ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
Sen uykusuzluk nedir bilir misin
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç?
Devamını Oku
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç?




Nasreddin Hoca bir gün oğlunu yanına alır ve merkebi ile birlikte pazara gitmek üzere yola çıkar. Yolculuk esnasında önce oğlunu merkebe bindirir, kendi yayan yürümeye başlar. Yanlarından geçenler Hoca'yı, yaya oğlunu eşeğin üstünde görünce kendi aralarında oğlunun da duyacağı şekilde;
- 'Hey gidi zamane gençleri! Utanmadan kendi merkebin üstüne kurulmuş, ihtiyar babasını yayan yürütüyor...' diye fısıldaşırlar. Bunu duyan oğlu rahatsız olur ve;
- 'Baba! Bin şu merkebe! Bana sitem ediyorlar! ' der. Bunun üzerine, Hoca biner, oğlu yürümeye başlar. Bir müddet böyle giderler. Bu kez karşılarına çıkan bir tanıdık Hoca'ya çıkışır:
- 'Hocam! Senin kemiklerin sertleşmiş, bu oğlun daha taze. Onu bu kadar ezmek doğru mu? ' der. Hoca oğlunu da merkebin terkisine alır. Daha birkaç adım gitmeden hayvana acıyanların:
- 'Bakın şunlara! Hiç merhametleri de yok! Küçücük merkebe iki kişi binmişler! Utanır insan! ' diye konuştuklarını duyan Hoca da, oğlu da merkepten inerler. Hayvan önde, onlar arkada yaya yola revan olurlar. Onları görenler gülerek:
- 'Allah! Allah! Dünyada ne şaşkın insanlar var? Merkep önde bomboş gidiyor, bunlar da yaya yürüyorlar! ' dediklerini duyunca Hoca ellerini açar ve şöyle der.
- 'Ey Allâh'ım! Halkın dilinden kurtulabilen var mı? '
-----------
Açıkça görüleceği üzere bu fıkrada (aslında kıssa) hiçbir şeyden etkilenmeyen en rahat varlık, eşektir.
(Bu not buraya eşeğe gıpta edildiği için eklenmiştir)
-----------
Bu mesaj bu sayfada yazılan hiçbir şeye cevap değildir.
Daha doğrusu sadece belli bazı günlerin cevabı değildir. Çok sevdiğim bir şâir arkadaşımın bu sayfaya yazıyor olmamla ilgili bana söylediklerine cevaptır.
-----------
Kimseyi kimseye emanet etmiyorum.
Kim yarattıysa o korusun
Bana ne!
Eskiler bir geleneğe bağlı kalmakla birlikte o geleneğe ait kuralları asrın idraki içinden yenileyenlere müceddid derlerdi..
tasavvufi geleneklere veya buna mümasil başka inançlara ait sırlar esasında inisiyasyon değimiz el verme yöntemiyle üstad tarafından eğitimi alanın mertebelerine göre verilir..
Bu iç disipline ait bilgiler halka arz edilirken sembollere aktarılır ..
Bu gelenek damarı ile kesin bağlantısı olan ve müridliği bilinen asaf haletin kullandığı bu sembolik dil oldukça sıkı ve bir o kadar da kapalıdır..
Ben buradaki esrarın bir açılımını sezai karakoçta gördüğüme inanıyorum..
Ve bu ''açılımı'' buraya almak istiyorum..
Gerçi bu çözülemeyen bir konuyu uzatmak için bir alt komisyona havale etmek gibi oluyor ama ..varsın olsun
:)
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç-Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine-II
Güzel bir şiir okudum.
Beni gerçekten 'İrem'e götürdü.
Şiiri bir kaç boyutta açmak mümkün.
Sağ olsun arkadaşlar, güzel yorumlar var
Sayfamız 'put'lardan temizlenmiş, elhemdüllilah
Şiir kabesine dönmüş
İnsanın gönlü çiçek gibi açılıyor.
