Hz.Hatice (R.Anha) Şiiri - Osman Erdoğmuş

Osman Erdoğmuş
561

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Hz.Hatice (R.Anha)

HZ. HATİCE (R.ANHA)

Hüveylid’in kızı Hz. Hatice 556 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Mekke’nin hatırı sayılır ve zengin kadınlarından olan Hz. Hatice eşinin ölümünden sonra ticaretle uğraşmaya devam etmiştir. O dönemde ticaret kervanlarla yapıldığı için kendini temsilen kervanının başına bugünkü dil ile mali müşavir denilen birilerine atamak zorunda kalırdı.

Peygamber efendimize gençlik yıllarında amcası Ebu Talip baktığından ve Ebu Talib’in geçim sıkıntısı çektiğinden dolayı yeğeni Hz. Muhammed’e

- Ey kardeşimin oğlu mal ve mülk sahibi olmadığımı biliyorsun. Şiddetli kıtlık ve kuraklık elimizi ve avucumuzu kuruttu. Yakında şama çıkacak kafilede Hüveylid’in kızı Hatice’nin kervanına baş olur musun? Efendimiz teklifi kabul eder. Ebu Talip durumu Hz. Hatice’ye bildirir. Hz. Hatice validemiz de.

- O son derece güvenilir bir kişidir. Bende böyle düşünüyordum. Bunun için ona hiç kimseye vermediğim ücreti vereceğim diyerek memnuniyetini bildirir. Ve bu ticaretle Hz. Hatice şimdiye kadar yaptığı ticaretlerden çok fazlasını kazanır. Dönüşünde peygamber efendimize taze hurma ikram eder. Ve gönlüne düşen bir damla bu olaydan sonra yeşermeye başlar ve bu sevgisini en yakın arkadaşı olan Nefise’ye açmakta gecikmez. Hz. Nefise Peygamberimize giderek.

- Seni evlenmekten alı koyan nedir. Diye sordu. Efendimizde.
- Elimde avucumda bir şeyin olmadığını söyledi. Hz. Nefise
- Eyer evlenme masrafların sağlansa ve sen şerefe mala ve denkliğe davet edilsen bu daveti kabul eder misin? Deyince, Efendimiz.
- Kimdir bu? Diye sordu. Hz. Nefise
- Hatice. Cevabını alınca Efendimiz.
- Ama bu nasıl olabilir? Sorusunu sordu. Hz. Nefise
- Orasını ben bilirim diye cevap verdi. Efendimiz.
- O halde dediğini yaparım diye sordu.

Alemlere sultan olacak efendimiz mü’minlerin annesi olacak, haya ve iffetin öncüsü, güzelliği ve ince düşünceli Hz. Hatice validemizle 596 yılında güzel bir düğün merasimiyle evlenirler. Efendimizin velisi Ebu Talip, Hz. Hatice’nin velisi ise amca oğlu Varaka Bin Nevfel idi. Peygamber Efendimiz mihir olarak 20 erkek deve vermeyi taahhüt eder. Bu izdivaçta peygamber efendimiz 25 Hz Hatice ise 40 yaşındaydı. Ve Hz. Hatice vefat edene kadar 27 sene bu evlilik devam etmiştir. 2 erkek 4 kız çocuğu olmuştur.

Adeta insanlığa örnek olacak aile yaşantıları vardı. Ulvi duygularla birbirlerine kaynaşmışlardı. Bu güzel yuvada hakim olan karşılıklı emniyet, samimi hürmet ve muhabbet idi. Hz. Hatice validemiz efendimizin yüce şahsiyetinden dolayı son derece nazik, duygulu ve itinalı davranıyordu. Efendimizde şerefli hanımına karşı muhabbeti fazlaydı. Öyle ki vefatından sonra bile hiçbir vakit muhabbetini kalbinden atmadı. Gönlünün en mutena köşesinde ebedi beraberliğe kadar sakladı.

Resul-i Ekrem Efendimiz Hz. Hatice’nin keremkarlığını, hayır severlilğini, ve kendisine yaptığı büyük yardımı her zaman yad ederdi. Bu yad ediş Hz. Aişe validemize; Hatice-i Kübra’dan başka Nebiyi Ekrem’in zevcelerinden hiç birini kıskanmadım. Dedirtecek ve onunun kıskançlık damarını tahrik edecek kadar fazlaydı.
607 yılı Efendiler Efendisi 36 yaşında…

Mekke.’de baş gösteren kıtlık ve kuraklık o bölgeyi kasıp kavuruyordu. Ebu Talip’de evlat çok, mal yoktu. Geçim sıkıntısı hat safhaya çıkmıştı. Bu durumu gören Efendimiz, Hz. Abbas’a giderek

- Bizlere onun yükünü hafifletmek yakışır. Dedi. Hz. Abbas’ta bu teklifi kabul eder. Hz. Abbas Cafer adlı yeğenini Efendimizde Hz. Ali’yi yanına alır.

Hz. Ali peygamber ocağında nübüvvetin gölgesinde ve en hayırlı anne şefkatiyle yetişerek daha dünyadayken cennetle müjdelenenler arasına girmeyi hak etmiştir.

610 yılı Mekke…

İnsanlar elleriyle yaptığı putlara tapıyor, zengin fakiri eziyor, kölelik almış başını gidiyor. Bazı kabileler, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyor. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in Kabe putlarla dolmuş (360) zengin ve güçlüler için zalimane bir yaşam fakir ve güçsüzler için ise cehennemi bir hayat vardı. Bu durumu gören peygamberimiz bu insanlığı kurtarmak için, bu kötü gidişe dur demek için, kendini toplumdan uzaklaştırılmış ve Mekke’ye 5 km uzaklıkta bulunan, dik yokuşu olan ve Kabe’yi de gören NUR dağındaki HİRA mağarasında uzlete çekilmiş, bu insanlığı kurtarmanın çarelerini düşünüp zikir ederek Allaha dua ediyordu. Bu mağara hem sığınağı, hem mescidi, hende tefekkür yeriydi. Gerçi küçüktü ama bütün alemleri kuşatacak nur oradan çıkacaktı.

Rabbimizin nübüvvete hazırladığı Efendimiz risalet yaklaştıkça rastladığı taş ve ağaçlardan es-selamu aleyke ya Rasul Allah (sana selam olsun ey Allahın rasulü) işitiyor, etrafına baktığında taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Bir gün eşine

- Ben bir takım ışıklar görüyorum bu arada sesler işitiyorum vallahi kahin olmaktan çok korkuyorum. Oysaki kahinlerden ve putlarda nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmedim buyurdu. Vefalı eş Hz. Hatice Efendimizin bütün güzel hasretleri topladığını, herkesin yardımına koştuğunu ve özellikle yakınlarına çok büyük iyilikler yaptığını belirttikten sonra

- Endişe etme Allah senin gibi bir insanı hiçbir zaman o hallere düşürmez. Deyip eşini rahatlattı. En korktuğu anlarda en müşkülatlı zamanlarında hep yanında olmuş ona inanmış adeta peygamberlik gelmeden önce peygamber olacağını anlamıştı. Bu olaydan sonra Hz. Ebu Bekir’i bularak amcaoğlu Varaka Bin Nevfel’e göndermiş; Varaka da

-Bütün peygamberlerin aynı şeyleri yaşadığını bildiği için ona cesaret ve moral vermiştir.

Ramazan ayının 17. günü pazartesi gecesiydi. Nur dağı derin ve manalı sessizliğine bürünmüştü OKU emriyle kainatı aydınlatan ve hidayet kaynağı KURAN alak suresinin ilk 5 ayetiyle gelmişti. Hz. Muhammet resul olarak insanlığı nura kavuşturan Kur’an inzal olmaya başlamıştı.

İlahi vahye muhatap olmanın verdiği haşyetle titreyen Allah resulü Mekke’ye doğru hareket etti. Yolda yine dağ taş ve ağaçlar es-selamu aleyke ya resul Allah diyerek sanki peygamberliği müjdeliyorlardı.
Evine varan efendimiz karşılaştığı azamet ve haşyet karşısında konuşamaz haldeydi. Kendisini merak içerisinde karşılayan vefakar eşi Hz. Hatice’ye beni örtünüz diyebildi. Hiçbir şey sorma cesaretini gösteremeden kainatın efendisini şefkat ve hürmetle yatağına yatırdı ve üstünü örttü. Bir müddet sonra uyanan efendimiz bir nebze olsun rahata ve süküna kavuştuğu belliydi. Hatice-i Kübra’ya başından geçenleri olduğu gibi anlattı ve ekledi,

- Korkuyorum ey Hatice bana bir zararın gelmesinden korkuyorum.
- Efendimize olan sadakati ve güveni basiret ve fazileti ile pekiştiren Hz. Hatice
Hiçbir korku ve endişe duymana sebep yok hiç üzülme Allah senin gibi bir kulunu hiçbir zaman utandırmaz. Ben biliyorum ki sen sözün doğrusunu seversin, emanete riayet edersin. Akrabalarına yakın alaka göstersin, komşularına nazik davranırsın. Fakirlere yardım elini uzatırsın. Gariplere evin kapısını açıp, onları misafir edersin. Uğradığı felaket ve musibetlerde halka yardım edersin. Dedi

Uzun uzadıya düşünen Hz. Hatice validemiz amca oğlu olan Varaka Bin Nevfel’e danışmaya karar verdi. Peygamber efendimizi de yanına alarak; saf bir Hıristiyan, oldukça yaşlı, gözleri görmez olmuş, Tevrat ve incili okumuş onlardan çok şey öğrenmiş gönlü aydınlık olan varakanın yanına gittiler. Efendimizi dinleyen Varaka Bin Nevfel

Kudüs, Kuddüs bu gördüğün melek yüce Allahın yüce peygambere göndermiş ruhül kudüstür. Namusu ekberdir. Sen ise bu ümmetin peygamberisin ah ne olurdu yeni dine halka çağırdığın günlerde bende genç olsaydın kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman sağ olsaydım diyerek misafirlerini rahatlattı.

Bu hadiseden 40 gün sonra hz. Muhammet Mekke civarında yanız başına gezinirken birden bire gökyüzü tarafından bir ses işitti. Başına kaldırıp göğe baktığında Hirada gördüğü Cebrail (as) mı sema ile arz arasında bir kürsü üzerinde oturmuş ona nida ediyordu. Korku ve dehşete kapılarak süratle eve döndü ve titreyerek Hz. Hatice’ye beni örtün beni örtün diyerek hemen örtüsüne bürünerek sedire uzandı. Müddesir suresinin ilk ayetlerine Cebrail (as) Ona vahyetti. (ey örtüye bürünen peygamber kalk da sana iman etmeyenleri azapla korkut. Rabbinin büyüklüğünden bahset elbiseni temiz tut, putperestlik pisliğini bırakmakta devam et. Efendimiz yattığı yerden hemen kalktı bunu gören hz. Hatice

-Ya Eba Kasım ne niçin uyuyup dinlenmedin dedi. Oda başından geçeni anlatarak
-Ya Hatice benim işim uyumaktan dinlenmekten geçti. Ben İslam dinine kimi davet ederim. Beni kim tasdik eder dedi. Hz. Hatice ona tereddütsüz sadakat elini uzattı

-Ben tasdik ederim ya Resul Allah dinini herkesten önce bana tebliğ et. Bundan sonra Efendimiz, Hz. Hatice validemize Cebrail (as) den öğrendiği şekilde abdest aldırdı. Ve yine Cebrail (as) den öğrendiği şekilde zevcesine namaz kıldırdı. Efendimizin kıldırdığı 2 rekat namaz imam olarak kıldırdığı ilk namazdır. Ve bir pazartesi gününün sonuna doğru kılınmıştır
.
Bisetin 10. yılı 619 ramazan ayında Müslüman olmamasına rağmen efendimizi göz bebeği gibi koruyan, kollayan, her sıkıntısında yanında olan Ebu Talip’in ölümü peygamberimizi büyük bir üzüntüye boğdu, bu acı üzerinden henüz 3 gün geçmişti ki maddi manevi bütün gücüyle ona destek olan, hiçbir zaman fedakarlıktan kaçınmayan vefakar eşi 65 yaşındaki Hz. Hatice validemizde hakka yürüdü. Bu iki ölüm efendimize pek ziyade hüzün ve elem verdi. Çünkü Hz. Hatice teslimiyeti, itaati, kalbinin rikkati, fedakarlığı, şefkati, imanının kuvveti, sadakat ve faziletiyle onun yer yüzünde en büyük destek ve tesellicisiydi. Herkes düşman iken risaletini ilk defa o tastik etmişti; herkes ondan uzaklaşıp kaçarken o kendine kalbini açmış ve muhabbetini yumuşak kalbine gömmüştü. En sıkıntılı zamanlarında tek teselli kaynağı olmuştu.

Efendimizin bu derin üzüntüsünde, Hz. Hatice’ye olan müstesna sevgisi yatıyordu. Öyle ki vefatından sonra bile onu hiçbir zaman unutmadı. Ve yari geldikçe ondan takdir, rahmet ve muhabbetle bahsederek hatırasını yad etti. Ona olan sevgisinin bir tezahürü olarak akrabalarına da yardımda bulunur, şefkatini ve merhametini onlardan hiçbir zaman eksik etmezdi.

Ya Rabbi alemlere sultan olarak yarattığın Hz. Muhammed’e zevce olarak nasip ettiğin, bütün sıkıntılarında destek olup, yanında yer alan, sevgili annemiz Hz. Hatice’ye rahmetini ve merhametini bol bol gönder. Biz hayırsız, günahkar, zavallı evlatlarına da şefkat yetkisi vermeyi nasip eyle.

