İçimden bir ses bekadan söz ediyor. Oysa bilmez misin ki ey gönlüm baki olan Allah’tır. Bilmez misin arzuların ve ihtirasların yaptığı bu savaşı, hırsının kemali zeval vakti dolduğunda kaybetmeye mahkûm kalacaksın…
Ey Gönlüm içindeki bu savaşı bitir. İçindeki hırslar tıpkı güneş en parlak olduğu anda batmaya nasıl mahkûmsa, seni de en güçlü olduğun anda batıracak. Çünkü hırsın en üst noktası, aslında çöküşün başlangıç noktasıdır.
Gönlüm, bu fani dünya çölün ortasında serin bir gölgeden ibaret, geçiciliğinin farkına var, ebedi olanla bütün ol. Unutma ki “Bekamız” O’nun kalıcı sevgisinde ve huzurunda saklı ….
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu konudaki hassasiyetinizi ve derinlemesine bilgi birikiminizi takdir ediyorum. "Fenafillâh" ve "bekâbillâh" terimleri tasavvufta önemli bir yer tutar ve bazıları tarafından farklı açılardan ele alınabilir. Anladığım kadarıyla, bu terimlerin anlamı ve uygulamaları hakkındaki görüşleriniz, bu konudaki farklı düşünce akımlarını da yansıtıyor.
Vahdet-i vücut (varlığın birliği) ve benzeri tasavvufi görüşler, birçok farklı yoruma açık konular olup, her bireyin kendi inanç ve anlayışına göre değerlendirilebilir. İslam’ın temel kaynakları olan Kur'an ve hadislerin ışığında, bu kavramların doğru anlaşılması ve uygulanması büyük önem taşır.
Bu tür konulara yaklaşırken, her zaman dikkatli olmak ve derinlemesine bilgi edinmek, kişisel inançlarımızı sağlam temellere dayandırmak açısından faydalıdır. Size de bu konuda derinlemesine araştırma ve bilgi edinme yolunda başarılar dilerim. Kendi inanç ve uygulamalarınızı sağlıklı bir şekilde sürdürmenizi temenni ederim.
"FENAFİLLAH-BEKABİLLAH" makamı dedikleri ki -bunun manası -haşa- Allah ile bütünleşmek imiş- uzak doğunun "Nirvana" felsefesine tasavvuf kılıfı geçirilmiş halidir Ahsar bey. Bu batıl felsefenin tasavvuftaki bir başka ismi de "VAHDET ELVÜCUT" tabiridir ki, bu da o azim şirkin daha katmerlisidir. Çünkü, burada, Allah'a kainattaki varlıklar adedince şrkler koşulmaktadır ki, bu şirk-i ekberin yanında Yahudi ve Hristiyanların şirkleri çok hafif kalır.
Lütfen aklınızı kullanın ve Kur'an'daki gerçek Vahidiyet ve Ehadiyet ölçülerini öğrenip ona göre inanıp yaşayın! Yoksa, siz bekayı ancak nar-ı cahimde yaşarsınız!
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu konudaki hassasiyetinizi ve derinlemesine bilgi birikiminizi takdir ediyorum. "Fenafillâh" ve "bekâbillâh" terimleri tasavvufta önemli bir yer tutar ve bazıları tarafından farklı açılardan ele alınabilir. Anladığım kadarıyla, bu terimlerin anlamı ve uygulamaları hakkındaki görüşleriniz, bu konudaki farklı düşünce akımlarını da yansıtıyor.
Vahdet-i vücut (varlığın birliği) ve benzeri tasavvufi görüşler, birçok farklı yoruma açık konular olup, her bireyin kendi inanç ve anlayışına göre değerlendirilebilir. İslam’ın temel kaynakları olan Kur'an ve hadislerin ışığında, bu kavramların doğru anlaşılması ve uygulanması büyük önem taşır.
Bu tür konulara yaklaşırken, her zaman dikkatli olmak ve derinlemesine bilgi edinmek, kişisel inançlarımızı sağlam temellere dayandırmak açısından faydalıdır. Size de bu konuda derinlemesine araştırma ve bilgi edinme yolunda başarılar dilerim. Kendi inanç ve uygulamalarınızı sağlıklı bir şekilde sürdürmenizi temenni ederim.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta