Gelişmediğini varsayacak olduğunu zihinin,
alıp da kafaya attığımız onca, ne oldu?
Arttıran, her bir kolon nöron bağlarını?
:Zaman, zihinde yok mudur? dışta, geçiyor.
Böyle bir çelişkiden mi, indirgendi harp?
Beş, altı bin yıl önce de yıkıp yağmalayan,
köle edinimini başlatan insan; bir karar
nerede kıldı, milyon yıllar içerisinde …
Bu alışkanlıklar yavaş yavaş gelişmenin
bir ürünü ise, biz nasıl açıklayabiliriz
iç bir enerjinin gücünü? Hepsi bunun yoksa
birbirleri ya da birbiriyle, çelişik mi?
'Ben' ya da 'Sen' olmaya iten, insanı nedir?
Dışarısı sürüp giderken, yetinemeyen mi
insanın kendisi, kendisi beyniyle savaş
halinde mi; psişik zaman kio durağan mı?
Her şeyin kökenine inmek, bir çıkar yol
olarak gözüküyor: şu anki gözüken nedir?
Öyle ya, kökene inmek için bunu kullanmalı
yine de, ve ulaşmak gerekecek geleceğe.
Her zaman varolan bir niyet, kendisini
monte etmiş olabilir beynimize; kod bir:
Zaman, bu şekil geçmiyorsa; sonsuz, akıl.
Bu sonsuzluk mu, bizi hedeften alıkoyuyor?
Beynimiz, korkularımızla mı çelişiyor..
yoksa bu korkulara dış dünya da mı müdahele
ediyor? belki de hem korkular, hem de evren.
Ya da belki her ikisi de bize aynıdır da;
biz anlıyoruzdur farkı, algılıyoruzdur..
'Biz'i 'Sen' veya 'Ben'. Bu bahisler nedir?
Neyi arıyoruz bunca hırsla? gel, sokul.
Büyük, yoğun bir enerji, sıkıştırdıysa
kendini beynimize, taşıyamamış olabilir
miyiz bu gücü: benlik, böyle mi koymuştu
ortaya kendini veya hala değişmekte mi?
Kimin için kime galibiz biz bu insanlar?
Çatıştığı doğruysa olayla isteklerimizin -
ki Shakespeare demişti bunu- öyleyse;
ama en ufak bir katkısı yok mudur insanın
bu çelişmeler katar ahengine, renkli
denirse bu ahenge? Belki de hepten, tamamen
sorumluyuzdur bundan, da kapamışızdır
kendimizi mağralarımıza W. Blake'in kastı?
Olayları, yetinmek olarak düşünebilirsek..
ki bu ortaya çıkanı da habis olmayan bir
ekonomi düşüncesine yorar isek; biraz durak
iyi olacaktır sanırım, o vakit isteklerimiz
suçsuzluğunu kanıtlayacaktır belki de? ?
Kim için ne? bunları iç-bitiştirdiğimizde…
Zamana karşı duramamaksa, ölümcül hırsımız;
soyut ile somutu bağdaştırıp, elemekle
gerisini, bir sonuç alabilecek miyiz?
Belki de sonuç, bizim anlamadığımız bir şey
olagelmiştir de; ama bu sadece beynimizdeyse:
Bu tek'lik iyi bir şey mi sunacaktır ki,
hislerimizi katmaksızın ona; derlemeksizin,
belki de zaten 'tüm' halinde olan bir gücü?
Zaman içindeysek, kurmak gerekiyor sürücüyü.
Ve sonuçlarsa amaç, zaman belirliyor bunu.
Ve, zamansa tutuğumuz, onu yordam belirliyor.
İyi oluşturmalıyız her halikarda kendimizi.
Zihni içsel olarak düşünerek koyduk başlık; (2)
zamanın izafi, ve akanın da buna uyduğunu...
Çünkü zaman olmasa, çarpışmalarımız olmaz,
mutluluğumuz olmaz, gülüşler ve çırpınışlar
hiç olmaz: Öyleyse, sessizlik niye vardır?
