İçeride Kalanın Şarkısı
Gece, sokağın taşlarına susmayı öğretti.
Bir pencere açık kaldı yalnız,
içinden ılık bir nefes aktı
sanki ev değil, yorgun bir kalp havalanıyordu.
Mutfağın köşesinde çatlamış bir fincan duruyordu.
Kim bilir kaç sabahı taşıdı,
kaç “günaydın”ı, kaç “boş ver”i.
Bugün içine su değil, küçük bir tohum koydum,
adını da “dayan” diye fısıldadım.
Tavan arasında sakladığım bavul gıcırdadı o an,
yıllar önce unuttuğum sorular yer değiştirdi.
Her soru bir kıyafet gibi üstüme oldu,
bazısı dar, bazısı bol,
hiçbiri eski ben’e uymadı.
Sokakta bir kedi, teneke bir mehtap devirdi,
göğün sesi döküldü kaldırıma,
kaldırım taşı taş olmaktan vazgeçti,
bir ayetin sabrı gibi uzadı yol.
Bir dolmuş geçti, üstünde yazı:
Gidenin yönü bellidir,
dönenin adresi.
Ben indim en boş durakta
adını kimsenin bilmediği bir duruş sergiledim
elimi cebime sokup içimdeki haritayı yokladım.
Kuzey rüzgarı dedim,
güneyin tuzu dudaklarıma çöktü,
doğu bir çocuk sesiydi,
batı susmayı adam sanıyordu.
Bir kapı buldum sonunda.
Ne sokak kapısı ne göğün,
dilimin kökünde kilitli duran o ağır kapı.
Tokmağı yoktu, şifresi yoktu,
usta çağıracak param hiç olmadı.
Orada öğrendim anahtarın bazen bir sözcük,
bazen gözyaşı,
bazen de gülümsemek için direnen dudaklar olduğunu.
“Ben geldim” deyince açıldı,
kapının adı meğer benmişim.
İçeri girince eskici dükkanı gibi bir sessizlik,
raf raf anılar,
etiketleri silinmiş.
Orada bir gramofon döndü,
iğnesi çiziklere âşık,
bazı şarkılar yarım kalınca daha doğru söylüyor kendini.
Bir defter buldum,
ilk sayfası ıslanmış,
son sayfası hiç açılmamış.
Arasına konmuş bir bilet:
Kalkış: Dün akşam.
Varış: Yarın sabah.
Saat kısmında yazan yalnızca “şimdi”.
Kendi kendime konuşmanın bir dil olduğunu o gün anladım.
Dudaklarımdan çıkan her sessiz hece
penceredeki saksıya su oldu.
Saksı dediğin, kırık fincan aslında.
Tohum dediğim, korkuların içinden çekilen ince bir cesaret çizgisi.
Ve filiz,
göğsümün ortasında büyüyen,
dizlerimin bağına uzanan,
adımlarımı yeşerten bir ısrar.
Yol dedim,
yol cevap verdi:
“Ben dışarıda değilim,
adım attıkça içeri daha çok giriyorsun.”
O vakit anladım,
düşlerim bir tren değil,
rayları bedenimde saklı bir ırmaktı.
Biletçi soruyordu: Nereye?
“Hatırladığım her yere” dedim,
“ve hiç gitmediğim kendime.”
Bir çocuk geçti içimden,
elinde paslı bir çan,
“Çalınca kimse gelmiyor” dedi,
“ben yine de çalıyorum, sesin de bir tür ekmek çünkü.”
Çocuğun alnına dudaklarımı koydum,
terinde yaz gecesi,
kirpiğinde kış sabahı.
“Büyüdün mü?” dedim,
“Büyümek, annesiz kaldığın yerde kendine anne olmakmış” dedi,
“bazen de babasız kaldığın yerde içine bir gölge dikmek.”
Sustuk,
susmak da bir tür dua gibi
kendi kendini tamamladı.
Şehir uzaktan bir vapur düdüğüyle selam verdi,
sular gömleğinin yakasını düzeltti,
rüzgar saçlarını taradı.
Ben denize bir taş attım,
taşın yüzünde küçük bir gökyüzü açıldı,
gökyüzünün içinde saklandığım isim çağrıldı:
“Gel.”
Gittim.
Gittiğim yer döndüğüm yere benziyordu,
benzemeyen tek şey bendim.
Çünkü aynı kapıdan iki kez geçen
aynı kalp kalmıyor dünyada.
Akşam, perdelerin dikiş yerlerinde morardı.
Lambayı açmadım,
karanlık da ışığın bir akrabası,
onu da sevince ev tamamlanıyor.
Bir not bıraktım masaya:
“Unuttuğun her şey seni beklemez,
ama sen bekledikçe bazı şeyler hatırlar seni.”
Notun altına ismimi değil,
bugünümün parmak izini bastım.
Mürekkep kurudu, korkum kurudu,
yerine usul usul bir sevinç yayıldı.
Ve şimdi biliyorum:
Ölçtüğüm hiçbir yara cetvelle düzelmedi,
öpebildiğim yaralar ise
sesini kısmayı öğrendi.
Kalbim, içine küçük bir avlu kurdu,
avluda nane kokusu,
duvarda bir leke,
lekede geçmişin gölgesi.
Gölgeye “sağ ol” dedim,
ışığa “bekle” dedim,
kendime “gel” dedim.
Üçü de aynı anda oldu.
Sürpriz mi?
Evet.
Meğer bunca zamandır kapıyı başka bir yüzün açmasını beklerken
anahtar cebimde değil,
dilimin ucundaymış.
Şimdi her sabah adımı söylüyorum,
bir daha hiç kimsenin unutmaması için değil,
ben unutmamak için:
Ben buradayım.
Ve içeride kalan,
nihayet şarkısını dışarı çıkarıyor.
Kayıt Tarihi : 24.8.2025 19:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!