'“İç Ses” Yazım Şiiri - Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
829

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

'“İç Ses” Yazım

İç Ses

Hazır öğretiler ve profesyonel yalancı aracıların gösterdiği yola esir olmaktan ise kendi yolumuzu çizip Allah'a ulaşabiliriz! Yani kendimize ulaşabiliriz aracısız! Bunu imkan dahilinde görmeyenler de profesyonel yalancıların peşine takılır ve birbirlerini kandırırlar; ihanetleri, karşılıklı olur!

"Kendinin esiri olmak" şöyle; insan madem inancının esiri, o halde her şeye inanmayacak! Yani insan, sadece kendi iç sesine inanacak; birilerinin dışa vurulmuş iç sesinin ardından gitmeyecek! O zaman kendine dahi esir olmamış olur! Çünkü kendi iç sesine kendisi müdahale edip değiştirebilir; başkalarının İç-dış sesini değiştirince ya da buna kalkışınca sorun çıkar! İnançsızlıkla suçlarlar insanları! Ne garip değil mi? Kendi iç sesini vicdanının etkisi ile düzenleyebilen bir insan, başkasının dışa vurduğu iç-dış sese dokunamaz! Bu aslında doğaldır! Yani başkasının iç-dış sesine müdahale olmaz! Ya kabul edersin, ya da kendi iç sesinle yol alırsın!

Sorun şurada; birileri, birilerinin dışa vurduğu iç sesini dayatıyor! Bu sese kulak vermeyeni suçluyor, hatta onlarla savaşıyor! İşte burada eski zaman insanlarının yarım yamalak günümüze taşınmış dışa vurulan iç seslerine günümüz insanı dahi kurban edilmek istenir! Herkesin kendi iç sesini dinlemesi ideal olanıdır! Kimse başkasının hele ki h/iç yüzünü dahi görmediği birinin ya da birilerinin dışa vurulan iç sesine mahkum edilemez! Yani senin iç sesin sana, benim iç sesim bana yol göstersin!

Kimse kimseye eski zaman filozofları ya da din adamlarının iç sesini dayatmasın. Kendi iç sesini dışa vurabilir! Ama herkesin “İnsan” olma noktasında eşit olduğunu kabul etsin! Vicdanımda oluşacak kanaate göre değiştiremeyeceğim bir iç-dış sesin ardından gitmem! Eskiyi anlamak için yeniye bakılmalı! Günümüzde nasıl insanların zihinleri bir şekilde bloke olmuşsa eskilerin de bir şekilde bloke olmuş! Sonra da o hastalıklı bilgiler günümüze taşınmış.

İnsanlar inandıkları şeylerle kendilerini sınırlayıp bu kurallarla hayatını zehir edebilir. İlkel bir kabilede kabile büyücüsünün, (Günümüzde büyücülerin yerini profesyonel yalancılar aldı) saçma sapan öğretilerinin ardında telef olan insanlar asla gelişemez! Bu tekamül seyrinde bilinç açılması için inançların kökten elden geçirilmesi gerekecek!

Lokomotif ardına vagonları takar ama o da bir rayda gider! Yani ardışık gidişatın, özgür bir gidişat olmadığı açık. Tamamen özgür bir yol düşünürüm hep, birilerinin izinden ya da arkasından gidilebilir elbet ama bu organik olarak bir bağla bağlı olarak değil. Daha çok alternatifi olan bir seyir düşünürüm.

Evren, bir sistemdir, insan lisanı ile konuşmaz! Evren gösterir, işler; insanlar bunu lisana döker! Yani evren işleyişi ile konuşur! İnsan lisanı ile konuşmadığı için insanlar kendi algılarına yenilip evreni konuşturdular ama kendi menfaatlerini de ihmal etmediler!

Ahmet Bektaş

Yorumlara verdiğim Cevaplar:
Ödül ve ceza, her zaman iş görmüş. Bu sağlam toplumlarda da baskıcı rejimlerde de işe yarar! Hatta eğitim sürecinde, ödül ve ceza uygulanır. Bilim adamı fareyi eğitirken peynir kullanır, aynı mantıkla fare kapanına da peynir konur! Fareye karşı kedi beslemek korku salmak, kapana yem koymak ise ödül ile kandırmak gibi. İnsanlar bu basit ödül-ceza ilişkisini aşabilir isegelişecek, hayvansal basit düzeyi aşacak. İnşallah.

"Ben" konusu, çok önemli! İnsan "İlim kendin bilmek" noktasında beni bulabilir ise sorun olmayacak ama insanlar "Ben" i bulamıyor benliklerini "İlah" kapsamında köreltiyor yani "Ben" arayışında "İlah" ile karşılaşıyor ve orada “Ben", “İlah” oluveriyor! "La ilahe illallah" (İlah değil Allah) konusu, bu nedenle çok önemli. “Ben”,” İlah” değil; Ben, Allah'tan verilen, kıyas için verilen his! Bu his ile Allah bilinecek ama bu his ilahlaşınca işler karışıyor! Burada dikkat çekmek istediğim şu; kişi, "Ben" i bulsa ilah aşamasını aşar ise zaten O'nu da bulacak kendinde! "La ilahe illallah" (İlah değil Allah) hakikati bu işte. " Bir ben var benden içeri" Tek ben var! Yani insan kendini bulsa O’nu bulur! Şirkten de sıyrılır. İnsanın Allah'ı bulmasında tek aracı "Ben"! Ben olmasa, insan Allah'ı bulamaz. Bu nedenle insanların benliklerini silmeye çalışırlar şeytaniler! İnsanları alçaltmak isterler ki Allah'ı bulamasın da "İlah" kavramında takılı kalsın isterler!