Ya Rabbi onu nasıl islama sadık ve hizmetkar kıldıysan, bizlerinde onun yolunda gidip, onun yaptıklarını yapmaya muvaffak eyle sen ondan razı oldun, bizi de razı olduğun kullar arsına dahil eyle. Kızlarımıza onun ahlakı, fazileti ve gayretini nasip eyle

AMİN AMİN AMİN…

RAHMET ÇAĞLAYANI

Asrısaadetin çile günleri
Yaşanır ruhlarda
Izdırap geceleri
Taş olsa parçalanır
Dağ tahammül edemez
İman olmazsa kalpte
Bu sıkıntı çekilmez

Rahmetellil alemin
Arz etmek için halini
Giderken kabeye
Diken serperler yere
Bu hal
Günlerce devam eder
Ne serpen müşrik vaz geçer
Ne çiğneyen peygamber

Güneş açmış bağrını
Arş da kanatlarını
Bekliyorlar ezelden
Rahmet çağlayanını

Mü’minlerin annesi
Rasulünde zevcesi
İlk Müslüman
İslama ilk inanan
Bütün sıkıntıların
Dert ortağı
En büyük kahraman
Hz. Hatice
Bırakmadı eşini
Ne gündüz nede gece
Taaa Azrail gelince
Ruhunu kabzedince
Kader övdü ağını
Bıraktı yaranını
Zalimler meydanına
Küfrün tam ortasında

Güneş açmış bağrını
Arş ta kanatlarını
Bekliyorlar ezelden
Rahmet çağlayanını
Amcası Ebu Talip
Hani Yeğenine gelip
Yeğenciğim
Dar-ün Nedve’de toplanan
Hem zengin hem kodaman
Mekkeliler derler ki:

Eğer Muhammed(s.a.v)
İstiyorsa şan, şöhret
Reis yapalım başımıza
Karışmasın tanrılarımıza.
Kadın, kız ise derdi
Bulalım istediğini
Gözü para puldaysa
Yığalım önüne ne varsa.

Amcasına bakar O yetim
Biraz da hüzünlenir
Ve der ki,
Amca, amca
Bir elime güneşi, ötekine de ayı
Verseniz dahi
Vazgeçmem bu davadan
Tek başıma da kalsam
Savaşırım onlarla
İşte meydan.

Güneş açmış bağrını
Arş da kanatlarını
Bekliyorlar ezelden
Rahmet çağlayanını.

Amcası, bıraktı O masumu
Gitti Rabb’in yanına
Çilelerle beraber
Girdi hüzün yılına

Hüzün yılı; ıstırap var mayasında
İşkence, havasında
Açlık, had safhasında
Listeler asılıyor
Mekke sokaklarında.
Müslümanlar fişleniyor
Kendi diyarlarında.
Aman Allah’ım
Buna canlar dayanmaz
Azıcık vicdanı olan
Bu zulümü yapamaz.

Güneş açmış bağrını
Arş da kanatlarını
Bekliyorlar ezelden
Rahmet çağlayanını.

Osman ERDOĞMUŞ

Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 15.12.2010 16:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmed İhsan Uslu
    Mehmed İhsan Uslu

    Tebrikler Üstadım!
    Çok güzel, eğitici, öğretici, ders verici idi.
    Allah c.c. hepimizi o güzel annemize cennette komşu eylesin.
    100+anto.
    Selam ve dua ile..

    Cevap Yaz
  • Can Kurt
    Can Kurt

    Rabbim kaleminizden güzellikleri eksik etmesin.Şiir kadar başındaki öğretici konu için ayrıca tşkler...Rabbim sağlık ve sıhhatinizi eksik etmsin.

    -Nice böyle güzel eserlere...

    Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Sevim Aslanalp
    Sevim Aslanalp

    okocaman yüreğine sağlık.....tebrikler....teşekkürler canım dost......

    Cevap Yaz
  • Fatma Kalkan
    Fatma Kalkan

    DEĞERLİ YÜREK SESİNİZ SUSMASIN

    SAYGILAR GÖNDERİYOR SAYFAMA ALIYORUM İZNİNİZLE

    Cevap Yaz
  • Saadet Ün
    Saadet Ün

    'Mü’minlerin annesi
    Rasulünde zevcesi
    İlk Müslüman
    İslama ilk inanan
    Bütün sıkıntıların
    Dert ortağı
    En büyük kahraman
    Hz. Hatice
    Bırakmadı eşini
    Ne gündüz nede gece
    Taaa Azrail gelince
    Ruhunu kabzedince'


    Emeğinizi kutluyorum.
    Saygımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Osman Erdoğmuş