Ne kadar çok yaşarsam o kadar çok yazabilirim diye, düşünüyor. Bu yüzden ölmek istemiyorum. Ben bu dünya"ya yaşamak için değil yazmak için geldim..
Düşünmek olsun dedim kendi adıma. Oturup düşünmeyi sorgulamayı sağladım ne oluyor diye?
Neden şimdi kendimi bu denli sıkıcı hissediyorum.
Niye zaman beni yoruyor
Yokluğun beni güçlü kılmadı
Belki mutlu sanıyorlar ben güçlü durunca
Hiç bir şeyin tadı yok.
Sahi ne değişti
Neler oluyor hayatın da?
Kim bu hayat denen kurgulamalar
Kim bizi, ayıran?
Kim engel oldu
Sarkastik düşüncelerin ardı arkası kesilmiyorken, bir nefes alıp tekrar daldım denizin dibine. Denizin dibinden çıkardığım yosunlarla makarnama renk kattım
yaz aylarından biriydi, şaşkın ve ataerkil bir vasiyette kıyıdan biraz uzak bir şekilde yüzüyorum ansızın bir ışık belirtisinin etrafı sarması ve kent'e gem vurmasına şaşırmıştım . beliren ışığa doğru yönünü çevirirken, bir takım seslerin yalnızlığıma iyi geldiğini farkettim. vücudum kontrolü bırakmış kitlenmiş bir vaziyette denizin üstünde kala kalmıştım. denizin ortasında tek ben kalmıştım, herkes bir hışımla fırlamış denizden. ve herkes tek bir ağızdan garipçe sesler çıkıyordu. ne olduğunu anlamaya çalışmama ramak kala, batıyordum suyun dibine birisi ayaklarımı yalıyor, sanki üzgünlüğün birden fazla versiyonunu üstümde dememişler. kırlardan koşarken, delip geçtiğim o çiçekler, gelmişti aklıma. sırtıma güneş vururdu. ben ise onun sıcaklığını içimde hisseder ve böylece karşı koyardım tüm soğuk kalpli insanlara.. durum bundan ibaret iken, yol aldığım deniz'de güneş yoktu, ve ben üşüyordum. arkamı döndüm ansızın. ve o büyük köpek balığını gördüm.. eminim tanrılar bile bunu yaratırken korkuyla dolmuştur her yanlarını çünkü; ben ölüme o kadar yakındım, uyumayı hayal ettim. hiç bilmediğim o atik hareketlerle kulaç atmaya çalıştım. kimisi buna"ölümene kulaç atıyor, ve hiç bitmeyen sancıya rağmen kaçarken denizden tanrıya olan öfkesinin yanıldan ibaret olduğunu düşünüyor" diyordu, ben ise küçük delikten sıkışan bir fareyim, kellemi hangi kedi koparacak diye düşünüyordum. ayağım yerden kesildi, hiç görmediğim seslerin, ve ışığın ansızın önüme düşmesi beni artık korkutmuyordu, kulaç atıyordum. o koca, büyük: eşsiz yüzengeçten sanki daha hızlıymışım gibi.. benimle oyun oynuyordu. altımda yüzüyordu, dişlerini bazen açıp bazen kapatıyordu. gülüyordu belki de şaşkınca ona bakan, korkudan suyun altında bile donan bana.. sesler kesildi, şu geriye çekildi ve öldürüyordu bu karanlık sessizlik..
aşk bir kaç pahalı, yıldızdan ibaretti, çünkü; satın alınmayacak kadar pahalıydı. bana ise miras kalmıştı, odama mavi bir duman gibi girmişti. kendimi kıyıda yatarken buldum. ben ise cenazemde, çelenk'ler bekliyor. dua'ların gökyüzü'ne ulaşırken hışımla çıkmasını umuyordum..
o ölüm, kulaçları işe yaramıştı. belki de tanrı oyununu oynarken hiç farketmemişti, benim ona kurduğum oyunu. çünkü; balıkların bile üstünde duran ben korkusuz ben, ansızın olan ben, nasıl da basit bir ölümü hak ediyor olurdum..
Soğuk bir tokat gibi çarptı gerçekler yüzüme, asit yağmurunda şemsiye açmış gibiyim.. sadece kendimi kandırıyorum.
Gülüşleri bile kenara atarak son verdim
Düşüncelerimi de bir yangında kaybettim
Umutlarımı uçurumdan attım
Ben ise bir enkaz altında kaldım
Düşüncelerimle yapayalnızım
Açtığım her müzikte bogulmak
Hissi arıyorum. En yüksek dozajda
Ses istiyorum
Aynaya dönüp iç sesimle konuşuyorum
Şehrin gürültü karmaşasına attım kendimi, kendimi duymak istemiyorum.
Bu büyük yalnızlığı bozacak iki şeye ihtiyacım vardı, bir futbol sahasındaki seyircilerin tezarahütleri, veya marşları kendi sesimi duymama engel olabilirdi.
Diğeri ise, bir uçurumun en yüksek tepesinden salınırken aşağıya rüzgarın çığlıklarının kulağımı cığmalaması idi.
Zaman yine ters zamana denk getirdi beni, sanırım benim bu zamanla olan husumetim bitmeyecek. Zamanla sürekli olan düşmanlığım yine dirildi. Bir insan nasıl zamanla düşman olur, arası nasıl kötü olur?
Benim oluyor işte. İstediğim dilediğim şeyler hep zamana bırakalıyor. Ve ben zamandan nefret ediyorum..
Zaman benim tek düşmanım, benim için çok ağır işliyor. Sanki benimle derdi var ve ben bu derdi anlamıyorum..
Her şeyi yoluna koyduğunuz anda zaman size yine kazık atar ve işleriniz yolundan çıkar. Beklemek işte asıl mesele bu değil mi?
Bir gün her şeyi bir kenara bırakıp başınız dik yürümeyi öğrenirseniz, arkanıza bakmamayı da öğrenin.
Her şey aslında birer hayal, gitmek kelimesi
Her şey duygu karmaşası yüzünden oluyor
Her şey zamana karşı dimdik duruyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!