Hüznüm ve şehrimden özge neyim var
Göklerin şehvetini içiyorken bulutlar.
Tütüyor nedâmeti yorgun ihtiyarların
İhtiyarlardan miras bu içli akşamların
Buharıyla dans eder nice engin denizler
Kumsalda dalgalardan hatıra kalan izler
O bâkir damlalarla yıkanan yunan elim
Metruk karakollar gibi yalnız ve müellim
Sallanırdı şehrin derin kasvetlerinde
Karanfiller dikerdi gül gölgelerinde
En mahrem yerlerini okşardı akşam
Tatlı bir öpüş gibi dudaklarında gam
Bir hâtıra misâli güzelken gün
Dökülür denizlere sevdiğim keman sesi
Şehrin gözlerinde bin yıllık sükûn
Ensesinde o kadim ruhların meşâlesi
Kadınların dudaklarına sürülmüşken hüzün
Bir günah gibi serpemem caddelere geceyi
Mürekkebbin geceyle seviştiği demler
Yaşlı kandillerde erirdi ak güller
Kokusu yayılır o serin odalara
Bir hükmü kalmaz akrebin yelkovana
Ey zamanın gövdesinde göveren gözler
Ey isa’yı haçlara esir etmeyen gökler
Gemiler ki limanlarda el ele tutuşur
Bir dûa ilikler şehrin düğmelerini
Ey uzak âlemlere meyleden vapur
Hüzünlü bir valse kaldırıver denizi
Kabirler ki bu âlemde bir ilahî ur
Kutsal bir kitap gibi tanrıya çeker bizi
Kiliselerde yanan mumlar gibi hüzünlüyüm
Kadınları sevemeyecek kadar da reybî
Sokaklar yürütürken bu topal şehri
Açelyayı begonyaya aşk ederken gördüm
Neylesem nâfile bu değersiz dehri
Kalktım da ruhumdan âlemlere yürüdüm
Recep Uluçay
Kayıt Tarihi : 6.11.2019 16:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!