"Ben" konusunda bir kaç yazım var. Yunus der hani; “İlim kendin bilmektir"! Ben konusu yeterince anlaşılmıyor. Bu konuda 4 unsur (Beden, ruh, ben, zat) ile beni tarif etmek isterim. Beden: İnsan donanımı. Bilgisayarın kasası gibi ve ekran hoparlör gibi; göz kulak! Ruh: Yazılım "İnsan" adlı yazılım, buna "Adem" denir; cinsiyetsiz bir yazılım. Tüm Ademoğullarında tek yazılım var yani evrende tek ruh var tüm insanlarda aynı yazılım var! Bu yazılımın donanım ve tercih yetersizliğinden işletilememesi gözlenir yani her insanda aynı işlemez! Ben: Benlik Allah’tan insana "Vahidi kıyas” etmek için üflenmiş bir duygu, araç; tercih edici ve irade kullanan bir araç. Yani O'ndan üflenen bir nevi O. "Ene-l Hak" gibi. Evrende her şey zıddıyla bu boyutta algılanabildiği için Allah'ın da zıddı olmadığı için insana "Benlik” verilmiş ki onunla Vahidi kıyas etsin. Allah’ı bilsin, irade etsin. Esmayı "Ben" ile yansıtsın. Bu benliği Firavun gibi düşüneneler, kendilerini "Rab" sanmışlar; Hallaç gibi olanlar da kendilerinde Rab görmüşler; ikisi çok farklı. "Ben, Rab’ım" demekle "Rab, benim" demek aynı değil. Özneye dikkat! “Ben Rab’ım” diyen kendini tarif eder, bunda sorun olmaz! “Rab, benim” diyen ise Rab’ı kendi ile tarif eder ki bu sorunlu bir ifade olur. Yani “Kel Hasan” ifadesi ile “Hasan, kel” aynı ifade değil! İlkinde “Kel” özne Hasan ile tarif ediliyor kellik, ikinci ifadede “Hasan” özne, Hasan tarif edilir kel olmasıyla! Diğer yazılarımda da sıkça bahsettiğim, "La ilahe illallah" konusu da buna benzer. "La" değil manasında matematikteki değil ifadesine benzer "La ilahe illallah" (İlah değil Allah) Yani “İlah” kavramı tamamen atılacak! Allah bilinmek isteniyor ise “İlah” kavramına her ne yüklenmiş işe atılacak çünkü Allah’ın eşi benzeri yok! Sadece “Ben” duygusu ile bilinebilir, o dahi kıyas ile olur!

Zat: Zat, ruh değil, beden değil, ben değil; zat nedir? Zat, ruh ve bedeni kullanan “Ben” in üretimleridir; yaşamsal verilerin tamamı zat kapsamında. Bu zatı “İsrafil”, “Sur” üfleyerek topluyor-toplayacak evrenden. Çünkü insanın tüm yaşamsal verileri evrene “Data” bilgi olarak dağılıyor. Levh-i mahfuzda kayıtlı…

Son tahlilde; insan, ruh yazılımını beden donanımında "Ben” ile kullanarak yani benliğin tasarrufuyla zatını açığa çıkarıyor. Bu zat tırnak içinde "Ahmet" i veya "Nazan" ı oluşturuyor. Bu anlamda kullanılan beden, sadece araç; ruh da aynı yazılım o dahi araç. Kullanıcı kim? O da benlik. Sonuçta oluşan da kişinin zatı oluyor. Cennet ve Cehenneme muhatap olan da tam bu “Zat” verileridir.

Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
Kayıt Tarihi : 23.7.2014 19:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Vicdanımda oluşacak kanaate göre değiştiremeyeceğim bir iç-dış sesin ardından gitmem! Eskiyi anlamak için yeniye bakılmalı! Günümüzde nasıl insanların zihinleri bir şekilde bloke olmuşsa eskilerin de bir şekilde bloke olmuş! Sonra da o hastalıklı bilgiler günümüze taşınmış.Lokomotif ardına vagonları takar ama o da bir rayda gider! Yani ardışık gidişatın, özgür bir gidişat olmadığı açık. Tamamen özgür bir yol düşünürüm hep, birilerinin izinden ya da arkasından gidilebilir elbet ama bu organik olarak bir bağla bağlı olarak değil. Daha çok alternatifi olan bir seyir düşünürüm.Evren, bir sistemdir, insan lisanı ile konuşmaz! Evren gösterir, işler; insanlar bunu lisana döker! Yani evren işleyişi ile konuşur! İnsan lisanı ile konuşmadığı için insanlar kendi algılarına yenilip evreni konuşturdular ama kendi menfaatlerini de ihmal etmediler!

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Bektaş