İçimizde İntihar Edenler Vardır

İsa Ünal
34

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İçimizde İntihar Edenler Vardır

11.04.2005 / 03,15

…İÇİMİZDE İNTİHAR EDENLER VARDIR…

Yıllarca ararsınız yıllarca beklersiniz. Özlemle ve bulma ümidi ile. Hiç ummadığınız bir anda karşılaşır ve onu içselleştirirsiniz. Onu hayatınızın en değerli varlığı yaparsınız. Hayata dair neleriniz varsa onunla paylaşmaya hazırsınızdır. Kişilikleriniz tipleriniz karakterleriniz uymasa bile Ahmet ALTAN’ın deyimi ile dışardan görenlerin fark edemediği bir şey vardır sizde sizin hastalıklarınızın kıvrımları tam olarak birbirini tamamlamaktadır. Ve mutlu olmak içinde bu yeterlidir. Varoluşsal hedeflerinizi gerçekleştirmek ve kendinizi duygusal olarak anlamlandırabilmek için sizin açınızdan olmazsa olmaz olan, kendinize anlam yükleme kendinizi ifade edebilme çabasını verirken hep eksikliğini hissettiğiniz beğenilme ve kendinizi duygusal bir statüye kavuşturma mücadelenizde bu güdülerinizi doyurabilme savaşınızda sizin için temel şart olan aynı hastalığı paylaştığınız insan artık hayatınızdadır. Artık hayatta bir şeyi yaparken kendinize şu soruyu sorunca sizin açınızdan en doğru ve anlamlı cevabı vereceksiniz.
Niye yapıyorum?

Çünkü attığınız her adımda yaptığınız her işte ondan bir parça bulursunuz. Ve her şeyde onun bir parçasını bulursunuz… Ve bu şeyler sizin temel mutluluk kaynağınızdır. Mutluluk kavramı ancak onu düşünerek ve onun için bir şeyler yaparak sizinle bir etkileşime girer. Onun olmadığı her yerde her şeyde iletişiminiz mutsuzluk kavramı ile olacaktır.
Artık hayatınızın en vazgeçilmezi, anlamı, kendinizi ifade edip anlamlandırabildiğiniz tek noktası olmuştur. Sizin okyanusta yakıtı biten ve yelkenleriyle ilerlemeye çalışan geminizi istediği yöne sürükleyebilen nereden estiği belli olmayan tek ve en güçlü rüzgârdır o. Nereden eseceği hiç belli olmaz çünkü bildiğiniz zaman aşk olmaz. Onu sahiplenirsiniz, bir işçinin alın teri ile para kazanıp onu sahiplenmesi gibi ona değer vermesi gibi. Ve onu hep biriktirmeye çoğaltmaya çalışırsınız. Onu bir işçi gibi çalışarak daha çok kazanmaya çalışırsınız. Hasta olan yönlerini sizin hastalıklarınızla birleştirip yok etmek için bütün gücünüzü harcarsınız. Temelde hep onu daha da çok kazanma, biriktirme ve yüceltme azmi vardır. Çünkü o çoğaldıkça, vücudunuzdaki her bir zerrede, kalbinizde, ruhunuzda, etinizde, teninizde, benliğinizde daha çok yer kaplayacak ve ruhunuzda kapladığı alan çoğaldıkça size daha çok mutluluk vermeye başlayacaktır. Ona her şeyi öğretmeye, onda var olan gizil yönleri ortaya çıkarmaya potansiyelini fark etmesine ve onları hayatta uygulamasına yardım etmek temel hedefleriniz arasındadır. O öğrendikçe kendinde var olanları fark ettikçe size daha fazlasını verecek ve siz hem onunla hem de sizin ortaya çıkmasına neden olduklarınızla ve en önemlisi de size verdiği şeyler çoğaldıkça ve size hitap eden yönleri arttıkça mutlu olacaksınız sevişmelerinizde bile artık şehvetinizin yanında bütün ruhunuzla ruhunuzun yanında kalbinizle ve bütün benliğinizle kendinizi teslim edecek ruhunuzun daha önceden hiç görmediğiniz dokunamadığınız farkında bile olmadığınız noktalarının titrediğini hissedeceksiniz. Bundan sonra kendinizde fark ettiklerinizle ya da fark ettirdikleri ile sizin aslında çok dar zannettiğiniz benliğinizin ne kadar geniş ve bilinmeyen noktalarının olduğunu görerek duygusal olarak var oluşsal hedeflerinize yaklaşacak kendinize önceden tahmin bile edemeyeceğiniz kadar yüce hiç bilmediğiniz kadar güzel bir anlam yükleyeceksiniz. Ama kendinize yüklemeye çalıştığınız anlam dünyanın en yüksek dağından daha yüksek bir dağdır ve o en yüksek dağın zirvesine çıkmak tahmin edebildiğinizden bile çok daha meşakkatli bir iştir. Bu durum sizi zirveye sadece biraz yaklaştırmıştır. Ama her zaman olduğu gibi dağın zirvesine en yakın olan yerleri en sarp ve en zor olan yerleridir. Ve işin en zor kısmına gediğinizi bilmelisiniz.
Siz bir çok şeyin farkındasınız, hastalıkların uyumundan kendinizi tamamlamaya, kendinizi anlamlandırmaya kadar, karşıdaki kişinin gizli ve açıkta olan yönlerine kadar bir çok şeyi fark ediyorsunuz. Can diyorsunuz. Ya karşınızda ki sizin bunca anlam yüklediğiniz belki de onda olmayan özellikleri bile ona yüklediğiniz kişi bunların farkında mı? Sizi dağın zirvesine yaklaştırırken nereye gittiğinin farkında mı? Başlangıçta bu soruları kendimize sormayız. Zirveye doğru yaklaşırken aklınızın aydınlattığı ve aşkınızın sürüklediği yolda siz emin adımlarla ilerlerken bize enerji veren güç veren aşkımızın hiç beklemediğimiz bir anda keseceği ve bizi geldiğimiz yere yani anlam dağının en dibine geri döneceğimizi düşünemeyiz. Oysa bizim elimizden tutan oralara çıkaran o güç bir anda elimizi bırakır ve bizi sonsuz bir uçuruma en yüksek dağdan bile daha yüksek olan anlam dağının zirvesine en yakın yerden aşağıya bırakıverir. O an ölüme giden sadece bizizdir. Çünkü bizi oradan aşağı bırakan can dediğimiz mutluluğun kerametini o dağın zirvesinde ve kendinde zanneder. Mutluluğu dağda ve kendinde görür. Oysa hastalıklarını uyumunu, boşlukların birbirini kapattığını ikimizin birbirimizin anlam yarısı olduğunu göremez. Biz ise bunların farkında olduğumuz için aşağı yuvarlanmaya uçurumdan düşmeye başlarız. Bu ilk atılışımızdır ve ölümle burun buruna geldiğimizde yere çakılmak üzereyken tesadüfen tutunacak bir dal buluruz. Ve ölmekten kurtuluruz bu seferlik. Ve kendi çabalarımızla hayatta çok az insanın çıkmayı başarabildiği anlam dağının zirvesine en yakın yere doğru tırmanmaya boşluklarınızı kapatmak için kendinizi yeniden anlamlandırmak için ihtiyaç duyduğunuz kişiye doğru bir hamle yaparız, öyle bir hamle ki can havli ile ona sarılmak için bütün gücünüzle ve bütün acizliğinizle yaptığımız son bir hamledir bu. Ve yeniden onun yanına çıktığımızda o yine bir çok şeyin farkında değildir. Alışkanlıkları nedeni ile yalnız kaldığı bu ortamdan kurtulmak için yine size sarılır. En son sevişmelerini yaşar bizimle. Ancak o artık o eski sizin bildiğiniz kişi değildir. Yokluğunuzda farklı şeyler düşünmüştür. Ama hastalıklarınız kronik olduğu için hala birbirini tamamlamaktadır.
Siz bu beraberlikte sürekli olarak ne zaman bir kez daha en yüksek dağın zirvesine en yakın yerden aşağıya bırakılacağım sorusunu düşünerek bütün acizliğinizle elinizde size dair kalan ne varsa iyi kötü ayrımı yapmadan ona vermeye onun yoluna sermeye çalışırsınız. İyi kötü ayrımı yapmazsınız çünkü yapamazsınız kafanız hep ne zaman bırakılacağım sorusu ile meşguldür. Ve bunu engellemeye çalışırsınız. Diz bunları düşünürken o yine yalnızlık ortamından kurtulur istediği her şeyi yapmanız onun hoşuna gider. Ve bunları kendisinin bir özelliği zannedip sizsizde o dağın zirvesinde kalabileceğini düşünür ve kendisini yüceltir. Hiç ummadığınız bir anda elinizden elini çekiverir. Ama bu kez uçurumdan düşerken yalnız değilsiniz sizinle beraber uçurumdan aşağıya oda gelir. Oysa siz daha önce yaşadığınız bu olayı tecrübeniz sayesinde daha az hasarla atlatırsınız. Çünkü tutunacağınız dalın nerede olduğunu bilirsiniz. Ama o kendi eli ile hem hayatında ve kendi içinde hem de sizin içinizde intihar etmiştir. O düşme sırasında dal gibi gördüğü kara bir buluta elektrik yüklü kara bir buluta tutunmaya çalışır. Ama o kara bulut elektrikle yüklü zindan kadar kara bulut onu içine çekerek ona en büyük acıyı en karanlık hayatı ve geri dönme şansı olmayan intiharı hediye etmiştir. İntihar, çünkü zirveye en yakın olan yerde mutlu olmanın kerametini sadece kendisine yükleyerek sizi aşağıya atarken aslında kendisini de atmıştır. Bu bir intihardır. Bu bir bile bile ladestir. Bu kendisine yazdığı ve kendisinin imzaladığı bir ölüm fermanıdır. Bu fermanı imzalarken o mutluluk budalası olduğundan ne yaptığının farkında değildir. Ancak düşmeye başladığı andan itibaren bunları düşünmeye başlar. Aslında kerametin kendinde olmadığını bunun bir hastalıkların uyumu olduğunu bunun bir ikili kombinezon olduğunu o zaman anlamaya başlar. Ama geri dönme şansı, yeniden ikili kombinezonunun diğer yarısını, birlikte şarkı söylediği düet arkadaşını bıraktığı yere geri dönme, en yüksek dağ olan anlam dağının zirvesine en yakın olan yere yeniden çıkma şansı artık çok azdır.
İçimizde intihar edenleri yaşatmaya onları son nefesini vermeden kurtarmaya çalışırız. Elimizden gelenin daha fazlasını yaparak onu yeniden birlikte oluşturduğunuz anlam dağının en yüksek yerine çıkarmaya çalışırız. Çıkarmalıyız çünkü oraya yeniden çıkmanın ve yola kaldığımız yerden devam edebilmenin tek yolu vardır; onu da yanımıza alıp yolculuğa başlamak. Ama o intihar etmiştir. Ve onun içimizdeki ölümü bize acı vermeye başlamıştır. Acıların en büyüğünü yaşarız. O ise intihar ettiğini çok geç anlamıştır. Kendi hayatına ve bizim hayatımıza yaptığı kötü etkinin sonradan farkına varmıştır. Ancak bu noktadan geriye dönüş artık çok zor olacaktır.
Şansı çok az olduğu için ve bunu bildiği için korkar panikler kara vermekte zorlanır, sağlıklı karar veremez. Uçurumda birlikte yan yana yuvarlandığı kişinin yani sizin elinizden tutması gerektiğini düşünemez. Sizin elinizden tutsa siz tutunacak dalın eresi olduğunu önceden bildiğiniz için o da kurtulacaktır. Elinizden tutmamasına bir anlam veremezsiniz. Çünkü o anda karar veremeyecek kadar korkuludur ve panik halindedir. Ta ki son nefesinden önceki son nefesinde zindan kadar kara ve elektrik yüklü bulutla temasında anlar doğruyu ama kara bulut onu içine çekmektedir. Ve artık bütün şanslarını kaybetmiştir. Artık vakit çok geç olan bir vakittir yeni bir şans için.
Son nefesini verirken ise yaşadığı mutlu olaylar haz aldığı şeyler, değerli olma anlamlı olma kendisinden başka bir yerde olan anlam yarısını bulma aşk yarısını bulma gibi olaylar bir bir canlanır gözünün önünde ve sizin onu kurtarma çabalarınızla beraber onun kayıtsız kalması canlanır. Sonunda ise son söz olarak pişmanlık yüklü umutsuzluk yüklü kısık bir sesle avazı çıktığı kadar bağırmak istemesine rağmen kısık bir sesle kimsenin duyamayacağı kadar kısık bir sesle KEŞKE deyiverir. Ama artık çok geçtir, o kara bulut çevresini kapatmıştır ve bir daha iletişim kurma şansımız kalmamıştır.
Evet, içimizde intihar edenler vardır…

Ve yaşatmaya çalışıp ta yaşatamadıklarımız…

İsa Ünal
Kayıt Tarihi : 3.4.2007 12:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsa Ünal