ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
Kalbimi kırdın yüreğimi kor ettin.
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
Devamını Oku
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
''zamansız bahçe''
maalesef hala yerlerine koymalar devam eder..
güzeldi
kutlarım...
İbrahim; Putlar kırıldı.Buzlar eridi.Boyunlar kırıldı.Güneş lehim yaptı , lehim!Sonuçta Asma bah
çeleri de yok oldu.Dünya, hangi güzele kalmış ki...İnsanlarda kalan aklı selim.Sorgulayan şiir.Belkide yenilikleri arayan bir şiir !.Saygılarımla.
09.06.2010 // Ankara /*/ Nazır Çiftçi
Uzun zamandır bu sitede günün şiiri hakkında yorumda bulunmuyordum.Gördüğüm kadarıyla Üstad Asaf Halet Çelebi buraya konuk olarak gelerek bizlere fikir alış - verişi yapma fırsatını ölümünden sonra bile sunmuştur.Mekanı cennet olsun.
Bu şiire yorum yapmak benim bilgi düzeyimi aşar.
Gönül Calabın tahtı, CALAP gönüle baktı
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
YUNUS EMRE
Her insan’da bulunan nefs çok tehlikeli ve 72 şeytan güçünde bu varlığın ne tabanı ne tavanı var eyer insan nefsini nemruttan aşağı görmezse durmadan putlarla uğraşır. Bu gönül e sürekli şirk bulaşır. Ancak bu putlara İbrahim ulaşır. Yani iman. İman kor olsa al eline ateş hazreti İbrahim’i yakmadı bile
Nasreddin Hoca bir gün oğlunu yanına alır ve merkebi ile birlikte pazara gitmek üzere yola çıkar. Yolculuk esnasında önce oğlunu merkebe bindirir, kendi yayan yürümeye başlar. Yanlarından geçenler Hoca'yı, yaya oğlunu eşeğin üstünde görünce kendi aralarında oğlunun da duyacağı şekilde;
- 'Hey gidi zamane gençleri! Utanmadan kendi merkebin üstüne kurulmuş, ihtiyar babasını yayan yürütüyor...' diye fısıldaşırlar. Bunu duyan oğlu rahatsız olur ve;
- 'Baba! Bin şu merkebe! Bana sitem ediyorlar! ' der. Bunun üzerine, Hoca biner, oğlu yürümeye başlar. Bir müddet böyle giderler. Bu kez karşılarına çıkan bir tanıdık Hoca'ya çıkışır:
- 'Hocam! Senin kemiklerin sertleşmiş, bu oğlun daha taze. Onu bu kadar ezmek doğru mu? ' der. Hoca oğlunu da merkebin terkisine alır. Daha birkaç adım gitmeden hayvana acıyanların:
- 'Bakın şunlara! Hiç merhametleri de yok! Küçücük merkebe iki kişi binmişler! Utanır insan! ' diye konuştuklarını duyan Hoca da, oğlu da merkepten inerler. Hayvan önde, onlar arkada yaya yola revan olurlar. Onları görenler gülerek:
- 'Allah! Allah! Dünyada ne şaşkın insanlar var? Merkep önde bomboş gidiyor, bunlar da yaya yürüyorlar! ' dediklerini duyunca Hoca ellerini açar ve şöyle der.
- 'Ey Allâh'ım! Halkın dilinden kurtulabilen var mı? '
-----------
Açıkça görüleceği üzere bu fıkrada (aslında kıssa) hiçbir şeyden etkilenmeyen en rahat varlık, eşektir.
(Bu not buraya eşeğe gıpta edildiği için eklenmiştir)
-----------
Bu mesaj bu sayfada yazılan hiçbir şeye cevap değildir.
Daha doğrusu sadece belli bazı günlerin cevabı değildir. Çok sevdiğim bir şâir arkadaşımın bu sayfaya yazıyor olmamla ilgili bana söylediklerine cevaptır.
-----------
Kimseyi kimseye emanet etmiyorum.
Kim yarattıysa o korusun
Bana ne!
Eskiler bir geleneğe bağlı kalmakla birlikte o geleneğe ait kuralları asrın idraki içinden yenileyenlere müceddid derlerdi..
tasavvufi geleneklere veya buna mümasil başka inançlara ait sırlar esasında inisiyasyon değimiz el verme yöntemiyle üstad tarafından eğitimi alanın mertebelerine göre verilir..
Bu iç disipline ait bilgiler halka arz edilirken sembollere aktarılır ..
Bu gelenek damarı ile kesin bağlantısı olan ve müridliği bilinen asaf haletin kullandığı bu sembolik dil oldukça sıkı ve bir o kadar da kapalıdır..
Ben buradaki esrarın bir açılımını sezai karakoçta gördüğüme inanıyorum..
Ve bu ''açılımı'' buraya almak istiyorum..
Gerçi bu çözülemeyen bir konuyu uzatmak için bir alt komisyona havale etmek gibi oluyor ama ..varsın olsun
:)
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç-Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine-II
Güzel bir şiir okudum.
Beni gerçekten 'İrem'e götürdü.
Şiiri bir kaç boyutta açmak mümkün.
Sağ olsun arkadaşlar, güzel yorumlar var
Sayfamız 'put'lardan temizlenmiş, elhemdüllilah
Şiir kabesine dönmüş
İnsanın gönlü çiçek gibi açılıyor.
Şiie bir de başka yönden baksak, arkadaşlar
Tabi sonuncu 'kim' ALLAH olamaz
Evliya ne dersin?
Elbette Naime Hanım, şeyh galibi mistik tütsü bombardımanından arındırarak etten kemikten bir şeyh galib olarak ortaya çıkaran ve padişahın kızkardeşi beyhan a olan aşkını bir şiir hafiyesi inceliği ile insani düzleme indirgeyerek anlatabilen tek araştırmacıdır..
Bir başka okuyucu arkadaşımız anlaşılmaz olmasından şikayet etmiş asaf haleti...Şiir seçer...şiir kendi frekansında olan alıcılara yayın yapar..şiir bu yüzden bir nevi frekans kardeşliğidir..
Niçenin dediği gibi ''bazı ağızlar, bazı kulaklara ayarlıdır''..Niçe denilince buraya bu nick ile yazan bir arkadaşımızın şiirler hakkında yazdığı yorumların keskinliğini zevkle takib ettiğimi de belirtmek istiyorum..
saygılarımla
Kuyu ve karanlığı yaşamadan Mısır'a Yusuf olunmuyor..
içimizdeki putları, tabuları kırmadan İbrahim olunmaz..
...
kutlarım günün şiirini
seçici kurula teşekkürler.
Bu şiir ile ilgili 125 tane yorum bulunmakta