İCTİHAT PENCERESİ KAPALIMI?
İslam’ın evrensel misyonunu çağlara taşıyan yegane menbağ içtihattır. Allah insanın yaşamının genel çerçevesini çizmiş bunun dışındaki zamana ve zemine müteallik spesifik konuları ise bu temel hükümlere bağlı kalmak koşuluyla insan aklına bırakmıştır.Bu Allah’ın insana merhameti ve tanıdığı fikri özgürlüğünün bir göstergesidir. Bkz. Maide101-102 İslam’ın temel prensibi olan ‘Eşyada asıl olan mubahlıktır.’düsturu Allah’ın insan cinsi için sağladığı yaşam kolaylığını ve şartlara,zamana ve zemine göre hareket edebilme kabiliyetini sağlamışken bu akışın durması ise İslam’ın canlılığını ve dinamizmini yok etmiştir.Aklın yerini taklidin ve dogmanın alması,asıl ile füru olanın birbirine karışması skolastik bir Ortodoks İslam’ının doğmasını sağlamıştır bu zamanla İslam’ın bir yönetim biçimi olarak yerini seküler hukuka bırakmasına da zemin hazırlamış İslam-i bir hayat nizamı olmaktan çıkarmış bireysel bir mistik inanış haline getirmiştir. Bahsetmiş olduğumuz bu süreci hazırlayan sebepler siyasi,tarihi ve sosyal olup bu süreç uzun bir zaman serüveninde ortaya çıkmıştır. Başta şuraya dayalı yönetim biçiminin saltanatla birlikte ortadan kaldırılması,dini hassasiyetin yerini soy sop ve asabiyet anlayışının alması bu olumsuz durumun başlangıç sebebidir,akabinde uzun süren iç çekişmeler ve çatışmalarda sahabe ve tabinin ileri gelenlerinin ölmesi,uzun süren fikri ayrılık ve hizipleşmenin oluşturduğu mezhepleşme kavgaları ve oluşan tarafgirlik ve taassup atmosferi, Ehli Beyte ve onlardan tarafa duranlara uygulanan baskı tecrit ve dışlamaya karşın bir kısım tarafgir ilim ehlinin iktidardan yana oluşturduğu fikri atmosfer ve resmi din anlayışının dayatılması,sünnet fikri yerine daraltılmış hadis anlayışının ve resmi fıkıh anlayışının siyasi otorite tarafından dayatılması,farklı fikirlerin resmi din kurumlarınca sapıklıkla itham edilmesi ve bir çok ilim adamının sürgün ve idam edilişi temel siyasi etmenlerdir.Tercüme faaliyetleriyle birlikte farklı kültürlerin İslam’a girmesi, baskı ortamından bıkan halkın ilmi faaliyet yerine zahitliği ve münzevi hayatı tercih etmesi,zamanla felsefi tasavvufla birlikte doğru din algılama biçiminin bulanması ve bu kültürle birlikte İslam’a giren münzevi yaşam biçiminin din zannedilmesi ve İlmin ihmali bu ortamı hazırlayan sosyal sebeplerden sayılabilir.Batınilik ve diğer sapık fikir akımlarının cahil bırakılmış halk üzerinde etkili oluşu ve buna karşı resmi mezhep oluşturma tavrı ve İçtihadın bu resmi mezhep çerçevesinde oluşturulmaya çalışılması,halk için taklidin özendirilmesi ve bunun formüle edilmesi bu arada resmi görüşe uymayan bütün görüşlerin reddedilmesi ve kısıtlanması bu olumsuzluğun ilmi sebeplerinden sayılabilir.Bu ifade ettiğimiz sözleri ne kadarda kötü niyetli kimseler gelenek düşmanlığı olarak lanse etmeye çabalasa da biz esasen bu dönemlerde müctehit ve müceddit ulamanın gayretlerini ve ortaya koydukları güzel eserleri hayırla yad ediyoruz,bizim problemimiz kitabi kültürle değil piyasa kültürüyledir.’ Kara Kablı Kitap’ olarak fıkralara dahi konu olan bu kitap sırf taklidi ve cehaleti öğütleyen ve El cevap caizdir el cevap caiz değildir ifadeleriyle dolu ümmeti aptal ve koyun yerine koyan kültürle alakalıdır bizim isyanımız.Tarihte hiçbir selef alimi ben mutlak hakikat sahibiyim beni taklit edin beni ve benim gibileri taklit etmeyenler yoldan çıkar dememiştir.Bilakis onlar bunun tersini söylemişler bir çok alim taklidi imanı en azından caiz görmemiştir,bu alimler içinde taklidi geçersiz sayanlarda vardır,Kuranda atalar dini olarak zemmedilen ve alim ve ruhbanları ilahlaştırmakla eş görülen taassup maalesef bu gün dahi bir kısım insanlar tarafından sağlam Müslümanlık ve alimlere vefa olarak lanse ediliyor.Bkz.Tevbe31 oysa bakın İmam Gazzali İhya’sında ‘Taklit yolu ile mezhebe bağlanarak inceleme yapmadan yalnız duyduğuna inanmak sureti ile körü körüne orada donup kalmak,böyle bir kişinin müşahedesi hissine bağlanmış olur şayet kendisine bir ışık deliği açılırda inancının aksine bir gerçeğe ulaşırsa hemen taklit şeytanı ona saldırarak ’ecdadının inancına uymayan bu gibi şeyleri nasıl hatırına getiriyorsun der.’ Diyerek geçmiş ulemanın da taklide hoş bakmadığına bir numune teşkil eder.Bkz.İhya Ulumu-d Din s. 804 -807
19.yüzyılla birlikte seküler hukuk sisteminin İslam ülkelerinde hakim duruma gelmesiyle İçtihat müessesesi tamamen unutuldu,artık Müslümanlık tamamen bireysel bir duyarlılık ve vicdan meselesi olarak algılandı zaten içtihat edilse de uygulanacağı ortam kalmamıştı kaldı ki zaten kapı kapalıydı.İhvan-ı Müslümin hareketi,İran İslam devrimi,Hindistan ve Pakistan’daki Cemaat-i İslamiye hareketi ve diğer Selefi hareketlerle yeniden Kurana ve Sünnete dönme ideali İslam dünyasında canlandı.Radikal ve siyasal İslam temelli bu hareket alternatif sistem modelini tamamen içtihada müstenit olarak ortaya koydu aksi taktirde geleneksel kültür içerisinde böyle bir örnek söz konusu değildi onun içindir ki bu hareketler en başta gelenekçi dindarlardan tepki aldı,onlara göre tarihte her şey halledilmişti bize düşen onları taklit etmekti biz Kuranı anlayamazdık bu yeni İslamcılık sapıklık ve tahrifçilikti,bu akımı İngiliz misyoneri Lavrens’in talebesi Muhammet b.Abdul Vehhab kurmuştu ve her Kuranı anlayalım diyenin adı artık Vahabi idi.Peki şimdi kapı kapalıdır diyenlere soralım(içtihat kapısı)
1-Müslümanlar bu piyasa koşullarında,faiz, kredi,vade farkı,taksit v.s gibi klasik İslam hukukunda cevaz verilmeyen konularda ne yapacak.Faiz ile Riba aynı şey midir.
2-Zekat,sadaka,diyet gibi konularda nisap dediğimiz ölçü hala altınla ve gümüşle mi belirlenecek, arpa,buğday,üzüm,hurma ilk dönem itibarı ile sahip olduğu değeri muhafaza etmekte midir,zenginliğin yeniden tanımlanması gerekir mi villada oturup,mercedese binip birikmiş altını olmayana zekat düşmezken bütün variyeti 96 gram altın olana nasıl zekat düşüyor.
3- Mali yükümlülük gerektiren konularda zenginlik ölçüsü belirlenirken hangi kıstaslar kullanılacak.
4- 1saatte Hacca gidebilen kadının hala yanında nikahlı bir yakını olması gerekir mi.
5- Teknoloji hukuka nasıl tatbik edilir.
6- Tıp ve bilimsel buluşlar İçtihada malzeme teşkil eder mi misalen zina iddiasında bu gün sperm tespiti yapılabilmekte bu durumda Lian gerekir mi.?
7- İslam hükümet modeli nasıl olacak, Şura bilir kişilerden mi yoksa bütün halktan mı müteşekkil.?
