Uzaktan insana içinde mesut insanların huzur dolu günler geçirdiğini gösteren yörenin en göz alıcı evi. Etrafı duvarlarla örülü, her mevsim renginden taviz vermeyen çam ağaçları, tam bahçe kapısına yakın yaklaşık otuz yaşlarında bir dut ağacı ve gölgesi oturma odasına kadar giren kavaklar… Üzerine çok eskilerden kalmış olduğu solmuş renginden belli olan naylon güller bulunan dikdörtgen masa evde geçen tüm olayları dışarı sızdıran iki gelin tarafından özenle dizilmiş sandalyeler dahi ilk görüşte insana ideal insanların varlığını söz konusu olduğunu simgeler.
Düzenin nasıl hırpalandığını, büyük harflerle dile gelen sözlerle yerden yere vurulduğuna tanık olmadan inanmak mümkün değil…
İkindiye doğru kapı çalındı. Küçük gelin elindeki işi bırakıp kapıya bakmaya gitti. Kapıda Perihan Hanım’ı görünce keyfi kaçmış olmalı ki içinden “Yine mi? ” diye geçirdi. Sevinmiş gibi görünerek:
“Abla hoş geldin…”
Perihan Hanım hiç sesini çıkarmadan çocuğun ayakkabılarını çıkarıp…
“Geç Serhat” dedi.
Sesi ağlamaktan hafif kısılmıştı ama gözleri bayağı şişmişti. Tam bu sırada oturma odasından çıkan Anne Sevim Hanım, kızını görünce, “Perihan yavrum ne oldu böyle…” diyerek şaşkınlığını dile getirdi.
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.
hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta