Yangınımda
sönmemiş alev tortuları
gecemden kalan titrek mumun
üzerine düşen cemrede
öksüz gözyaşlarım öpüyor ellerimi.
Gece girmiş köye, gizlice
gören duyan olmamış
yalnızca kirlinin Ayşe abla
çağlayık başında kuşlar ürktü sanmış.
Alamancı Rıfat dayının
bağ evinde görmüşler bir ara
Demir tezgahlarda dövdürmüşüm ruhumu
dönüyor devr-i aleminde tekerleği canımın
bir piç gibi özlüyorum soyumu
dişlisine takıldığım
çarkım dönüyor.
Yalnızlık dört yanımda dört duvar
derinliğine çekmiş deniz beni
uzaklaşırım kendime doğru
yılandan çıplak.
Enlemsiz, boylamsız gezerim ülkesiz atlaslarda
bir soru ararım yasak düşlerimde
Buzullar güneşe döndüğünde
ve girdiğinde arsız ruhun bedenime,
firari gönlümde depreşince arzuların
titrek dokunuşların inince kasıklarıma
engellenir mi düşlerimde okşamak seni
gecenin en üryan vaktinde.
Akan yaşlarımın,
duran kanlarımın,
çoğalan aklarımın,
fırtınalarımın sorumlusu.
Beni benden koparan,
ömrümü ömrü yapan,
Gidersen,
kızıla boyanır gökyüzü
şimşekler nara atar bulutlarda
yıldırımlar iner yalnızlığıma
çiğneyip geçtiğin gölgem gömülür toprağına
kirişsiz bir yay olur yokluğun
İçinden dışına çıktı usulca adam
küflenmiş renklerin yorgunluğuyla
alıp kendini kendi içinden
yelken açmalıydı yeni sulara,
yelken açmalıydı tüyü bitmemiş sevdalara.
Kızıl bir elbiseyle gelmiştin
güneş kızıldı,
getirdiğin rüzgarla aşk kokuyordun
gözlerim gözlerine değiyordu,
elim eline...
Yüzüğün kızıldı,
Penceremde bir ışık olsaydı
yaşlı gecemden doğan
toy sabahlar alırdım koynuma
gözlerimle kucaklardım
fabrika yolundaki insanları.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!