Hala niye burda, onu benimseyenler değilsek?
Zihnimizde, umduğumuzdan fazlası olabilir mi?
Bu mu bunun sebebi, yılgınlığa mı sürüyoruz?
Biz, ne yapıyoruz; oturup düşünüyor muyuz?
Zamanın ötesine geçmek lazım, hatıralar için.
Yıldızlara gitmek gerekir; rüyalar, benim sizin.
Hayaller etmek zaruri; ama hasbelkaderli;
gerçeklerimiz'i daha çok ortaya çıkarmak için.
Böyle-ler- yaparsak, kendimize dünyayı yettirme
düşüncesi daha güzelleşecektir, olabilir.
Yine de, psişik zamanın olmama düşüncesi
rahatsız ediyor, ama bir tek koşulla ediyor:
ihtimalde, benliğimizin silinip gideceği...
(Ülkeler, futbol olsun; ama barış da...)
:Hem psişik zamanımız, hem de benlik olmak.
Ayrı bir heyecan uyandırmak, farklılaşmadan.
İçsel arzular, sonlu olmayabilir, tasdiklidir.
Peki zamanın sebebi yoksa devam etmeye?
Olabilir mi bu, çıkmış savaşların kökeni?
Hangi koşulda zaman devam etmez, emeyebilir?
Şimdi genişliyor evren, sürerse böyle;
kaygısız, ruhsuz bir halde dönüşecek.
Yıldızlar birbirinden, ve gezegenler, uzak
kalacak.. herbiri birbirinden -daha da
ileride, kendi sistemleri bileşenlerinden.
İçi böyle boşalıyorsa saatin; küçücük
süreçler de, bunca etkiliyor olabilir
içimizde sakladığımız enerjiyi, değil mi?
Ama içsel-niceliksel süreçlerimizi bizim
topladığımızda da; dışta cereyan eden
sonuçlar büyük etkili olmuyor mu bazen:
Ayrılıklar, savaşlar, barışlar, mutluluklar.
(Durumlar böyle çapraşıksa: içsel, niceliksel;
niteliksel de dışsal olabiliyor demektir.
Evrendeki enerji bu (da) mı? sen, ben: biz?)
Biz, saçma mı konuşuyoruz, irdeleyip:
Güneş tepedeyse, fırsat vardır, ilerlemeli.
Devinim durursa, zaman da mı var değildir?
Bizle mi başladı zaman, var mıydı hep?
(Bizle başladıysa, bi mi hareketsizdik?
Belki o yoktu, mihenk taşları halindeydi.
Değişik bir enerji formu, bildiğimizden
farklı özellikler içeren; enerji bile
değil miydi? Değil miydi, kendini içeren?)
Yoksa zaman, pisişik zaman, sürer mi?
(sürüyorsa eğer, dünyadaki güzeli açıklar.
iyi olan her bir şeyi, varolanı, hası.)
Bir zaman, oraya buraya, gidip geliyorsun;
milyon yıllar geçmiştir sonra, uyanıyorsun.
Zihnin senin değil, kimsin: sen O'sun.
Zihnin evrim geçirirken kıvrılıp uyudun.
Sürekli bir devinimsizlikse her şey;
her şeu yoluna girer mi akış bitirilişinde?
Beyin, zamanı algılıyor, ama zihin tarafından
kullanılıyorsa; zaman zihne yok demektir.
Çatışma kaynağın bu mudur; yapın olmuş?
Beyni, zamanın tutamadığı bir saatte;
Tanrı işliyor mu -zaman elinde olsa da?
Zamana bağımlı beyin, bu yüzden mi
yanıtsız gözükür zihne? Önemsemezsek
zaman nehrini, çatışma kalmaz gibi...
Gerektiği önemi alamamasının sebebi
içsel devinim'in; kendisi, dışsalı'nın
yansıması olduğu için mi? sebep bu mu?
Yoksa belki her şey en içseldir de,
bir hayalden başlamıştır koca evren?
