Sıradan bir Ankara sabahı;
Perdenin aralığından sızan,
Puslu hüzünlü bir hava...
Saatin “tik tak”ları yankılanıyor yatak odamın sessizliğinde...
Ve,
Her zamanki tanıdık ses;
Sokağımı arşınlayan simitçinin tiz sesi…
Hüznü,,
Çaresizliği,
Umudu ve umutsuzluğu ile,
Yeni bir gün...
Ve;
Başımda yine o anlamsız ağırlık…
Gözlerim yarı kapalı,
Televizyon kumandasını arıyor ellerim;
Show TV, CNN Turk, Sky TV,
En....ti....vi...!
Haber spikerinin yapmacık ses tonu,
Bakışlarındaki umursamazlık;
Kahramanlar,
Hainler...
Kan ve göz yaşı..
Sabah programında;
Salya sümük birbirine bağrışan kadınlar,
Kılıktan kılığa girmiş erkekler,
Edepsizce sırıtan yüzler…
İnsanlar !
Benim insanlarım…
Çankaya, Meclis, Kızılay, Ulus…
Atamın uykusuz geçirdiği gecelerin tanığı,
Tüm sessiz çığlıklarını duvarları arasında saklayan tren garı…
Ve;
Üzerine kara bir bulut çökmüş,
Tüm hüznüyle Anıtkabir…
Taşı toprağı Atam kokuyor buraların,
Ayak izleri var her sokağında,
Gözlerim O’nu arıyor?
Ama..?
Ve;
Yorgun bir günün ardından geriye gelen,
Yeni bir gece,
Karanlıkla yeni bir randevu.
Düşler, kabuslar, hayaller…
Geçmişin sesi;
Dört nala koşturan atlılar,
Yalvarışlar,
Çığlıklar,
Fısıltılar,
Dualar…
Kütahya’dan,
İnönü’den,
Dumlupınar’dan,
Sakarya’dan,
Ve Çanakkale’den esen o çılgın rüzgar…
Ak sakallı dedelerin
Nur yüzlü ninelerin göz yaşları...
Tecavüze uğramış;
Ayşe’lerin,
Zeynep’lerin,
Yalvaran bakışları…
Şehitlerimiz;
Ahmet’ler,
Mehmet’ler,
Ali’ler,
Hüseyin’ler…
Ve;
Kurşuna dizilmiş,
El kadar bebelerin sönmüş göz bebekleri…
………!
Kan ter içinde uyanıyorum.
İçim acıyor..!
Tekrar yeni bir gün,
Yeni bir sabah;
Yine saatin “tik tak”ları,
Yine simitçinin aynı tiz sesi,
Ve;
Başımda yine o anlamsız ağırlık…
Gazeteler…
Boynu bükük,
Onursuz,
Kıytırık,
Çapsız manşetler...
Kem küm eden namert lakırdılar,
Ve;
Bileklerindeki “kelepçe izlerini” gizlemeye çalışan siyasiler…
Devlet adamları (!)
Yine aynı Ali Kemal’ler,
Yine aynı Damat Ferit’ler…
Görünmeyen,
Alçak,
Pis bir el,
Silah dayamış yine vatanımın hançerine…
Yurdun küreselleşiyormuş diyorlar Atam !
Mc Donals’lar,
LC Waikiki’ler,
Fast Food’lar…
Real’ler, Armada’lar, Galeria’lar…
Ve
Show Room’lar...
Tanınmaz halde bir Türk vatanı…
Dedelerim, analarım, atalarım…
Ayak izleriniz nerede?
İçim acıyor…
Çöp bidonunu karıştıran gencecik yüzler,
Etini satmak için köşede bekleyen Zeynep’ler,
Kömür karası gözlerde umutsuz bakışlar,
Körpecik bedenler…
Şu köşede bekleyen Ayşe;
Sakarya’da çıplak ayakla ölüme koşan,
Bigadiçli Salih Efe’nin torunu mu yoksa?
Ya çöpü karıştıran şu çelimsiz çocuk?
Dumlupınar’da bir çukurda kefensiz yatan,
İskeleli Hakkı Ağa’nın torunu mu?
İçim acıyor…
Ve;
Cami önüne çökmüş başı önde bir ihtiyar.
Şefkatle bakan gözlerinde;
“A yavrum bize neler oluyor?” diye fısıldayan bakışlar…
Ve;
Bu iğrenç “başkalaşım” kokusuna karışan geçmişin sesi,
Tüm zamanların tek tanığı;
Ezan sesi…!
Yine gece oluyor…
Yine karanlık,
Zifiri karanlık…
Tekrar yalvarışlar,
Dualar, nal sesleri, şarapnel vızıltıları…
Yağmurla birlikte,
Gencecik suratlara tokat gibi vuran soğuk rüzgar…
Kürt Seyit’ler,
Çerkez Nuri’ler,
Yörük Ali’ler,
Giritli Kemal’ler…
İçip yarım bırakılmış bir cigara;
Kanlı çarıklar,
Ezilmiş bir kalpaklar.
Biraz sonra ölüme kavuşacak yiğitlerin dua fısıltıları,
Anasının ördüğü patiği,
Yavuklusunun işlediği mendili,
Son kez koklayan Mehmet’in nefesi…
Kan revan içindeki çıplak ayaklarına aldırmadan;
“Allah Allah” nidalarıyla ölüme koşan yiğitler…
Efeler,
Kuvvai Milliyeciler…
Ah.!!
Anadolu'nun evlatları.
Ve;
Çakmak gibi bakışlarıyla,
Gözlerini bir an için bile kırpmadan bana bakan;
Gazi Mustafa Kemal…!
İçim sıkılıyor;
Ne yalan söyleyeyim;
Utanıyorum…
Kayıt Tarihi : 13.10.2018 22:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
2009 senesi. Ankara / Aşağı Ayrancı.
Ayak izleri var her sokağında,
Gözlerim O’nu arıyor?
Ama..?
ŞİİRİNDE KOSKOCA BİR EMEK HARCAMIŞSIN BABACAN
TÜM YORUMLAR (1)