İçimde Ayak İzleri Şiiri - Sait Açıkgöz

Sait Açıkgöz
42

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

İçimde Ayak İzleri

ölüme giden bir fil gibi
yalnızlığıma
sende yürüdüm
buzullarına uzandım ey İstanbul
içim ayaz
tenimin en delikanlı yanı yara
hayatın sert taşlarında
kırılıp kanardı esmer kabuk
ardımdan sıkılırdı
müfreze kurşunlu soğuk

bu yüzden meyilliyim biraz
dövüşerek ölmeye
ve bu yüzden
giydim kırmızı düğmeli mintanı

kalın hisardan bir taş örtü
üşümesin diye çekiliyken
İstanbul'a
satmışım anasını böyle paltonun
kış tepelerden sızı yağdırır
aklımda sadece sıcak bir yer
sevgilim sen mesela

ellerimi tut demiyordun henüz
yıllar sonra değildi
yedi tepeli şehir tipiydi bana
elllerimi diyordum ellerimi
koltuk altlarımda ısıtmalıyım
sıcak gelmeliyim sana

akşam oldu olacak
ayaz peşime düşmüş
ayaklarımı diyorum ayaklarıma
siz benim ayaklarım mısınız diyordum
ayaklarıma
rüzgardan uzak
karsız kuytu bir yere sığınmalıydım
gözlerine mesela

sensizlik
dünyanın en uzun yürüyüşüydü bitmek bilmeyen
kuyruğuyla oynayan yavru köpek gibi
dönüyordum
ayak izlerime bakıp
sensizliğime ölüyordum

henüz
güz değmemiş ellerine
ellerim yılölçümüyle uzaktı
sığındığım son limanda
soğuk sokaklarda kara demir
evsiz babaların ateşten gözleri
sıcak süvekti
aysberk kıırığı tekneme

balık veriyor ekmek arası mis
bir teneke içinde ateşleri değdi alnıma
nasıl anlatsam sıcağı nasıl
tenin gibiydi mesela


tel ızgarada hamsi ince uzun ve ucuz
sunulan lokma bir tattı sonsuz
naylon kokuyorken bidon
isli elleriyle ısıttılar öfkemi ateş ateş
ıslaktı oturduğumuz karton
buğu buğuydum insanlığa
çözülüyordu yüreğimdeki don
gözlerim
gözlerim gökyüzüydü de
yüzüm yağmurdu mesela

alacası çökmemişti bir bahar akşamının daha
yürüyordum
henüz yüreğin de yoktu sığınmak için
karnımda kış soğuğu uluyorken
edebiyat hiç umurumda olmuyor o sıra
hiçbir şiir ısıtmıyor
göğe uzanan minareler bile
açlığa ulviyetsiz batan
'şahadet parmağıydı' mesela

hiçbir şey aklıma gelmiyor
yürüyorum ve henüz gece gelmeden
her adımda buza değerim
kurban edilecek
bir buzağı bakışı yüzümde

her 35'lik rakı gibi
usumda bulanır İstanbul
kayıplarım ürer hala
sel baskınım başlar her bahar
kapılır sulara gençliğimin
en verimli yeri
gözlerim mesela

acımasızlıkta ve yüreklerin
sağırlığında savruluyordu İstanbul
bahar kokulu değil gaz kokulu değil
soğuktu
gözlerine bakardım
yok olurdu insanların gözleri
yüreklerine giden yolların
asma köprüleri vardı çürük
acımasızlık
ihata duvarlarının sivri demirleriyle batıyordu
sol yanıma
üşüyordum kan çekilmelerinde
sensizlik gibiydi mesela

sevgilim senin gözlerin yoktu
eski bir çamur taşırdı bu ayak
silinmiyor içimden sevgilim silinmiyor
yetmiyor zamanın paspası

üst dudağınla yıllar sonra oturup
alt dudağının şerefine içtiğimiz bahçeler açmamış
uzun bir kıştı hep üşüyordum
henüz doğmamıştı garsonlar ve gülümsemeler
bendeydi Sarıkamış'ta Sibirya zulmü
yaşamın en gerilmişinde olmaktı
İstanbul'u yaşamak
sensiz bir sokaktı mesela


beni İstanbul kışında
diken desenli
tek gömleğimden tanı
buzul çağından gelen adam bu
kanayan lalelerim üşür
ne zaman ansam İstanbul'u
özden bir iççekişim başlar
gözlerinde seviştiğim kıza
bana yalnızca elleri sıcak bir gülüştür
bu yüzden
ellerine ölmeliyim
ve bu yüzden
giydim kırmızı düğmeli mintanı


İstanbul tükenmez
gülüm
İstanbul tükenmez!
sol mememin üstünde
kurşun sıyrığı
izleri kalır
görürürsün
açsan bağrımı mesela

Sait Açıkgöz
Kayıt Tarihi : 4.5.2007 15:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Serap Yeşil
    Serap Yeşil

    Ne kadar güzel anlatıyorsunuz günü,geçmişi,geleceğe çağrı gibi, Hele İstanbul asla terkedilemeyen sevgili, ne olursa olsun, nasıl yağarsa yağsın istanbul, bence hiç terk edilmeyen sevgili.yüreğine sağlık . serap yeşil

    Cevap Yaz
  • Mehmet Arı
    Mehmet Arı

    Sevgili hemşerim! Kalemine ve yüreğine sağlık. Tebrikler. Mehmet ARI

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik

    'sevgilim senin henüz güzel gözlerin yok' yorum yapmaya bile kiyamiyorum bu saheser dizlerinize...hos duruyor hayranligimiza takildi siirinizin güzellikleri...

    Cevap Yaz
  • Cemcemi Cem
    Cemcemi Cem

    İstanbul İstanbul olalı yürürüm daima
    yokluğu koynunda yılkı bir tayım alalı
    surlara bakıyorum sığınacak bir sıcak yer arar gibi
    üşümesin diye mi çekili bu taş örtü İstanbul’a / HANI O BÜYÜK SAIRLER VAR YA,CEMAL SÜREYYA YADA NECIP FAZIL YADA ISMAIL TARHAN ISTE O DEGERLI INSANLARI OKUR GIBIYIM TBR EDERIM SN ÜSTADIM

    Cevap Yaz
  • İrfan Karapınar
    İrfan Karapınar

    İstanbul şiire girince bir başka oluyor ama sizin orijinal anlatımınız insanı alıp başka diyarlara götürüyor.İçten bir tebrik bu harika duyuş ve şiire...Saygılar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (15)

Sait Açıkgöz