Ya da farkedemediğimiz biçimce, e=mc2
bulmuş olsak da; ikisi, iç içedir.
Hem hayal, hem de dış alem olan hayatımız.
Dışsal devinim biterse, ebedi sonsuz
var kalabilecek mi, durur mu, içsellik?
Biz duygulu memeliler, dışsal mıyız?
Devinim mi getirmiştir bizi bu yere?
Devinim, bir yöne içsel sabitlenmiş ise;
çatışmaya düşmeksizin, yapabilir mi kişi?
Bir yön odak alınmamışsa, beyin ne
yapacaktır? o, her yere mi gidecektir?
Daha derinde, asıl gerçeklik bu mu?
Dışsal devinimin içsel olan devinime
dönüşmesi yerine, ikisi de ha yoktur?
İkisini de yadsıyamazsak biz böylece,
bütünü hareketin durmuş mu demektir?
Tüm enerji bu mudur; yükselen, membadan?
Egemen olamadığı bir beyin olasılığı
durumu var mıdır, kol-bilekteki zamanın?
Beyne zaman tanındığında, Ay veya
Güneş tutulması mı meydana gelmiştir? **
Boyun eğer mi, eğmez mi? hangisi?
Zaman da kalmaz, hangi koşullarda?
Alçakgönüllülük v.s., dışsal amacımız mıdır?
Bizden bağımsız olduğu an’ın, düşünülüyorsa;
zamanın özerk varlığı olduğu yalanlanamaz.
“’Zaman yoksa düşünce de yoktur” *
araştırmacı ön sunusuna cevaben
gelen’ diyorsa ki:“Şey, böyle bir düşünce yoktur.” *
Tüm bunların vardığı nokta: “Düşünce yoktur” *
mudur: Yani” böyle bir düşünce” yerine
“düşüncenin kendisi mi yoktur, farklı mı ikisi?
Aklen, bişeylerin yanlış’nı görüp, aklettiğimizde;
kavramsal zamana suçlamalar getirilirse;
iç kapımızdan zaman’ın defedilişimidir bu?
Zamanın yol açtığı yanlışlar ile barıştırmak
zorunluluğu mu beliriyor kendisiyle zamanın?
İçsel, dışlanan bir şey -bizi rahatsız eden
bir şey de- dış uyaranlara böyle sevk ediyorsa;
bu yolla mı, el etek çekiliniyor acaba;
güzelinden sevginin, aşkın çabuk
eskimezinden; gerçek dürüstlükten,
uzun vadeli mutluluklardan, hahikatten;
söz verişlerden, vuslatın anlam bulmuş özünden,
samimiyetten, şefkat ve ciddi sorumluluktan?
Sergilediğimiz hareketlerimiz, işteki becerimiz;
bir koşut olabilir mi, zihin hareketlerimize?
Umut gibi midir zihin, var mıdır, yeterli midir
‘olması’ sadece? Çünkü, yargı şöyledir genelde:
‘Umut, yaptıkça artar; ama kederlen, fark etmez.’
Ya da ben yanlış anlamışımdır, ama böyledir.
Aynı bunlar gibi, gerek duymuyor, zihinde mi –
harekete, yeni yeni beceri tecrübelenmelerine?
Zihindeki tecrübe edilen & yaşadığımız zaman:
Eğer zihin faaliyetlerimiz varsa ki var,
böyle mi acaba geçen zaman geçiyor?
Tek, bizim için böyle olurdu veya.
Yani bilemezdik bile, biz olmasak zamanı ya:
Ölmek, bu mu? Ölsek, ne hissederdik.
Bilememek, şimdiden anlayamamak …
Zihnin kendine özgü bir bilgisi yok mu ki;
bağımlıdır zamana zihnimizi taşıyan
beynimizin mercii ani bedenlerimiz?
O zaman, zamanı sona erdirirsek;
deneyimce, bilgi kalır mı? (normalde
zaman varsa; bilgi de vardır, olmalıdır.)
“Ben”, “Zaman”, “Psişik Bilgi” ve “Beyin”;
dördü de, sanki birbirine benziyor,
taa ki, aynayı yakınlarımıza tutana değin! !
