Anadolunun ücra kıyılarından olan Adıyaman ilinin (Farsca da cennetten bir köşe anlamına gelen bethesna) Besni ilçesinde, beş çocuklu bir ailenin son ferdi olarak 1970 yılında dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi besnide tamamlayıp 1990 yılında baba mesleği olan nakliye sektorunde ticari hayatıma başladım.1996 yılında nakliyecilikten daha çok benimsediğim reklam sektörüne girdim bir çok radyo ya reklam metin yazarlığı ve bir çok reklam firmasına reklam tasarımcısı olarak aktif hizmet verdim, en son aileye ait olan Gaziantepteki yerel bir gazetede karikatürist ve yazı işleri sorumlusu olarak görev aldım.Gazetenin kapanmasından sonra yeniden reklam sektörüne döndüm ve halen Adıyaman ilinde reklam sektöründe aktif ticaretle uğraşmaktayım.1998 yılında evlendim iki çocuk babasıyım.
(Şiir okumak, yazmak,belgesel türü kitaplar okumak tiyatro ve sinema hobilerim arasındadır.en büyük fobim yanlış anlaşılmaktır.)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kardeşim Atılmış,
Herne kadar dünyaya ve hayata aynı pencereden bakamıyorsakta, düşüncelerine her zaman saygı duymuşumdur, biliyorumki hayat hikayende yazmadığın zorluklarla dolu mücadelen takdire şayandır, tabulara ve önyargılı insanlara karşı gösterdiğin duruşta çok sevdiğim yanlarındandır, ...