ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Dünden bu güne bir tarih...
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
*** şiirin yorumu burada açıkça besbelli. yazara rahmet dilerim. saygılarımla.
Dünden bu güne bir tarih...
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
*** şiirin yorumu burada açıkça besbelli. yazara rahmet dilerim. saygılarımla.
'Gönlümü put sanıp kıran kim..?' Son söz;
Şiirin ana fikri olmuş adeta.
Ne de çok şey ifade ediyor halbuki.
Anlayıp idrak edebilmek ne âlâ...
Dua ile!
0085 – İBRAHİM – KALP KIRMAK
İBRAHİM
ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
Asaf Halet Çelebi
•
Onur BİLGE
İbrahim, Kâbe’deki putları devirdiğin gibi al baltayı eline, içimdeki putları da devir! Kırdığın putların yerine yenilerini koydular. Kâbe’yi bile putlardan temizlemek kolay olmadı.
Her namaz sonunda ve bazılarının aralarında da diz çökerek, Tahiyyat’tan sonra okuduğum salavatlarda dörder defa senin adını zikrederek seni anıyorum. Bana örnek ol, rehber ol! Kalbimi, isteyerek ya da istemeyerek putlaştırdığım ölümlülerden, kalıcı olmayanlardan, muvakkaten bende bulunanlardan temizlememe yardım et!
Ben kalıcı güzelliklere talibim. Yaratılanlardaki güzellikler onlara ödünç verilmiştir. Verildiği gibi geri alınır, onlarda sonsuza kadar kalmaz. Ben, güzelliği bozulmayanı ve varlığı sonsuz olanı yani Allah’ı ve O’nun rızasını istiyorum. Senin yaptığını yapmaya, O’ndan başka ne varsa yok etmeye çalışıyorum.
Sen de benim gibi yeryüzüne bakmıştın ve bütün yaratılanların bir Zat tarafından yaratıldığını anlamıştın ya… O Zat’ın kim olduğunu merak ediyordun, O’nu arayıp duruyordun ya… Hani akşam olduğunda en parlak yıldızın O olduğunu sanmıştın da sabah olup güneş çıkınca, onun kaybolduğunu görmüş ve:
“Benim Rabbim o olamaz! Çünkü o kayboldu. Benim Rabbim kaybolmaz!” demiştin. Güneşin daha parlak olması, gece görülen her parlak cismin görüntüsünü yok etmesi nedeniyle Rabbinin o olduğunu düşünmeye başlamıştın ama akşama doğru o da batınca: “Benim Rabbim yok olmaz! Demek ki o da Rabbim değilmiş!” demiştin ya… Ben de kaybolacak olanları, ölecek toprak olacak olanları, kısacası fani olan hiçbir şeyi istemiyor, onları putlaştırmaktan korkuyor, kalbimi onlardan arındırmaya çalışıyorum. Bu yolda örneğim sensin!
Kâbe’yi putlardan temizlediğin halde yerine yenilerini getirip koydukları gibi benim içindeki putların yerine de ben kırdıkça yenileri konuyor ama kondukça, nefsimle savaşarak kırmaya devam ediyorum. Bunu yapan, yaptıran, beni dünyevi güzelliklerle imtihan eden Allah değil de kim!
Karşılaştıran, gösteren, tanıtan, tanıştıran, beğendiren, sevdiren Allah! Eşim, evladım, param pulum, malım mülküm, dünyada sahip olduğum ya da tamah ettiğim ne varsa hepsi birer put! Helal olsun haram olsun, gönlümde yer eden her şey, her neyse tapılacak raddede olmamalı! Allah için her şeyden vazgeçebileceğim kadar işgal etmeli bitimli olan şeyler gönlümü. Aksi takdirde Allah’ı ve Resulünü gerektiği gibi sevmem mümkün değil!
“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır..” Ayet.
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben ken¬disine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” Hadis.
Güneş İslam’dır, Kur’an’dır, Hak’tır, Hakikattır! Buz tutan yüreğimi ısıttı, buzları kırdı, buzlar da nefsimin içime doldurduğu putları, süfli aşk dâhil bütün dünyevi sevgileri paramparça etti. İbrahim, beni bu konuda başarıya ulaştıran, bana yardım eden, beni Hakikat’e erdiren, Allah değil de kim!
“Allah dilemezse siz dileyemezsiniz.” Ayet. “Vermeyecek olsaydı, istemeyi vermezdi.” Hadis. Allah kullarını muhtaç yaratmış. Habir’dir. İhtiyaçlarından haberdardır ve her an sağanak şeklinde inen nimetleriyle yarattıklarının her ihtiyaçlarını karşılar. Bunların miktarını kendisi tayin etmiştir. Yere düşen her yağmur ve kar tanesini yaratan, onların miktarını da bilmektedir. Her şeyi sayıyla yaratan ve her şeyin sayısını bilen, kime ne gerekiyorsa gerektiği ya da hak ettiği kadar bahşeder. Nimetlere şükredilirse, arttırılacağını bildirir. Duayla O’ndan istememizi tavsiye eder. Ancak bir ayetle bizim Zat’ından üç şeyin arttırılmasını istememizi emreder. Bunlar ilim, anlayış ve imandır. Bizim ona şu şekilde dua etmemizi ister:
“Rabbi zidni ilmen ve fehmen ve imanen.” “Allah’ım, benim ilmimi, anlayışımı ve imanımı arttır! Âmin!”
Ben de Allah’tan bunları istedim ve bana bahşetti. Bunlarla yolumu buldum. Şu anda Sırat – ı Müstakim’de, yani doğru yol üstünde olduğumu sanıyorum.
Buhtunnasır, yani II. Nebukadnezar, dünyaya tamah etti, onu tercih etti ve adeta ona taptı! Babil’in Asma Bahçelerinde dolaşan güzelleri gönlünde
putlaştırdı. Bense, ölmeden önce öldüm, dünyadan elimi eteğimi çektim, yaşarken ruhen cennet hayatına kavuştum. Benim gönlüm de bir bahçedir ama içinde fani güzeller ve güzeller değil, En Güzel ve O’nun güzelliğiyle güzelleşen güzeller vardır ki onlar ölümsüzdürler. Bende faniye rağbet kalmadı. İçimde sadece Baki var! “Faniyim, fani olanı istemem!”
Kalp kırmak, Kabe’yi yıkmaktan kötüdür. Çünkü Kâbe kul yapısı, kalpse Allah yapısıdır. Kâinata sığmayan Allah, Müminin kalbine sığar. Kâbe, dört duvardan ibaret bir binadır ama Allah onun içinde değildir. Sembolik bir yapıdır. Allah’ın Evi olarak kabul edilerek tavaf edilmesi emredilmiştir.
Gönlüm, En Güzel’in, yani Allah’ın eviyken, içinde O’ndan başka hiçbir şey yokken onu put sanıp kıran densiz kim? Kalbimde dünya ve içindekilerle alakalı hiçbir şey yokken, içinde yalnız Allah ve Resulünün sevgisi kalmışken, bu saygısızlığı yapan, beni, benimle birlikte Yaratan’ı inciten saygısız kim?
En güzel gönül, incitmeyen ve incinmeyen gönüldür. İncitmemek kolaydır, itina edilirse başarılır ama incinmemek neredeyse mümkün değildir, çok zordur!
Ne mutlu, incitmeyenlere ve incinmeyenlere!
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0085
0085 – İBRAHİM – KALP KIRMAK
İBRAHİM
ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
Asaf Halet Çelebi
•
Onur BİLGE
İbrahim, Kâbe’deki putları devirdiğin gibi al baltayı eline, içimdeki putları da devir! Kırdığın putların yerine yenilerini koydular. Kâbe’yi bile putlardan temizlemek kolay olmadı.
Her namaz sonunda ve bazılarının aralarında da diz çökerek, Tahiyyat’tan sonra okuduğum salavatlarda dörder defa senin adını zikrederek seni anıyorum. Bana örnek ol, rehber ol! Kalbimi, isteyerek ya da istemeyerek putlaştırdığım ölümlülerden, kalıcı olmayanlardan, muvakkaten bende bulunanlardan temizlememe yardım et!
Ben kalıcı güzelliklere talibim. Yaratılanlardaki güzellikler onlara ödünç verilmiştir. Verildiği gibi geri alınır, onlarda sonsuza kadar kalmaz. Ben, güzelliği bozulmayanı ve varlığı sonsuz olanı yani Allah’ı ve O’nun rızasını istiyorum. Senin yaptığını yapmaya, O’ndan başka ne varsa yok etmeye çalışıyorum.
Sen de benim gibi yeryüzüne bakmıştın ve bütün yaratılanların bir Zat tarafından yaratıldığını anlamıştın ya… O Zat’ın kim olduğunu merak ediyordun, O’nu arayıp duruyordun ya… Hani akşam olduğunda en parlak yıldızın O olduğunu sanmıştın da sabah olup güneş çıkınca, onun kaybolduğunu görmüş ve:
“Benim Rabbim o olamaz! Çünkü o kayboldu. Benim Rabbim kaybolmaz!” demiştin. Güneşin daha parlak olması, gece görülen her parlak cismin görüntüsünü yok etmesi nedeniyle Rabbinin o olduğunu düşünmeye başlamıştın ama akşama doğru o da batınca: “Benim Rabbim yok olmaz! Demek ki o da Rabbim değilmiş!” demiştin ya… Ben de kaybolacak olanları, ölecek toprak olacak olanları, kısacası fani olan hiçbir şeyi istemiyor, onları putlaştırmaktan korkuyor, kalbimi onlardan arındırmaya çalışıyorum. Bu yolda örneğim sensin!
