gecenin
kehribarı saçıldı saçlarıma
ayın rengi dönük parlayan yıldızlara
esintisi bol rüzgârın ığıltısı yapraklarda
balkonumda her gece demlenen
mor menekşem sarı papatyam
farkettiniz mi
dudağı kırışık kederi
ete kemiğe bürünmüş kalleşliği
nasıl da var gücüyle bastırıyorlar
kalbime
ah! annem
yola çıkmış bilinmezliğin aymazlık ordusu
kuşanmış harami libasını
dayanmış kapıma
havada av
ağzımda kan kokusu
sinmiş karanlığın kuytusuna
azgın sırtlan sürüsü
yosun ormanlarının çalkantısıyla
bir o yana bir bu yana inleyen mağrur denizler
göçe durmuş yine dağların atarlı yüzü
elma dersem çık! armut dersem çıkma
kör talih
bıçak sırtında ilerliyor moraran vakitler
havaya zehir salan embesil ruhların
eşliğinde uçurumlara çekilen ati’nin
ah! bitkin ayakları
havada av
ağzımda kan kokusu
bulutsuz toprak fosilleşmiş sancı
sonsuz bellekte parlayan nuran-i ışık
gör halimi ıslak damlara yatırılan
ruhumu
çırpı dallarıma
üşüşüşen bataklık sineklerini
ölü kurbağalar dökülen gözlerimi
çıkmaz yollara savrulan kanımı
kurda kuşa yem ettikleri
hayallerimi
kirpik aralarından boşalan yağmurlarım
hak buğusuyla mühürlenmiş gözlerim
-uzun olsa da ilahi adaletin tecellisi
kır kokulu yasemin kokulu baharlar
yakındır
havada av
ağzımda kan kokusu
aşıyorum dere tepe düzlükleri
sırtımda yokluğun kamburu
üzerimde yırtık pırtık hiçliğin hırkası
ah! annem
şimdiyse kan pıhtısı zaman sökülen tırnaklarımda…
20.12.2022
Kayıt Tarihi : 22.12.2023 13:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
aşıyorum dere tepe düzlükleri
sırtımda yokluğun kamburu
üzerimde yırtık pırtık hiçliğin hırkası
BEĞENİ İLE OKUDUM
DİLİNİZE SAĞLIK
TÜM YORUMLAR (1)