Hüzünlü anıların eskidiği bir zaman…
Çalardın kapıyı,
Açılırmıydı?
bilmem...
Karışmaz mıydım…
Oysa hüznünü aşikar edecek hiçbir şeye;
Gözlerine mesela bakamazdım
Halimden cesaret alır
Dökülmeye başlardın,
Şaşırır mıydım
bilmem...
Huzura doğarken gönlün
Tatmadığın cinslerden...
Rüzgara tutulurdun
Günahları eriten
Yeniden doğduğunu hisseder miydin
bilmem...
Gitmen gerektiğini söylerdin boşa
Halin ele verirken kocaman yalanını
Kal desem...
Hatıra fırtınasına tutulmaktan
Git desem…
Hiç bir şey anlamadan...
Seni korkutan ne olurdu ki
bilmem
Hüzün denizinin buharlaştığı bu anı
Muradına ermişlik sanma
Fırtına sonradan başlar sel sonra…
Ben dediğin neyin varsa el olur
Bu tiryakiliği yaşadın mı hiç
bilmem...
Geçeli çok olsada kendimden
Dostça yürünecek yollar vardı uzun-kısa
Patikalarda dolaşmak, ateş yakmak
Saklambaç oynamak mesela
Aşka dair muhabbetler mesneviden
Arayanlarla aramak Arabi'den
Bir köprüden geçmek sonra
Fırat-nil-kızılırmak üzerinden
Yollar nereye çıkardı
bilmem
Hayal mi sen dediğim,
Hayalin miyim
bilmem
temmuz 08
istanbul-fatih
Kayıt Tarihi : 21.12.2008 17:17:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdal Gişi](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/12/21/iade-i-ziyaret-4.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!