ve askeri şehit eden ancak şimdi cezaevinden çıkıp ailesiyle birlikte yeni bir hayata başlayan terörist S.T., Türk basınında ilk defa Akşam'a tüyler ürperten açıklamalar yaptı.
İşte PKK adına dağa çıkıp, terör estiren S.T.’nin itirafları:
NASIL BAŞLADI
Örgütle 21 yaşında tanıştım. Askerden gelmiştim. Evlenmiş bir çocuk sahibi olmuştum. Çok zengin bir aşiretin oğluydum. Suriye uyruklu Mete kod adlı ve Kahraman kod adlı kişilerle tanıştım. Maddi manevi görevimi yapmam gerektiğini söylediler. Kişiliğim konusunda çarpıcı ve okşayıcı sözler ettiler. 1992 yılında tüm imkanlarımı örgütün hizmetine soktum. Merkez komitede görev yapıyordum. Görevim gençleri kırsala kazandırmak, kırsalda bulunan örgüt elemanlarının lojistik ihtiyaçlarını karşılamak, şehirden kırsala adam aktarmak, şehirde yapılması gerekenlere altyapı hazırlamaktı.
İKİNCİ İSİM OLDUM
Şehir komitesinde artık ikinci isim olmuştum. Görevlerime yenileri eklendi. Bunlar, örgüte eleman ve para kazandırmak, jandarma ve karakol krokilerinin plan ve projelerini bulmak, devlet adına çalışan sivil isimleri belirlemekti. İstanbul’da Marmara bölge sorumluluğu yapıyordum. Bin kişiden fazla kişiyi örgüte kazandırdım. Doğu kökenli ve yoksul ailelerin çocuklarını hedef seçiyorduk. Ailelere para ve altın veriyorduk. Bunun karşılığında direnen çocukları alıp zorla dağa çıkarıyorduk. Özellikle âşık olmuş ama kavuşamamış, ailesi tarafından ilgi görmemiş çocukları tercih ediyorduk.
ARTİSTLİK VAADİ
Genç kızları ve erkekleri türkü söylemesi vaadiyle götürüyorduk. Ünlü olacaklarına inanan gençlerdi. Kesinlikle tam bir cennet resmi çiziyorduk. Artistlik vaat ediyorduk. Her ihtiyaçlarının görüldüğü isteklerinin anında bulunduğu bir pembe tabloyu onlara anlatıyorduk.
9 KİŞİ YANIMDA CAN VERDİ
1994 ağustosunda Kuzey Irak’ta ben ve 11 arkadaş Hakurki’de çatışmaya girdik. 9 kişi yanımda can verdi. Bir kurşun karnımdan yaralamıştı. İki arkadaş, 33 gün aç susuz bir derede yaşamaya çalıştık. Sonra havaya ateş ederek bizi bulmalarını sağladık. Abdullah Öcalan’ın talimatı üzerine beni ve diğer arkadaşı önderlik sahasına yani Suriye Bekaa Vadisi’ne istediler. Biz oraya ‘akademi’ diyoruz. Ben gitmedim ama arkadaşım gitti.
EN BÜYÜK CEZA ÖLÜM
Gitmek isteyen ya da örgüte direnen olduğunda ‘uygulama’ denilen mahkeme kurulurdu. En büyük ceza, kaçarken yakalananlara yönelik olan “Bunu temizleyin” hükmüydü. Bir çukurda kafasına tek kurşun sıkılarak infaz edilirdi. Kadınlar ise çoğunlukla kullanılırlardı. Osman Öcalan hemen her gün başka bir kadını odasına isterdi.
ROJ TV BENİ HAİN İLAN ETTİ
1996-97 yıllarında kaçmayı kafaa koydum. İllegal yollardan yüklü miktarda para vererek Türkiye’ye ulaştım. İlk gece benim gibi doğulu olan birinin evinde misafir kaldım. Aile PKK sempatizanıydı. O gece Roj TV’de benim ‘hain’ olduğum söylendi. Aileyle karşı karşıya kaldım. Mavi Çarşı patlamasındaki zanlılardan Ferhat kod adlı kişi, beni oradan alıp İç Anadolu’da bir kente bıraktı. Sonunda ailemi buldum. Bir süre sonra tutuklandım. Pişmanlık Yasası’ndan yararlandım. Polis, benim ve ailemin can güvenliğini sağladı. Cezaevinde 1 yıl kaldım.