Şiie bir de başka yönden baksak, arkadaşlar
Tabi sonuncu 'kim' ALLAH olamaz
Evliya ne dersin?
Elbette Naime Hanım, şeyh galibi mistik tütsü bombardımanından arındırarak etten kemikten bir şeyh galib olarak ortaya çıkaran ve padişahın kızkardeşi beyhan a olan aşkını bir şiir hafiyesi inceliği ile insani düzleme indirgeyerek anlatabilen tek araştırmacıdır..
Bir başka okuyucu arkadaşımız anlaşılmaz olmasından şikayet etmiş asaf haleti...Şiir seçer...şiir kendi frekansında olan alıcılara yayın yapar..şiir bu yüzden bir nevi frekans kardeşliğidir..
Niçenin dediği gibi ''bazı ağızlar, bazı kulaklara ayarlıdır''..Niçe denilince buraya bu nick ile yazan bir arkadaşımızın şiirler hakkında yazdığı yorumların keskinliğini zevkle takib ettiğimi de belirtmek istiyorum..
saygılarımla
Kuyu ve karanlığı yaşamadan Mısır'a Yusuf olunmuyor..
içimizdeki putları, tabuları kırmadan İbrahim olunmaz..
...
kutlarım günün şiirini
seçici kurula teşekkürler.
Çok doğru söylemişsiniz Sinyali dost. Şiirde Şeyh Galib ile buluşan – ki bir Türk şairi için bu buluşmanın ‘olmazsa olmaz’ bir önkoşul olduğunu düşünürüm hep – yolu mutlaka Asaf Hâlet Çelebi’den geçmeli. Bana göre de “en iyisi”dir o. Edebiyat çevrelerinde değil ama halk arasında yeterince tanınmamış olabilir ama bu onun edebi değerini hiç eksiltmez, büyüklüğünü gölgelemez.
çok dar bir zaman aralığından bazı notlar düşmek istiyorum şiire..
Doğulularca Buhtunnasır denilen kral batılılarca nabucco olarak isimlendirilmektedir..nabuccot nezar...
Şimdilerde nabuko petrol hattı diye isimlendirilen projede ismini verdinin aynı adlı operasından almıştır..
Asaf halet. türkiyenin ilk ve derin hindu araştırmacısıdır..türk masallarını araştıran meşhur isimlere de öncülük etmiştir..şeyh galibin tek ve yegane anlayıcısı ve anlatıcısıdır..hayatım bıyunca üzerinde en çok düşündüğüm ve en çok araştırma yaptığım şairdir..
Kültürel fosillerin içindeki genlerden hareketle eski bir medeniyeti yeniden canlandıracak kadar nüfuz edici bir muhayyileye sahiptir..Bana ulaşan bir rivayete göre onun hakkında ismet özel ''3000 yıllarının şairidir'' demiştir..
kendisinden çok fazla etkilenmiş olan ve hatta asaf haletin eşinin bir röportajda söylediğine göre hinduizm çalışmalarını asaf haletten alan cemil meriç gibi gündelik ideolojik kalıpların üstünde kalmıştır..
Ama sembolik olarak her defasında istanbul belediye başkanlığına aday olmuştur..hyde parkta söylenen bilidiriler gibi sadece bir bildiri okuyarak ve yayınlamaış ve başkaca bir propoganda faaliyeti yürütmemiştir..
O günün mizah dergilerinin en önemli malzemesidir..
birileri kendisine orhan velinin tercüme edilen şiirlerinin fransada çok meşhur olduğunu söyleyince garip sanırım tercüme hatası yapmışlar diyecek kadar fıkra gibi bir adamdır..
şiire gelince...
Allah cidden anlamak isteyenlere kolaylık versin diyorum...
şu sesleri tanıyacak kadar ezotorik kozmik mistik ve bir o kadar da realist olabilmek gerek
farklı şiirlerine serpiştirilmiş şu sesler..her biri o inancın teşbihen söylenirse bir nevi besmelesi kelime şehadeti olan sözler
evlôim ni i vasilîya tu patrôs
ammon râ' hotep
veya tafnit
dut bu â'ru ünnek pahper
kama pet kama tâ
om mani padme hun(3 kere)
Halaka-s semavati-vel'ard
şimdilik son bir söz..türkçede başı sonu bulunacak şekilde, insicamlı yani diyalektik poetika kaleme alan bir kaç şairden birisidir ve bence en iyisidir...
Mistik eğilimlere sahip, özellikle Hint felsefesine büyük ilgi duymuş; bunun yanı sıra Mısır ve Çin düşünce ortamıyla yakından ilgilenmiş, Doğu felsefesiyle tasavvuf arasında sağlam bağlantılar kurmuş, şiirinin yanı sıra nesir (düzyazı) yeteneği de çok yüksek olan, “ufacık bir tohumda ağaçlar gören”, “zamanlar içinden göçen; duvarın, taşın içinden geçen”, “adı olmayan yerlerde adını unutan”, “şiir, salhaneye merbut bir müessesedir” diyebilen; bana göre çağının oldukça ilerisinde, olağanüstü güçlü ve derin bir ses, gerçek bir şiir ustasıdır Asaf Hâlet Çelebi.
Büyük üstadı unutulmaz “He” şiiri ile anmak istiyorum…
…..He…..
“vurma kazmayı
ferhâaad /
he'nin iki gözü iki çeşme
âaahhh /
dağın içinde ne var ki
güm güm öter /
ya senin içinde ne var
ferhâaad /
ejderha bakışlı he'nin
iki gözü iki çeşme /
ve ayaklar altında yamyassı
kasrında şirin de böyle ağlıyor
ferhâaad /…..”
(Asaf Hâlet Çelebi)
Ve eskidikçe çoğalan, içinde lotus çiçekleri açan şiiri için;
“OM MANİ PADME HUM!” diyorum…
Günün şiiri için mükemmel bir seçim olmuş.
Kurulu içtenlikle tebrik ediyorum.
Kibiri, gösterişi simgeleyen, muhteşem güzellikte kanatlara sahip olan, tavus kuşunun, sesi çirkinmiş, ayakları çirkinmiş, dişlerininde çirkinmiş mesela, bende yakinen görmedim şahsen ama bende göremezdim farkedemezdim eminim etkileyici kanatlarını seyretmekten. peki bu taraflarını kim biliyor? araştırırsak ancak ilk görüşte zor. neyse gelelim vurgulamak istediğim asıl meseleye, bu cennet kuşumuzdan alacağımız o kadar ibretler var ki, bizde kendimizdeki güzelliklerden ziyade, güzel yönlerimizle kibir atmak ve en iyisini ben yaparım, ben muhteşemim vs. demek yerine, tavus kuşunun kanatlarından önce gördüğü çirkin ayaklarına baktığı gibi bizler de bakalım çirkinliklerimize ve kusurlarımıza.. Çirkinliklerimizi örtmek ve onları görmezden gelmek yerine, onları nasıl güzelliğe çevirebilirizin üstünde kafa yoralım birazda! Yüce yardan bir sineği bile örnek vermekten çekinmediğini bildirmiş Kuran-ı Kerim de. çünkü en küçük, küçücük şeyden alınacak o kadar ders ve hikmetler varki!
Niyetim kimseye ders vermek değildi, sadece bir kardeşiniz olarak kendime size, haddim olmadan hatırlatmaktı.
şiire gelince, Şairi tanıyorum , fakat fazla haşır neşir değildim şiirleriyle, ama çok güzel bir şiir bence.
İçimizdeki kırılan putları, yeniden yerine koyan biz değilmiyiz? Neden gerçek sevgiliyi yerleştirmek yerine gönlümüze, hep başka sevginiler ediniyoruz ki?
selam ve dua ile kalın şair, bu güzel sorgulatmalarınız için.
kalemine sağlık
Bu şiir ile ilgili 130 tane yorum bulunmakta