Horozlar ötüşür sabahın seherinde
Bir medeniyetin yokluk fermanı
Şehrin ışıksız pencerelerinde
Sessizlik ses ister,
İSTANBUL 1
Tarihin derinliklerinden
Alıp getirilmiş
Odlar içinde gülümseyen
Bir acayip selamdır bu
İSTANBUL-2
İstanbul ah İstanbul
Bir nefes gibidir damarlarda dolaşan
Akıl üstü hayalle gözlerde buluşan
Satırlara sayfalara sığmazsın
Divitler kalemler seni nasıl yazsın
KAR
Kar yağıyor kar
Nedense hep lapa lapa yağar
Beyaza bürünür yer gök
Geceler gündüzler sabahlar
Örtülür sanki bütün günahlar
KİMSEYE SÖZÜM YOK
Kimseye sözüm yok
Ben beni bana anlatamadım
İçimde sıralı dağlar uçurumlar
Aldı beni, ben beni anlayamadım
KIZILELMA
Kılıç şakırtıları inletir maziyı sessizce derinden
Tuna boylarından nal sesleri akıncı gönüllerinden
Ağlayan tarihtir, öksüz kalmış iman erlerinden
Gözü yolda bekler Kızılelma, döner diye seferinden
Sönermiş bütün yürek yangınları
Ve gönülleri kavuran ateş
İçimi aydınlatan kar taneleri
Küllerime değene kadar
Ne sen olacaksın orda burda
SESSİZLİK
Sessizlik tuttu ellerimden
Alıp götürdü yürüdüğüm yerden
Geçtik nice şehirlerden
Yapılmadan yıkılmış viranelerden
SIR
Size bir sır vereyim
Bülbül neden figan eder
İstemezseniz söylemem
İsterseniz söyleyeyim
Kimselerin bilmediği bu sırrı
SOKAKLAR
Geceler boyu yürüdüm sokaklar hep ıssız
Gökyüzü öfkeli yanıp sönen üç beş yıldız
İfrit karanlık içinde kendimde kayboldum
Terkedilmiş bir şehir gibiyim yapayalnız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!