Çıkışta yine güvenlik güçleri bizi yalnız bırakmadı. Şimdi bir iş sahibiyim ve huzurlu bir yaşantım var. Geriye dönüp baktığımda boşa geçen yılları görüyorum. Bir de, büyük pişmanlığım yanında vicdan azabımı.
TERÖRİSTİ ASLA KÜÇÜMSEMEYİN
Asker veya polis en büyük hatayı karşısındakini küçümseyerek yapıyor. Teröristin en büyük silahı, kaybedecek hiçbir şeyinin olmaması. Gözü kara ve ölüme hazır yetişirler. Karakol baskınları için günler öncesinden hazırlık yaparız. Giriş çıkışları belirler, pusu için en uygun anı kollarız. Bu da, gece saat 00.03-00.04 arasıdır. Çünkü asker yorgun düşmüştür. Bir de şu var: Asker üniformalı ise çok kolay hedef olur. Üniforma onları ele verir.
SİYASETÇİ OLAMADAN ÖLEN ‘VEROS’
Sahalara indiğim bölgelerde yine örgüte eleman sağlamaya devam ediyordum. Üniversite öğrencisi Veros isimli genç kızı örgüte âşık ettim. En büyük ideali iyi bir siyasetçi olmaktı. Ancak ben onu yolundan döndürmüştüm. Kuzey Irak Hakurki de Avdalkovi Dağı’nda Kobra helikopterinden yapılan saldırı sonucu gözlerimin önünde öldü. O gün benim için milat oldu, kesin olarak örgütten ayrılmaya karar verdim.
İRAN SINIRI YOL GEÇEN HANI
Almanya ve Hollanda’dan eleman desteği alıyorduk. Yunanistan’da kampımız vardı. Kaçış bölgemiz İran’dı. Bir gün operasyon sırasında İran sınırı açıldı ve girdik. Türk birliklerine takip izni verilmedi. 80’in üzerinde çatışmaya girdim. Kaç kişiyi şehit ettiğimizi bilmeyiz. Bizden kaç kişi öldüğünü biliriz.
BUNLAR GİBİ YÜZLERCE DAHA YAZABİLİRİM
BU DA GERİLLA GERÇEĞİNİN ASLINDA NEYE HİZMET VERDİĞİNİN BİR KANITIDIR ...YAZIK BEN ASKERLERİMİZE YANARKEN MALESEF O BEYNİ YIKANMIŞ KIZ VE YA ERKEK NEYİN MÜCADELESİNİ VERMEDEN ÖLEN GENÇLEREDE ACIYORUM..
EVET İDAM OLMALI ÇÜNKÜ HİÇ BİR SUÇ CEZASIZ KALMAZ ...IRZA NAMUSA VATANA YAPILAN HER SUÇ KARŞILIĞINI ALMALIDIR..EĞER BU İDAMSA İDAMA EVET
Size katılmıyorum kürt sorunu siyasal bir sorundur sistemin inkar imha politikası karşısında kürtler kendilerini savunmak durumundadırlar bu dünya yasalarına göre en temel haklardan biridir asıl sorun inkarcılığın kürtler üzerinde yaptığı tahribattır 80 darbesinden sonra diyar bakır ceza evinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar gerilla savaşının başlatılmasına neden olmuştur
ÖRNEK
Tutukluların vucutlarına tornavidalarla delikler açılarak gırtlağa kadar foseptik çukurlarına konulmuş mikroplardan ölümleri sağlanmış oğulun babaya babanın oğula tecavuz etırılmesi günlük yaşam biçimine getirilmiştir işkencenın tüm yöntemleri denenmiş insanlık dışı uygulamalar yaşam biçimi olarak benimsenmiştir bir kadına 450 güvenlik görevlisi tecavüz etmiş 5000 köy yakılıp yıkılmıştır bunları bilmiyor olmanız mümkün deyildir bunlar avrupa insan hakları mahkemelerinde sonuçlanan ve devam eden davalardır gerçekleri bilmeden böylesi irkçi faşist söylemlerle kendinize pay biçmeniz insanlık adına utanç vericidir
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta