Belki de; yıllarca avucunun içinde lastik top gibi, çok ustaca oynayıp dururken benimle hayat, birlikte eğlendiğimizi sandım gayet iyi niyetimle. Ne çok şey sığdırdı bu oyunun içine bana farkettirmeden. Minik sürprizlerin köklü değişimlere gebe olacağını bilmeden yuvarlanıp gittik öylece...
Oduncunun Çocukları masalının Hans ve Grathel”i gibi iki yol ayrımında şaşakaldığım zamanlar oldu benimde. Sonradan öğrendim ki; hangi yöne gidilirse gidilsin bir garantisi yokmuş ve mutlaka bir bedel ödenmeliymiş. Ya çukulatadan evdeki cadının kazanında yanacaktı poponuz ya da üvey annenin sevgisizliğine maruz kalacaktınız.
Dört çocuktan oluşan altı nüfuslu memur ailesinin en küçük ferdi olarak dünyaya gelen kazan dibi çocuğum ben… Bize sunulan kısıtlı yaşam şeklini benimsemeyi, kanaatkar olmayı, yemekte tabağımıza konulan kadarını kabullenmeyi, diğer fertlerin tabaklarındakileri kontrol bile etmemeyi, geceleri yer yatağında radyo tiyatrosundan yayınlanan arkası yarınları dinlemeyi, ertesi günkü yayını heyecanla beklemeyi, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, iyi insan olmayı, iyilikler yapmayı ve karşılık beklememeyi, en çok da sevmeyi, insanlara güvenmeyi öğrendim büyürken.
Büyüdükçe ne çok ertelenmişliklerim olduğunu gördüm. Resim yapmaya, bağlama çalmaya, halk oyunlarına merakım hep ertelenmişti. Ne acıdır ki yeteneklerimin farkında olan büyüklerim alkışlamaktan öte hiç bir şey yapmamıştı, yapamamıştı benim için…
Aslında bütün bunların bir kader olduğunu, insanın isterse herşeyi değiştirebileceğini, yeniyetme düşlerimi sırtıma yüklenip tek başına mücadele ederken çok da farkedemedım.Kızgındım..
Bütün ertelenmişliklerimi hayata geçirdikçe aldığım haz, belki de çocukluğumda bana sunulsaydı bu kadar derin, bu kadar kıymetli olmazdı…
Kim bilir?
Mayıs 2009
Gülsemen YıldırımKayıt Tarihi : 9.9.2013 12:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!