İçimde bir yerlerde kaç zamandır hep aynı doğum sancılarına gebe insani bir yararlılık ve akabinde tarifi olmayan tuhaf bir işleyiş.Başka bir deyişle bir yanı çocuk gülüşlerim ve hayallerimin parmak izlerini taşıyan saydam bir duygu silsilesiyle bir yanı hiç olmamış özlemlerim ve ümitlerimin çıldırma travmasına beşik sallayan lanet olası kimi infial topluluğu..Hepside elit yaşanmışlıkların hüsranına boğuk bir dilden üstelik..
Gerisi çığlık çığlığa yaşanan şu illet zamanlar…
Nedense böylesi kendimle yüzleştiğim ve bardakta su misali vurdum duymaz geçişen anlar,daha çok bu kulaç yaşayışımın matemine savuruyor beni..Tıpkı bütün bir geçmişin nakavtını ve hüznünü sindire sindire maraza tutulmuş kahırların en yutkunmaklı veryansınımları gibi,üstelik buda yetmezmiş gibi,cehennemi biraz sonralara köpekçe yalnızlıklara,migreni susmaklara uğramam gerekir gibi işliyor zaman..Bu kusmaklı an,bu kan revan! Geçmişe ve geleceğe ihanet etmem gerekir gibi inan.Kuşkusuz bu anlamda henüz tanımlayabildiklerimdir bunlar.Ya tanımlanamayanlar,ya yazılamayanlar?
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman