Bazen ben değil, istemesem de farkında olmadan, içim ağlar, içimin gözlere yansımasıyla gözelerim ağlar gecenin bir yarısı, “ Hani derler ya gözler kalbin aynasıdır diye” ne gelmişse o an aklıma, bilmem, boncuk boncuk terlemiş gül misali süzüle süzüle akar yaş yanaklarımdan aşağı …. silmek, silmeye çalışmak çaresizliğin dayandığı en aciz olduğu vakittir.. o an, silsen incinip yaprakları dökülecek, silmesen solacak.....
Ahh lele ahh... O anı yaşayınca anlarsın, bitmeyen çaresizliğin sığamaz ne yere, ne göğe... Ne yaparsın ne edersin şaşırır kalırsın yarı uyanık yarı dalgın… koşmak istersin, kaçmak istersin! Ama beyhude en fazla yataktan kalkar camlardan bakar geri dönersin yatağa, en fazla kaçacağın bu kadardır.. sen de beş adım, ben deyim on… sağa sola döner de döner yastığın üzerinde kafan.. offf lele of... Yastığın taş.. yorganın çalı… döşeğin kar olur sanki... tekrar tekrar kalkar kapaklanıp düşersin de gidemezsin tek bir adım öteye...
Ah lele, ahhh bu ne büyük, ne dermansız acı... ilk bahar çiçekleri arasında solmak; yaz ortasında kavrulmak; son bahar rüzgarında savrulmak; kış ayazında donmak misali… Nasıl taşırım bu ayrılığı, nasıl dayanırsın bu aşk yarasına akıtsan da ömrünün tüm gözyaşlarını...... Delice vuran dakikaların önünde, geçmeyen gecenin içinde savrulursun da savrulursun; sırtını dayayacak duvar… ellerini koyacak yer… tutunacak dal bulamazsın.... O geceden itibaren bir boşluğa düşüştür başlayan girdapların en alçağına doğru kayıştır artık…. O girdap ki içine çekerde çeker seni…
Sanki senin için özel olarak doğranmış... özenle üst üste dizilmiş odunlarla tutuşturulmuş cehennem ateşlerinde yanarsın, yanarsın da; bir damla su dökenin olmaz…. San ki onlarca karabasan çökmüş gibi üstüne… bağırırsın çırpınırsında da kimse duymaz sesini.. çırpınmaktan dilin damağın kurur da bir bardak su verenin olmaz … Dilin varmaz soyka kadere küfretmeye..
Kaderin bir ucu değiyor ya hep sevdiğin sevgiliye…. ondandır be güzelim, ondandır be yiğidim, susuşların ondandır… ondandır diş etlerini sızlatırcasına, farkında olmadan dişlerini sıkışların ondandır… kıyamazsın o güzelim gözlerde kaybolduğun sevgindeki sevgiye, sevdana, aşka, hasrete sevdaların en ağırını sindirmişsen içine.... ondandır suskunluğun…
Gözün kararır.. başın döner, içinden sessizce attığın çığlıkların gömülür karanlık duvarlara.. hırsın birikir, yumruklarının arasından sızıp avuç içlerine girdikçe parmakların sıkarsın da sıkarsın ellerini... Ellerin bile ağlamak için sebebin olur da; ölesiye kırgın kalp inadına direnir de direnir; teslim olmaz içindeki sevdiğin sevdalara, sevgilere, aşklara, dostluklara kurban verilecek gözyaşlarına.... teslim olmaz…
Gece kırmızıya boyanır, gece boyunca akan yaşlarla kızaran gözlerinde boyanır onunla birlikte, oysa her yer karanlıktır....
Akan dem kavurur içten içe… kalbinin içindeki görünemeyen yerlerini yakar da yakar.... yaralı kalbine tuz basmışçasına…..
Ölüm asırlar kadar uzakken bedene, ölmek gelir o an, içini sıkan ızdırap çoktan atmıştır kuru kupkuru düşünsel ve düşsel ipliği yüreğine.....
Halsiz ve bilinçsiz kapanır kirpiklerin geceye.... tonlarca ağırlık çöker de; göz kapaklarının üzerine, uyumak istersin de uyuyamazsın, fırtınalar kopan beynindeki bin bir düşünce ile şuursuz kalkışında yeni bir gün doğar, külçeleşmiş boş boş bakan kenarları şişmiş gözlerin üstüne...
Kalktığında doğan güne iyi bak, unutturamasa da “İÇİNDEKİ ACILARINI “, unutmak istediğin, yıkıldığın biçare anlarını doğanın sana sunduğu ilaçtır… Her yeniden doğacak olan gündoğumları..
Kalk doğrul yatağından.. sımsıkı bas artık ayaklarının üzerine… Bırak; öfkeler… çaresizlikler… vefasızlıklar …yerlerde kalsın.. ayaklar altında parçalansın “ İÇİNDEKİ ACI”
Tutun sen de güneşin köşesine…. emin ol…. sen gayret ettikçe o çıkaracak seni düzlüğe.... Yok edecek “içindeki acılarını” Yok edecek yok…. Her gün yeniden doğan “ GÜN DOĞUMLARI “
Necip KÜÇÜK (07 Kasım 2009)
Necip KüçükKayıt Tarihi : 19.3.2010 10:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!