Hiçbir şey varsa; bu, ‘bir her şeydir’
durumuna gelebiliyorsa, sonlar başlangıçları
gibi olmalı, ilkbaharın yaza gidişlerinin.
Gerçek son nedir, var mıdır? Bir kabuk
sardı insan bedeninin içini: ördü insan
içini; indikçe içine, kendini kolladı, korudu.
Dışa hamleler yapmasının sebebi bu muydu?
Halbuki, o kabuk-kalkan olmaksızın,
ilk hamlede ulaşıp, aydınlatabilir dışarıyı.
Son olmamak, hep sürmek; sürmek, yaratmak.
Bir çemberde son ve başlangıç, neresidir?
Evrenin balon teorisinde, şişip duran
obir balonun yüzeyindeki yıldız ve galaksiler için;
evren şiştikçe her şey uzaklaşır birbirinden.
(kimbilir, belki yaklaşacak gelecekte …)
Balonun içi, bizim için, her şey ve/ya da
hiç bir şey midir, yoksa bunun bile yok mudur
bir anlamı? Çünkü yokluğun ölçütü yoktur.
İnsanların davranışları bu hale gelmemeli.
Ama balonun yüzeyindeki algılayış mevzuu
bence bu değil, dolayısıyla insanlar da …
: İnsan ve doğa, her şey veya hiçbir şey
olmaktansa, varolmayı kabul ediyor hala.
Saldırganlığın sebebi bu mudur, kapsayamamak?
Ve içerde, ve dışarıda, ama zamanın
bilinçdışı fikirlerce yaratılışında iki arada
bir derede: ‘algılayış hızı’ işlerlik kazanmalı.
Vesaire, vesaire, neler diyoruz, bölüm bitti …
Tüm bu sorgulamalar biterdi, pür saadeten;
sırf, amaçsız bir şefkat, tanıyarak tanışığı
bir kişiyi, kendini belli etse idir. O vakit,
sessizliğe karşı değilim, hem güzel de olmuş.
Mırıl mırıl, yine, çifte kumrular, değil harıl harıl:
Biz de dinlenmeyi severiz, gerinmeyi hamakta;
dönüp bazen şımarık olmayı, ancak ayarında –
bilinçli bir serseri dolanışların da yaratısı olabilir
- Amasla ihracolmadan, adalet düşüncemiz! !
Aman Allahım! Şimdi bir şey fark ettim:
Her şeyi uzaklaştırayım bir an, hemen her şeyi.
İşte! nöronlar arası fikirleri ayrıştırdım.
tıpkı, 'ormanda yolunu bulan'a benzer...
Bir inci tanesi, en ortada, midye beynin içinde! !
Ne güzel bir şey, hep ordadır aslında.
İyi ki gelmişim buraya, buldum en sonunda:
Nerede hareket orda bereket, taktık kasket -
soğuktu hava- çıkardık, kar yağdı, sevindik:
değil Güneş(1) , kar yağdı biz sonra çıkardık.
Kayıt Tarihi : 12.11.2006 20:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
J. Krishnamurti & Dr. David Bohm'un 'Zamanın sonu' adlı diyaloglar yoluyla anlatımlanan fikirsel tartışmalar ile süregiden, Ayna Yayınevi’nden çıkan kitabının 'Psişik Çatışmanın Kökleri' adlı bölümü üzerine düşünmeye başlamamla gelişen bir şiir. * alıntı yerler çift tırnaklı + asteriksli yerler (1) şapkanın genelde güneşli havada takılması anlamlı. Yoksa başka amacı yok bu kullanışın. ** bu tutulma lafları, egemenliğe işaret ediyor şiirde (2) şiir başlığı Şiir tam adı: İçsel Müdahaleler: Bunun için açılan bir keçi yolu (& İkisi aynı mı?) – Oto-reenkarneer’de hem oto var hem de reenkarne; Natürmort bir monologda, hem Cézanne var hem de vantrolog.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!