8- İlim adamlarından müteşekkil bir heyetin yapacağı çalışmalar İçtihat sayılabilir mi eğer sayılırsa bu icma olur mu.?
9-İçtihat yapan kişide aranılan şartlar sabit değişmezler midir.? Mesela mali konulardaki fetvaları müftüler mi yoksa iktisatçılar mı verecek.?
10-Bir çok temel eserin tercüme edildiği ve bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı günümüzde alim olmanın ve bilginin tanımı nasıl yapılacak.sadece İslam-i ilimleri bilmek kişiyi bu bahsettiğimiz konularda hüküm verebilmek için yeterli kılar mı.?
Aslında asrın ve dünyanın değişmesinden ve gelişmesinden kaynaklanan ve yukarıda sadece küçük bir bölümünü örnek olsun diye sunmaya çalıştığımız ve binlerce meseleye çıkartılabilecek soruya Müslüman alimler-bunu söylerken alim ve ilmin tanımını yapmak en büyük problem olarak önümüzde durmakta alim Arabi ilimleri okumuş kimseler midir yoksa problem teşkil eden noktada hem ilgili alanı hem de İslam’ın konuya müteallik hükümlerini bilen kimsemidir.-cevap bulmak zorundadır. Aksi taktirde meseleler karşısında verilen fetvalar fetvayı veren kişiyi dahi mutmain etmeyecektir.İçtihadın mantığı nasların azlığı meselelerin çokluğu ve çeşitliliği ve zamanın değişmesiyle hükümlerinde değişebilirliği esasına dayanır yoksa yeni meseleleri eski fetvalarla çözmeye çalışmak artık köylerde bile mümkün gözükmemektedir kaldı ki bilginin bir tuş kadar insana yakın olduğu bir devirde bu tavır zevahiri kurtarmaya yetmemektedir.Bu söylediğimiz sözler hakkında sarih Ayet ve sahih Sünnet bulunmayan konularla ilgilidir zaten İçtihat bu alanla sınırlıdır nas bulunan konularda nassa teslim olmak ise imanın bir gereğidir.İslam bütün dünya için bir ümit ve kurtuluş reçetesi olarak asrın idrakine sunulmalıdır.İçtihat bir takım problemlerden dolayı zor olsa da gereklilik olarak müminlerin gündeminden düşmemeli ve bir an evvel bu müesseseyi işletecek alt yapı ve insan unsuru teşekkül ettirilmelidir.Artık bir çok hususta olduğu üzere çalışma gurupları ve ilmi heyetler içtihat konusunda da meşhur kapalı kapının(birilerine göre) açılmasını sağlayacaktır.mesele bu ilmi yapının oluşmasını sağlayacak iradenin oluşmasıyla alakalıdır.kapı birilerine göre kapalı olsa da bu yoldaki girişim ve niyetler(pencere) salim ve samimi olduğu sürece bu müessesenin bir an evvel devreye sokulması mümkün olacaktır.başlangıçta ortak meseleler belirlenmeli ve oluşturulacak ortak platformlarda bu meseleler tartışılmalıdır birileri bu kimi bağlar diye sorabilir bunu soranlara rahatlıkla şunu diyebiliriz içtihat vahiy değildir ve sadece tabi olanı bağlar Müslüman’a düşen her tür fikri dinlemek ve sadece doğru ve iyi niyetli olana tabi olmaktır.Bkz Zümer18 Aslında taklit neye tabi olduğunu bilerek o şeyin arkasında gitmektir ve bu manasıyla belki olumlu telakki edilebilir yoksa bu gün anlaşıldığı haliyle bilmeden kulaktan duyma alışkanlıklarla bir şeyleri yapmanın adı kör taassuptur ve bu insanı hiçbir zaman hayra taşımaz.Eğer akla bu iş nerede yapılacaktır diye bir soru gelir ise esas itibarı ile Müslümanların olağan yıllık kongresi olan Hac ibadetine beşiklik eden Mekke ve Medine yahut yıllarca Müslüman ümmete hamilik etmiş Osmanlı bakiyesi Türkiye (Rejimlerini kastetmiyoruz) bu acil ve elzem meseleye ev sahipliği yapabilir,ümmetin samimi temsilcileri ise bu hizmeti deruhte edebilir,Müslümanlar bu güce sahiptir ve olmalıdır,dinler arası diyalog yapmaya çalışanlar ise(bunu İslam’a hizmet için yaptıklarını söyleyenleri kastediyoruz) önceliğin Müslümanlar arası diyalog ve tıkanan bu en hayati damarın açılması gerektiği şuuruna varırlarsa çözüm daha kolay olacaktır diye düşünüyoruz.
Son olarak Roğer Ğaraudy’nin İslam ve İnsanlığın Geleceği isimli kitabından Bkz s.182-184yapacağımız alıntıları ile batılı bir Müslüman filozofun bin küsur yıldır devam eden bu tıkanıklığı nasıl idrak ettiğini anlatması bakımından çok mühim buluyoruz. ‘İslam bu gün doruğa ulaştığı dönemlerdekinden çok daha büyük imkan ve ufkuna sahiptir..hayatta kalması tehlikeye girmiş bir dünyaya İslam yeniden umut verebilir kendisini çare bulunmaz bir çöküşe mahkum eden kısırlaştırıcı bütün içtihat retlerinin ötesine taşıyıp bir zamanlarki ihtişamını sağlamış olan hayat verici prensiplere tekrar kavuşmasını bilirse İslam bunu başarabilir. Yeni gözlerle okunan Kuran,o zaman bütün gerçek azametiyle son vahiy olarak kendisini gösterir …Ayrıca bu dinin diriltici ve yön verici sadakatini geleneklerin on asırlık can sıkıcı ve onur kırıcı lafızcılığında değil ilk vahiy dinamizminde arayacak olursak tekrar bu insanlaşmaya katkıda bulunabileceğine inanıyoruz….. Hz.peygamberin arkadaşlarının ilk dört büyük halifenin geçmiş büyük fıkıhçı/ hukukçuların sorumlu araştırıcılar olarak Medine toplumundan çok farklı olan kendi dönemlerindeki bir devletin içinde karşılaşılan yeni meselelere çözümler bulabildiklerini hatırlar ve onlara bağlı ve sadık kalmanın,onların sözlerini tekrarlamak değil aksine onların örneğini yaratıcı ve sorumlu girişimini düşünerek..hareket edilirse …işte o zaman İslam tıpkı başlangıcında olduğu gibi yeniden canlı evrensel ve herkese açık hale gelecek Medine toplumunun temel değerleriyle bereketlenip verilmenmiş bir toplumun umutlu geleceğinin kapıları açılacaktır…’ demektedir.Şunu unutmamak gerekir ki akıcı ve dinamik bir dini artık üretmeye müsait olmayan ölülere (Allah hepsine rahmet etsin) teslim eden bir felsefenin devam eden dinamik hayata müdahale şansı kendiliğinden kalmaz evrensel olan vahiy Müslüman alimlerden bu dinamik katkıyı sunmalarını beklemektedir.
YUSUF AYGÜN/ İLAHİYATÇI
Kayıt Tarihi : 26.3.2008 19:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
'aziz islam ailesinin' en derin yarasıdır içtihat..birilerinin islamı mumyalayıp ortadan kaldırdığı aşikar ama nedense günümüzün yaşayan müslümanları yaşayan islamı değil mumyalanmış islamı seçiyorlar iman etmek için..iyi insanları,iyi sistemleri sadece dün de yada yarında zannedersek bugünün sorumluluğundan kaçmış oluruz.hayatı,islamı ıskalamış oluruz..
bugünün gerçeğinde müslümanların islamı yaşamak husususnda karşılaştığı çok fazla sıkıntı var muhakkak.bütün sıkıntıların kaynağı olarak görülebilecek bir konuya(içtihat) ışık olmuşsunuz..inş insanların zihinlerinde şimşekler çakmasına vesile olur..hedefi bulur
tebrik ve teşekkür ediyorum kendi adıma
uzun soluklu okumalara ve araştırmalara dayandığı gözlenen yazınızı ve cesur yorumlarınızı ilgiyle okudum. bunları aynen kendi aramızda tartışıp durmaktayız şimdilerde. Fazlurrahman, R Garudy gibi değerli araştırmacıların düşüncelerine çok yakın
tebrik ederim devamını dilerim
Mehmet meçin
Önder GÜL
TÜM YORUMLAR (3)