sor ki, kimsin sen
nerelisin
nereden gelir
nereye gidersin
neye meyleder
kimi seversin gönül
kılı kırk yaran
bunaltan sorgulamalar
yaralayıp, sakatlayarak
derinliğine iz bırakarak
köşesine çekilip
bilincin dehlizlerinde yığılıyor
arsız bir rüzgar eser
soytarı zamanların amaçsız kurgularında
her konuda ahkam kesenlerin
çok bilmişliğiyle
bilmediğini bilmemek ironisiyle
sürgit gider hayat
her güne çentik atmakla
yaşanmamışlığın hesabı tutulmuyor
fire veriyor tetikteki duygular
ve biteviye tekrarlar
istemesen de
hoyratça çaresizliği dayatıyor
yaşamasam, bilemezdim
tahmin bile edemezdim
hırpani,
tüketen, hapseden yalnızlığı
delik deşik eder de
kevgire çevirirmiş meğer yüreği
tereddütsüz hayrette bırakan
coşkun duygular
iyi geliyor hayal kırıklığıma
onarmasa da, sarıp sarmalıyor yarayı
ilmek ilmek işliyor yeniden
ele avuca sığmayan içten sevdayı
her şafak söküşünde
vapuru olmayan ıssız iskelelerde
martıların çaresizliğinde
telaşla uyanan hayatta
muammaya koşuşturan
insanların sılüeti kadar belirsiz gelecek
aşk şiirlerinin papirüslere nakşedildiği
Sümerlerin bulduğu yazının
matbaalarca dünyaya ilan edildiği
o incelik, o heyecan
ana tema,
yüreklere su serpen duygu neydi
Hammurabi neyin derdindeydi
insanlık günümüze nasıl evrildi
kaç yakıcı ihanet
öldüren savaş, ganimet
ezilmişlik, yoksulluk gördü
ne kadar bedeller ödendi insanlık için
uçurtmalar uçmuyor gökyüzünde
kapatıldığı akvaryumda balıklar
kafeste kanarya nefes alamıyor
yaprak kımıldamıyor
ve yağmur yağmıyor kuraklığıma
tek damla su düşmüyor çoraklığıma
kulakları sağır ediyor arşa çıkan feryatlar
anaların gözyaşları
Nil nehrinden uzun,
Amazondan coşkun
dipsiz denizlere varmadan
isyan olup sıkılmış yumuğa dönüşüyor
tarih öncesi kadar ilkel
Galile’yi engizisyona götüren sapkınlık
derebeyi şatolarının karargahlarında yankılanan
ve bitmeyen debdebe
Amerika’yı keşfeden lümpen çağ
sanayi devrimiyle vücut bulan
burjuva kültürünün rağmına
Fransız ihtilalince geleceğe taşıdım hayallerimi
sayısını ezberlediğim
her biri tanıdık
yıllara meydan okuyan
mesajları kaygısı olmayan
kuşların kümelendiği telgraf direkleri yıkık
kaldırım taşları kırık, dökük
artık geçmediğim yollar eski, püskü
bulvarlar öksüz ve boynu bükük
ve gönül ören yeri
sensizliğimden beri
sokaklar bomboş
tadı tuzu kalmadı bu semtin
bu şehrin
ve ülkenin
ne güneş doğuyor dostluklara
ne gökyüzünde yıldızlar
ne yoldaş bulutlar
ne sokağında koşuşturan çocuklar
Mayıs 2022
Kayıt Tarihi : 1.6.2022 15:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!