Ne çok uzandı elleri, gözleri içimdeki çocuğa anne… Yüzümün avurtları koşar adım saklandı saçlarımın arasına utanç çığlıklarıyla bir bilsen! .. Yeni. yeni filizlenen kaç tomurcuk kırıldı yüreğimde çetelesini tutamadığım, tenimin tenime kaçtığı anlarda…
Şimdi kapının kilidini üç kez çevirip kilitliyorum, sık sıkı kapatıyorum perdeleri. Yeniden yeşerecek filizlerimi kırmasınlar diye… Beynime, yüreğime askerler dikiyorum sürekli, her kırılan filiz; biraz daha yokluğa sürüklüyor ayıklarımı, gücüm tükeniyor birer. birer ölüyor serçeler sen bilmiyorsun anne, sen görmüyorsun! ..
Eteğinin kıyısından teğet geçiyor ellerim, sen yükünü almış doğu trenine koşarken. Ben hala sokaklardan korkan bir çocuğum anne… Hala yüreğime doldurduğum soruları sana soramayan, çocuk tenimi acıtan amcaları sana söyleyemeyin, geceleri ışığı söndürmeden yatan ve hala senin sıcaklığını arayan bir çocuğum biliyor musun anne? ..
Hep “iyi bir kız ol” derdin. Kötü kız nasıl olur, iyi kız nasıl olur; bunun ayrımını neye göre nasıl yaparım anne? Doğru nedir, eğri nedir? .. Çekip gitme anne, cevapsız sorular yumağı beynim! ..
Ben ne zaman büyüyeceğim anne? Geçeler ve sokaklar üstüme, üstüme geliyor. Üşüyorum, üşüdükçe küçülüyorum, küçüldükçe korkuyorum anne, korkuyorum! ..
Ben neyim, büyük müyüm küçük mü, kimim ben, babam nerede, kim? Geceleri daha yatağım ısınmadan döve döve beni kaldıran; seni hep ağlatan o adam deme sakın anne, deme! Ne olur anne deme. Senin baban yok de anneee, senin baban yok! .. Dün dediğin gibi “senin kemsen yok” de anne yok de! ..
Hep ölümü çağrıştırıyor sözlerin. Oysa ben bir ölü bile görmedim daha. Ölüm nasıl bir şey? Sokakta kalmak mıdır, çöpten ekmek toplamak mıdır, köprü altında yatmak mıdır; yoksa, yoksa mezar taşına sarılmak mıdır, soğuk mudur, sıcak mı? Onu anlat bana anne, onu anlat! ..
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Tek kelimeyle muhteşem.....
Yaza yaza,tüketeceğiz sevgisizlikleri.
Kutluyorum...
Merhamet varlığın ilk mayasıdır. Onsuz, her şey bir bulamaç ve kaostur. her şey merhametle var olmuş, merhametle varlığını sürdürmekte ve merhametle nizam içindedir.Gökler ötesinden gelen merhamet mesajlarıyla, yer, düzene kavuşmuş; semâ tesviye görmüştür. Makro-âlemden mikroâleme kadar her şey, hayranlık uyaran bu âhenge ve çelik çavak işleyişe merhamet sayesinde ermiştir. Bu hareket ve işleyişte her şeyin, ebedî var oluşta kazanacağı hâl ve alacağı durumun provası yapılmaktadır. Ve bütün varlıklar bu istikamette bir çırpınış içindedir. Her çırpınışta nizam ve intizam nümâyân, her sıçrayışta merhamet şûle-feşândır . Titreyen havanın letâfetinde, raks eden suların kıvrılışında, burnumuzun dibine ve ayağımızın ucuna kadar gelen bu dâsitanî rahmeti görmemek mümkün mü?
Fatma Hanım,
Öncelikle şunu söyleyeyim: Şiirinizin biçimselliğine bakarsak bazı hataları görüyoruz. İlkin ikilemelerin arasına virgül koymuşsunuz bunu düzeltirseniz güzel olur. İkincisi okuyucu biraz bocalar. Aralıklarla olsaydı dizeler şeklinde daha bir rahat okunurdu.
Ne çok uzandı elleri, gözleri içimdeki çocuğa anne… Yüzümün avurtları koşar adım saklandı saçlarımın arasına utanç çığlıklarıyla bir bilsen! .. Yeni. yeni filizlenen kaç tomurcuk kırıldı yüreğimde çetelesini tutamadığım, tenimin tenime kaçtığı anlarda…
Şimdi kapının kilidini üç kez çevirip kilitliyorum, sık sıkı kapatıyorum perdeleri. Yeniden yeşerecek filizlerimi kırmasınlar diye… Beynime, yüreğime askerler dikiyorum sürekli, her kırılan filiz; biraz daha yokluğa sürüklüyor ayıklarımı, gücüm tükeniyor birer. birer ölüyor serçeler sen bilmiyorsun anne, sen görmüyorsun! ..
Eteğinin kıyısından teğet geçiyor ellerim, sen yükünü almış doğu trenine koşarken. Ben hala sokaklardan korkan bir çocuğum anne… Hala yüreğime doldurduğum soruları sana soramayan, çocuk tenimi acıtan amcaları sana söyleyemeyin, geceleri ışığı söndürmeden yatan ve hala senin sıcaklığını arayan bir çocuğum biliyor musun anne? ..
Hep “iyi bir kız ol” derdin. Kötü kız nasıl olur, iyi kız nasıl olur; bunun ayrımını neye göre nasıl yaparım anne? Doğru nedir, eğri nedir? .. Çekip gitme anne, cevapsız sorular yumağı beynim! ..
Ben ne zaman büyüyeceğim anne? Geçeler ve sokaklar üstüme, üstüme geliyor. Üşüyorum, üşüdükçe küçülüyorum, küçüldükçe korkuyorum anne, korkuyorum! ..
Ben neyim, büyük müyüm küçük mü, kimim ben, babam nerede, kim? Geceleri daha yatağım ısınmadan döve döve beni kaldıran; seni hep ağlatan o adam deme sakın anne, deme! Ne olur anne deme. Senin baban yok de anneee, senin baban yok! .. Dün dediğin gibi “senin kemsen yok” de anne yok de! ..
Hep ölümü çağrıştırıyor sözlerin. Oysa ben bir ölü bile görmedim daha. Ölüm nasıl bir şey? Sokakta kalmak mıdır, çöpten ekmek toplamak mıdır, köprü altında yatmak mıdır; yoksa, yoksa mezar taşına sarılmak mıdır, soğuk mudur, sıcak mı? Onu anlat bana anne, onu anlat! ..
Mutsuzlukla yorgunluk aynı şey midir, bayram nedir? Bacaklarım titriyor, içimin kanı çekiliyor. Derin bir kuyuya kapanıyor gözlerim! .. KORKUYORUM,Üşüyorum anne üşüyorum, biliyor musun? ..
içinizde ki çocuk hep mutlu ve huzurlu olsun
güzel dizelerdi devamı gelir inşallah şiirlerinizin
selamlarımla esen kalın
muhtesem bır şiir yuregınıze saglık saygılarımla
bir çocuğun baba şefkati görmemesi,derin yaralar bırakır.adına türküler yakılır.baba şefkati görmeyen önüne gelene sarılır.iyi bir konu yakalamışsın.yüreğine sağlık.
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta