Şimdilerde aklımda olan tek şey O'nu unutmak.
Aklımdayken onu unutmak, unutmaya çalışmak nasıl zor bir şey! Kendini yiyen yılan gibi, unutmak için hatırlarken, hatırladığım şeyi unutmaya çabalıyorum; kendi içimde sonsuz bir girdabın tam göbeğine düşmüş gibiyim.
Kaçıncı ölümün eşiğindeyim bilmiyorum. Her gece derim cımbızlarla yolunuyor, her sabah yeniden çıkıyor, işkenceye hazırlık gibi. Gözlerim yanıyor, içim gibi. Bir insan içine kaç volkan sığdırabilir ki?
Gitme zamanı geldiğinde, durmak en büyük hatadır. Ve bu büyük hata daha can alıcı hataların analığını yapar. Ömür boyu kendini lanetleyeceğin hataları bir bir yaparsın. Aslında bu, kendi kendini bıçaklamak gibidir. Bıçağı vücuduna saplamak için sonsuz bir arzu duyarsın. Açtığın her yaranın acısı, içindeki diğer yaranın acısını bastırır; akan kan, iç yaralarının cerahatidir adeta.
İç acılarımızın toplamı ne ediyor?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yazılacak ne çok şey yazılmış, çok beğendim, tebrik ediyorum değerli yüreğinizi Mehmet bey.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta