HZ. HADİMİ
Bin yedi yüz bir yılı Hadim yeni bir belde
Adı Mehmet konulan bir bebek vardır elde
Dedeleri çok önce Buhara’dan gelmişler
Taşkent Afşar civarı bir yere yerleşmişler
Karışık deniliyor şimdilerde o yere
Karaşıh’mış önceden böyle gelmiş bizlere
Afşar’ın üstündedir ekiliyor tarlalar
O günlerden kalıntı eski bir mezarlık var
Babası fahru rumdur karahacı Mustafa
Nakşibendî şeyhiyle katılmış aynı safa
Şeyh Murat Buhari’nin anadoluda eri
Halifesi olarak kazanır gönülleri
Annesi Buhara’dan göç etmiş bir Türk kızı
Köklüdür ailesi böyle yazılmış yazı
Hadim’i doğmamıştır anne bir rüya görür
Tabir yapması için kocasına götürür
Göbeğinden bir ağaç fışkırarak büyümüş
Yapraklar altındanmış bunu çok açık görmüş
Çevresinde olanlar kapışarak toplamış
Kocası dinleyince manasını anlamış
Neslimizden bir alim dünyaya gelecektir
Halklar ondan feyz alıp yolunda gidecektir
Rüyada görülen yer neresiymiş bilelim
O bölgeye yerleşip çocuğu bekleyelim
Yaylalar dolaşarak o menzili ararlar
Buldukları bu yere evlerini kurarlar
Dağ başında bir bölge yurt oluyor onlara
Doğacak çocuk için beklemektedir sıra
İşte doğan bu çocuk yarının alimidir
Bugün böyle bilinen o meşhur Hadimi’dir
Biri erkek üçü kız dört kardeşi olmuştur
Yaşadığı yöreden kendine ad bulmuştur
Alim baba oğlunu medresede eğitir
On yaşına gelince kuran ezberindedir
On sekiz yaşındadır gönderilir Konya’ya
Yüksek tahsil yaparak yön verecek dünyaya
Karatay medresesi beş yıl ona ders verir
İbrahim efendiden çok şeyleri öğrenir
Hocası çağırarak eğitimin bitti der
İstanbul’a gitmeyi ona tavsiye eder
Babası onay verir İstanbul’a yerleşir
Gazabad Ahmet ile bilgileri gelişir
Hem derslerini yapar hem sohbete katılır
İstanbul’da ruhuna yeni şeyler katılır
Sekiz sene sürmüştü İstanbul’da hizmeti
İltifatlarla aldı hocadan icazeti
O sırada hadimde vefat etmiş pederi
Bir müderris olarak şanla dönmüştür geri
Babasının yolunda yürüyerek ders verir
Yarına alim olan çok gençler yetiştirir
Bir gün ziyaret eder mezarda babasını
Bizlere anlatıyor yaşadığı o anı
Kendisinden geçerek daldığı bir zamanda
Babası beliriyor cismi ile o anda
Bana bir nasihat ver ne yapmalıyım diyor
Babası anlatınca dikkatlice dinliyor
Maişet hususunda hırstan sakınmak gerek
Yaratana tevekkül edip boyun eğerek
Halıkını unutup kullardan dilenirsen
En adi bir kişiye muhtaç olacaksın sen
Hakka arz et halini halklar bilmemeli der
O zaman dünya bile sana boynunu eğer
Babası irşat etmiş ona yol göstermiştir
O da öğrendiğini başkasına vermiştir
Ünü kısa zamanda çevrelerden duyuldu
Uzaklardan insanlar gelip talebe oldu
Bu uğraş arasında bir kız ile evlenir
Ona ismini veren said dünyaya gelir
Önce Said babası Mehmet diye anılır
Hadimli olduğundan sonra Hadimi kalır
Ünü Konya’yı aşıp İstanbul’a ulaşmış
Sultan birinci Mahmut ilmine hayran kalmış
Sohbet etmek üzere payitahta çağırtır
Hacı Beşir Ağadan duyduğu haller vardır
Bu kişi Hicazda da harem ağası imiş
Padişah bir gün ona ne oldu anlat demiş
Üç hal var der anlatır gördüğü olayları
Ravza ı mutahhara açılır kapıları
Vakit gece seherdir biri girer içeri
Görmek isterdim ama kalmazdı vücut feri
Cebrail kapısından giren bu şahıs kimdir
Merak ederdim ama ayaklarım direnir
Bir gün yine girince yerimden fırlamıştım
Kapıda yakalayıp kendisiyle tanıştım
Konya bölgesindenmiş Bu Muhammed Hadimi
Ziyaret etmek için gelmiş peygamberimi
Bir kitap yazıyormuş şüphe duymuş hadisten
Doğru mudur yanlış mı soracakmış kendinden
Odama götürmüştüm sohbet ettik bir süre
Gitmek istedi hemen çıkıp geldiği yere
Sabah namazı vakti eda edelim dedim
Ben imamlık yaparım vardır dedi görevim
Değişik zamanlarda görüşmüştük deyince
Padişah çağırtmıştı ona güvenmeyince
Duydukları doğru mu emin olmak istiyor
Bu arada Hadimi İstanbul’a geliyor
Hadimi benzerleri bir odada toplanır
Hacı Beşir ağaya içeri, girin denir
O içeri girince Hadimi’yi tanıyor
Sohbete başlayınca padişah inanıyor
Hadimi’nin ilmini kerametini tanır
Âlimleri toplayıp ona ders anlattırır
Padişah huzurunda Ayasofya’da olur
Bu vaaz sonrasında kendinde arzu bulur
Hadim’e dönüşünde kitap yazmaya başlar
Yirmi üç eserini başarıyla tamamlar
Tüm hayatı boyunca çoktur kerametleri
Benim anlatacağım bunlardan yalnız biri
Uzaklardan bir şahıs ününü duyup gelir
Hadimi’yi sorunca bahçededir denilir
Tarif edilen yerde bir köylü çalışmakta
Hadimi’nin kendine Hadimi’yi sormakta
Bağ budama vaktidir işini yapar kişi
Gelen nereden bilsin anlayamaz bu işi
Sorduğun benim demez oturtuyor adamı
Kuru çubuktan alır sunar üzüm salkımı
Adam onu alır yer yine sorar nerede
Sonradan anlamıştır. anlatılır yörede
İşte böyle bir veli gönüller kazanıyor
Dağ başında olsa da onu dünya tanıyor
Vefat edeceği an duranlardan söz ister
Öldüğümde gaslımı biraz erteleyin der
Benim vasiyetim var o beni gömecektir
Siz acele etmeyin mutlaka gelecektir
Vefat ettiği zaman toplanır sevenleri
Acele edenlere denir beklemeleri
Sabah namazı vakti vuku bulmuştur vefat
Kuşluk vakti Konya’dan gelmişti beklenen zat
Ahmedi Trabzoni bir Mevlevi şeyhidir
Gasil, tekfin işini gayretiyle bitirir
Sonra döner Konya’ya görenler şaşırmıştır
Hadimi ne değermiş bilmeyen anlamıştır
Hadim ilçesindedir mütevazi türbesi
Onunda var elbette gizemli hikâyesi
Ailesi yanında mezarında yatıyor
Manevi ikliminde bizi aydınlatıyor
İnternetten indirdim nesiri nazım yaptım
Duyduğum şeyleri de onun içine kattım
Niğmetullah acizdir onu tarif etmekten
Sürçü lisan etmişsem bağışlayın derim ben
Niğmetullah UÇAR
Antalya
05.09.2008
Kayıt Tarihi : 14.9.2009 11:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!