Kâbe’yi putlardan temizlediğin halde yerine yenilerini getirip koydukları gibi benim içindeki putların yerine de ben kırdıkça yenileri konuyor ama kondukça, nefsimle savaşarak kırmaya devam ediyorum. Bunu yapan, yaptıran, beni dünyevi güzelliklerle imtihan eden Allah değil de kim!
Karşılaştıran, gösteren, tanıtan, tanıştıran, beğendiren, sevdiren Allah! Eşim, evladım, param pulum, malım mülküm, dünyada sahip olduğum ya da tamah ettiğim ne varsa hepsi birer put! Helal olsun haram olsun, gönlümde yer eden her şey, her neyse tapılacak raddede olmamalı! Allah için her şeyden vazgeçebileceğim kadar işgal etmeli bitimli olan şeyler gönlümü. Aksi takdirde Allah’ı ve Resulünü gerektiği gibi sevmem mümkün değil!
“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır..” Ayet.
“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben ken¬disine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” Hadis.
Güneş İslam’dır, Kur’an’dır, Hak’tır, Hakikattır! Buz tutan yüreğimi ısıttı, buzları kırdı, buzlar da nefsimin içime doldurduğu putları, süfli aşk dâhil bütün dünyevi sevgileri paramparça etti. İbrahim, beni bu konuda başarıya ulaştıran, bana yardım eden, beni Hakikat’e erdiren, Allah değil de kim!
“Allah dilemezse siz dileyemezsiniz.” Ayet. “Vermeyecek olsaydı, istemeyi vermezdi.” Hadis. Allah kullarını muhtaç yaratmış. Habir’dir. İhtiyaçlarından haberdardır ve her an sağanak şeklinde inan nimetleriyle yarattıklarının her ihtiyaçlarını karşılar. Bunların miktarını kendisi tayin etmiştir. Yere düşen her yağmur ve kar tanesini yaratan, onların miktarını da bilmektedir. Her şeyi sayıyla yaratan ve her şeyin sayısını bilen, kime ne gerekiyorsa gerektiği ya da hak ettiği kadar bahşeder. Nimetlere şükredilirse, arttırılacağını bildirir. Duayla O’ndan istememizi tavsiye eder. Ancak bir ayetle bizim Zat’ından üç şeyin arttırılmasını istememizi emreder. Bunlar ilim, anlayış ve imandır. Bizim ona şu şekilde dua etmemizi ister:
“Rabbi zidni ilmen ve fehmen ve imanen.” “Allah’ım, benim ilmimi, anlayışımı ve imanımı arttır! Âmin!”
Ben de Allah’tan bunları istedim ve bana bahşetti. Bunlarla yolumu buldum. Şu anda Sırat – ı Müstakim’de, yani doğru yol üstünde olduğumu sanıyorum.
Buhtunnasır, yani II. Nebukadnezar, dünyaya tamah etti ve onu tercih etti ve adeta taptı! Babil’in Asma Bahçelerinde dolaşan güzelleri gönlünde
putlaştırdı. Bense, ölmeden önce öldüm, dünyadan elimi eteğimi çektim, yaşarken ruhen cennet hayatına kavuştum. Benim gönlüm de bir bahçedir ama içinde fani güzeller ve güzeller değil, En Güzel ve O’nun güzelliğiyle güzelleşen güzeller vardır ki onlar ölümsüzdürler. Bende faniye rağbet kalmadı. İçimde sadece Baki var! “Faniyim, fani olanı istemem!”
Kalp kırmak, Kabe’yi yıkmaktan kötüdür. Çünkü Kâbe kul yapısı, kalpse Allah yapısıdır. Kâinata sığmayan Allah, Müminin kalbine sığar. Kâbe, dört duvardan ibaret bir binadır ama Allah onun içinde değildir. Sembolik bir yapıdır. Allah’ın Evi olarak kabul edilerek tavaf edilmesi emredilmiştir.
Gönlüm, En Güzel’in, yani Allah’ın eviyken, içinde O’ndan başka hiçbir şey yokken onu put sanıp kıran densiz kim? Kalbimde dünya ve içindekilerle alakalı hiçbir şey yokken, içinde yalnız Allah ve Resulünün sevgisi kalmışken, bu saygısızlığı yapan, beni, benimle birlikte Yaratan’ı inciten saygısız kim?
En güzel gönül, incitmeyen ve incinmeyen gönüldür. İncitmek kolaydır, itina edilirse başarılır ama incinmemek neredeyse mümkün değildir, çok zordur!
Ne mutlu, incitmeyenlere ve incinmeyenlere!
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0085
Kırkayak yalnızlığı diye bişey var İbrahim..
Şiir geçmişi günümüze bağlayacak nitelikte.İnsanlar ve inançlar mukayesesi.Güzel bir şiir okudum.
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim” bu bölümle her şeyi anlatıyor. yazarına rahmet dilerim. saygılarımla.
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim” TEBRİKLER
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim” TEBRİKLER
Gönlümü put sanıp kıran kim?
Bu şiir ile ilgili 125 tane yorum bulunmakta