Ne Yokluğuna Ağlarım Ne Sensizliğe
Nede Yüreğim Sensiz Bu Şehirde Yalnız
Senin Yanında Kaybettiğim Özgürlüğe
Senin Gibi Lanet Olsun Lanetli Kız
Ürkek Bir Ceylan Yüreğinde Saklıydın
MELEGIME
Aşkmış dudaklarımdan dökülen iki kelime
Bilemedim, sevdalanmışım meğer yüzün her düştüğünde yüreğime
Sana mı yazıyorum bu satırları yoksa sadece karalıyor muyum. Yoksa bir şeylerimi anlatmam gerekiyor. Ki zaten öyle…! Ben bu mektubu sevdiğime yazıyorum… Sana…
Hani olur ya bazı anlar için canlar verilir, hani bazı insanlar olur ya uğruna dünyalardan vazgeçilir. İşte ben seninle bir an geçirmek için canımı feda etmeye hazırken, senin için dünyamdan vazgeçmişken, ve seni ölesiye severken, senden ayrılmak, sensiz bir hayatı düşünmek ve senin ellerimden kaçıp gitmene izin vermek, bunları yaşamak zaten benim ölümü düşünmeme yeter…
Hani dünyada öyle insanlar vardır ki kıyamazsın. Sen benim hayattaki en değerli hazinemsin, canımsın, bebeğimsin. Sen benim kıyamadığımsın. Unutma, sen beni ölüme bile sürüklesen, sen hayatımı anlamsız hale getirsen bile ben sana zarar gelmesini istemem. Senin gözünden bir damla yaş akmasını dahi istemem. Çünkü senin mutlu olman, benim de mutlu olmam demektir. Ama gönül ister ki benim yanımda olasın ve beraber mutlu olalım. Savaşım bu yüzdendir. Seni kazanmak için. Ama en zoru da ne biliyor musun, seni kazanmak için seninle savaşmak. Hani beni tek başıma bin kişilik bir ordunun önüne katsan, yalnızca arkamda senin olmanla dünyaya karşı çıkarım ama sana karşı savunmasızım. Sen benim zaafımsın. Sana karşı seninle savaşmam imkansız. Çünkü seni seviyorum, çünkü sana aşığım…
Sana papatyam diyorum nedenini biliyor musun? Bilemezsin. Belki papatya bile neden papatya olduğunu bilmez, tıpkı bülbülün neden güle aşık olduğunu bilmediği gibi.
Sen papatyasın; çünkü papatya baharın gelişini sevgi çığlıklarıyla anlatır, güzeldir, dikeni dahi yoktur. Savunmasızdır. Onu koparmak kolay ama hayatta tutmak zordur. Papatya narin bir güzele benzer, senin gibi. Saçların onun göbeği gibi sarı, tenin yaprağı kadar narin ve beyazdır. Şimdi anladın mı sevdim sana neden “papatyam” dediğimi. Ama ben neden bülbül gibi güle aşık olduğumu hala anlayamadım…
Zaman akıp gidiyor, tutamıyorum ve geçen her dakika her saniye hatta aldığım her nefes, beni biraz daha sana aşık edip, beni sensiz bırakıyor. Zamanı iyi kullan aşkım, çünkü zaman aleyhime işliyor ve beni bir şeyler yapmaya zorluyor. Dayanamıyorum. Döneceksen çabuk dön, alacaksan al beni, aksi halde sevdiğim Azrail beni almaya niyetli…
Sende tanıdım bilirmisin aşkın maviliğini
Yüreğin de başka bir yüreği taşımak
Ve kabullenmek tüm kusurlarıyla sevdiğini
Hiç gücenmemek, gocunmamak ve konuşmak
Sende öğrendim ben şiir yazmayı
Karanlık bir şehirde yaşıyordum. Aşkların yarım yamalak yaşandığı, bazense hiç yaşanmadığı o şehirde. Gece ayazların da gündüz yüreklerin yandığı, her gece dağların da bir ceylanın vurulduğu, karların adam sattığı, gündüz aşığın ağladığı, har tan yerin de bir meleğin öldüğü o şehirde.
Yasaktı bu şehirde aşklar, el ele tutuşmalar, ölümdü bu şehirde öpüşmeler. Her kötülükte bir iyilik, her zehirde bir şifa ver her karanlıkta bir aydınlık olurmuş. İşte ben, onca yasağa, onca ağıta ve onca karanlığa inat, bir aydınlık bulmuştum. Saf ve tertemiz bir ışık ‘SENİ’
Bir anda mı girmiştin hayatıma, yoksa ben, yıllardır senimi bekliyordum da, tüm yüreğimi açtım sana. Sanki yıllardır vardın, sanki yıllardır benimleydin. Ömrümün yarısı geçmiş gibi alıştım sana. Yokluğun acı verir oldu. Seni özlemenin yükü bindi omzuma şimdiden…
Kendi yazdığım, ama gerçekten bir zamanlar hayat felsefesi olarak kabul ettiğim o söz. “ özgürlük bir kelebeğin kanatlanmasıdır bazen. Bazen de sevgiliye duyulan aşk. Her ikisi de esaretliktir aslında, bazen çevreye, bazen de başka bir yüreğe. Asıl özgürlük yalnızlıktır.”
İnadına özgürlüğüm, yalnızlığım değil bu günlerde. Senin elini tutabilmek, senin gözlerinin içine bakabilmek, seni öpememek belki de bu günlerde özgürlüğüm. Beklide sensizlikte gözlerimin buğulanması…
Duygularımı büyük bir cenaze töreniyle toprağa vermiştim. Yaşamıyordu artık ve nefes almıyordu. Bendim beklide katili yada başkaları ama hiç fark etmez, ben gene karanlıklarda gömülüydüm. Sonra bir melek tuttu ellerimden ve beni olduğum yerden söküp aldı. Bebek masumiyetindeydi gülüşü.
KİMİ ZAMAN
Ben seni ;
Bir güvercini kanadın da sevdim
Özgürlüğe uçup giden sevdalara
Bir gözyaşı tokası bu gece saçlarımın arasın da sıkışan
Sensin ey yar, gecenin bir yarısı bin nefes sigaramda canlanan
Adı unutulmuş bir şehir ve adına unutulanlar
Bir deliliğin anıtı dikilmiş ufkuma, gözünde ana avrat yalnızlıklar
Kulağımda inceden bir tını
Kaybolmaya yüz tutmuş şiirlerim
Aşkın Adına Şiir Yazabilmek Yada Birkaç Satır Karalayabilmek
Sen, Aşkım, Adını Daglara Yazıp, Önünde Diz Çökebilmek
Lafontenden Çalınmış Bir Hikaye De Gözlerine Sürme Çekebilmek
Issız Bir Yalnızlık Ve Bagıra Bagıra Seni Seviyorum Diyebilmek....
Bir Sevdayı Anlatmaya Çalışır Olmuş Şimdilerde Sözlerim
Uzun Bir Seferden Dönüyor, Yorgun, Kimsesiz, Yaşlı Gözlerim
Kimsesizliğin Adı Olmuş Sevdam, Sevdana Kelepçeli Ellerim
Ey Gök Şahidim Ol, Bir Gün Elbet Elbet Uyanacaktır Sana Hayallerim
Takvimsiz Bir Sabah,Güneşsiz Bir Gün Ve Ve Üzerine Yeminlerim....
Hep seni yazmak istiyor bu günlerde kalemim
Hayalin hiç çıkmıyor aklımdan
Binlerce kalıba sığdıramıyorum seni
Görmek istiyorum gözlerini
Ama hep hayalimde kalsan diyorum
Hep yanımda olsan ama hiç görmemsem seni.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!