Gök tanrım uğurla
Azığım az
Yolum uzağa
Yaban ellerde
Düşürme tuzağa
Beni koru kolla
Çıktım yola yol serin
Aşar gider dağları
Yol senin
Ardım yaşlı
Önüm hasret özlemin
Uçun kuşlar
Galiba biraz sorunluyum
Ya sonradan oldum
Ya böyle doğdum
Ya tanrı böyle yazdı
Ya ben buyum
Kulaktan kulağa çok duydum
Bu dünyada daha kalamam ben.
Bu dünyanın gözü kör.
Baksana nasıl gidiyor dikine,
Mutlaka bir şeylere çarpacak zaten.
Çekiyor bizi karanlığın dibine.
Bu dünyaya bağlayamam bel,
Camlar, perdeler örtülüyor sokağında.
Aman, ne kötüler bekliyordur şimdi kapında.
Tam tepeden çorap lastiğiyle topladığın saçında,
Ben kayboldum sandım, kollarındaki haritada.
Ben tutuldum kaldım, yandım kirli yatağında.
Sen sıradakini çağırdın, ellerim cebimde çıktım oradan.
Oturuyordum o parkta
Bakıyordum yoluna
O bana gelişin
O salına salına
O çakıllı park yolu podyum o an
O baygın bakışların girdabından
Renkli renksiz farketmez
Rengini hayatın içinden alır
Tutsağıdır kirpiklerin
Bakışları ufkun ötesindedir
Tutamaz sır ele verir
Söylemez yalan dile gelir
Hiç mi olmaz deme
Başaramadım bir kez bile
Anlaşamadık işte
Kalpten geçen
Dökülmeyince dile
Biz çobansız köyün kuzuları
Sardı etrafımızı dağın kurtları
Üst perdeden meleyenler
Üst perdeden kaçmaya başladı
İki seçenek indi gökten
Köylüye meze,kurda yemek
Dökülüp saçılıyor tüm zenginlikleri, koşuşturuyorum milletin arkasından. Herkes önündekinin elindekine göz dikmiş, dönüp bakmıyor, döküp saçıyor arkasından. Kalp kulağım bile kapalı benim, anlamıyorum hutbesinden, vaazından. İyiyle kötü birbiriyle karışıyor içimde, duyuyorum, anlayamıyorum sazından, notasından. Telaşlıyım, ellerim boş, koşuyorum milletin arkasından.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!