Arada bir geliyorsun ya aklıma,
Hani Nazlı bir hayal, nazlı bir düş gibi,
Sessiz ve titrek..
Yoksa mum alevi mi desem?
Evet evet mum alevi..
Daha bir nazlı olur, üflesem söneceksin..
Boğazımda düğümlenen mısra
Biraz karanlık azıcık fısıltılı
Bir türlü çözemediğim sisli rüya
Gece gözlüm
Hayaliyle bülbüle döndüğüm
zemheri sığınağı gülüm
Bir gece yarısı...Hafif yağmur kokusu...
Ay ışığının karanlığa en yakıştığı vakitte,
Sana en çok yakışan şehre gidiyorum.
Pencere kenarında...
Üzerimde gece yarısı sarhoşluğu,
Cama ne de yakıştı bu eylül buğusu.
Nazlı bir sevdanın kokusu sinmiş her yana,
Bu ne hal içeri şehrin kaldırım taşlı yollarında.
Amasya soğuk, Amasya zemheri..
Yeşilırmak suyu donmuş sanki sen gideli.
Ne hatalarım oldu şu gencecik yaşımda.
Bir bilseydin;
Ne pişmanlıklar sığdırdım yirmi yıla.
Uykularım delik deşik gece gözlüm.
Mızrap vuruşlarım kadar ürkek adımlar,
Attığım her dakika daha bir batıyorum dibe.
Bir gece ansızın kapımı çaldığında,
Acırım bu şehri saran o karanlığa.
Hasretinin eseri tüm eski şiirler,
Ya kıskanıp alev alırsa varlığında.
Tek katre su serpersem nağmert olayım,
Sarılıp da sıcağına bir lahza ısınayım.
Sırf seni ne kadar sevidiğimi anla diye sen,
Gözlerinin önünde aşık olmalı bir başkasına.
Yüreğime atlayıp arşa çıkarak uçarcasına;
Ayaklarına sermeli yıldızları, hiç erinmeden.
Üç günlük sevdaların adamı mıyım ben?
Her ne kadar öyle görünsem de;
Çaresizce yokluğu adımlayan
Bir hayalperest değilim ben.
İstesem de olamam zaten.
Hayallere fazla kapılmamalı
Zamanla rüyalara karışır
Umarım son söz olur bu benden duyduğun,
Ve pişmanlık; en hayati damarlarını,
Tıkayan bir pıhtı misali kabusun.
Bu şiiri iyi oku zamansız gelen!
Sana ilk kez bu denli içten yazıyorum.
Çok olmadı o günlerden bu yana.
Ne oldu sana be deli gönül!
Bir zamanlar nigâhından bîtap düşerdi kalemim,
Artık iki satır yazmak zûl oldu sanki..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!