Hüzünlükent Şiiri - Mehmet Bildir

Mehmet Bildir
188

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Hüzünlükent

HÜZÜNLÜKENT
‎(Hüzünlükente ithafen yazılmıştır)

‎Onun için dünya;
‎sanki doğar doğmaz üzerine kapatılmış bir kafesin başka adıdır.
‎İçine doğduğu dünya, dünya değil,
‎içine hapsedildiği suskunluktu.
‎Henüz çocukken, kadınlığıyla yargılandı.
‎Çocukluğunu hiç kimseye emanet edemedi,
‎çünkü herkes elini önce hayallerine, sonra ruhuna sürdü.

‎Bir gün, daha saçlarına ilk tokayı takmadan,
‎kadın oldun dediler.
‎Bir gün, daha ilk masalını dinlemeden,
‎ayıp dediler.
‎Sonra baktılar yüzüne
‎ve dediler ki: “Sen artık susmayı öğrenmelisin.”

‎Küçük elleriyle utanmayı öğrendi;
‎ama utanması gereken tek bir kişi bile dönüp yüzüne bakmadı.
‎Taşları çığlıkla örüldü,
‎duvarları utançla yükseldi,
‎kapılarını kendi elleriyle kapattı
‎ve hepsine içeriden sürgü çekti.

‎Ve o kadın büyüdü.
‎Ama büyürken kırıldı,
‎büyürken sustu,
‎büyürken vazgeçti.
‎Herkesin “ne güzel gülüyorsun” dediği yerde,
‎o gözkapaklarının arkasına gömdüğü çığlıklarla savaştı.

‎Gülüyor sandılar.
‎Oysa her gülüşünde
‎gözlerinin arkasında bir cenaze kalktı.
‎Hiç düşünmediler,
‎o güldüğünde kaç mezar daha derinleşti içinde.
‎Kaç kez gözleri kendini oyduracak kadar acıdı
‎ve kaç kez kemikleri
‎bir kelimenin ağırlığıyla çatladı?

‎Bir gece ansızın değil,
‎her gece azar azar öldü.

‎Her kadının iç sesi vardır,
‎ama onun iç sesi,
‎artık dış sesi gibi sessiz.
‎Çünkü kimse duymadı,
‎duyan da inanmadı,
‎inanan da korumadı.
‎En çok da,
‎“Ben senin yanındayım” diyenler unuttu onu.

‎Kimse bilmedi,
‎kaça bölündüğünü gece yatağa yattığında.
‎Kimse anlamadı,
‎bir gülüşün ardında kaç parçalanmış hayal taşıdığını.
‎Bir yürek kaç kez parçalanır?
‎Bir ses kaç kez boğulur?
‎Bir kadın kaç kez gömülür, ölmeden?

‎Gözlerinin rengi yok artık,
‎çünkü gözyaşlarıyla karıştı bütün anlamlar.
‎Sustuğu her gün bir şehir daha kurdu kendi içine.
‎O şehre kimse giremedi.
‎Adını “Hüzünlükent” koydu.

‎Oysa o sustuğunda;
‎bir çocuk annesiz kaldı,
‎bir gece uykusuz geçti,
‎bir kadın eksildi bu dünyadan.

‎Orada ne gül açar,
‎ne güneş doğar,
‎ne de bir çocuğun kahkahası yankılanır.
‎Orada sadece;
‎bir kadının hayal kırıklıkları
‎duvara duvara çarpar
‎ve her çarptığında
‎biraz daha derinleşir sessizlik.

‎Kime anlatsın?
‎İnanan olmadı ki…
‎Bir gün cesaret edip konuştu,
‎önce ağzı mühürlendi.
‎Sonra elleri bağlandı,
‎en son dizleri kırıldı.
‎Ama en ağır darbeyi
‎kalbi aldı.
‎Ve onu da ellerinden alıp
‎kan içinde, sessiz bir çığlığa dönüştürdüler.

‎Bu kadını kimse tanımaz.
‎Onu tanıdığını sananlar,
‎sadece görüntüsüne temas edenlerdir.
‎Hiç kimse, yastığının altına koyduğu mektupları okumadı.
‎Hiç kimse, aynaya her sabah bakarken ettiği o isimsiz duaları duymadı.
‎Hiç kimse, onun kime, ne zaman ve nasıl
‎“artık dayanamıyorum” dediğini bilmedi.

‎Çünkü herkes konuşurken,
‎o sustu.
‎Herkes giderken,
‎o kaldı.
‎Ve herkes birini severken,
‎o kendinden bile vazgeçti.

‎Şimdi herkes “Ben onu tanıyorum” diyor.
‎Hanginiz gerçekten tanımak istediniz?
‎Hanginiz, onun çocukluğunu kurban verdiği o sabahı hatırlıyor?
‎Kaçınız onun hayallerini meze edip içtiği sofraları susturabiliyor geceleri?
‎Gözlerine hangi duyguyla baktınız da
‎hiçbir şey hissetmediğinizi söyleyebildiniz?

‎Ve siz…
‎Onun ağzını mühürlediniz.
‎Kollarını bağladınız.
‎Dizlerini kırdınız.
‎Kalbini bedeninden söktünüz.
‎Sonra da, sanki hiçbir şey olmamış gibi yüzüne baktınız.

‎Bilmiyorsunuz.
‎Çünkü o, gözleri donmuş bir dünyanın
‎görünmez kadınıydı.
‎Sustuğunda ne kıyametler koptu,
‎hiçbiriniz duymadınız.

‎Ay güneşten vazgeçti,
‎papatyalar bahara küs kaldı,
‎kuşlar bile göçtü bu topraklardan.
‎Çünkü bir kadın daha,
‎bu dünyada yok sayıldı.

‎Ve teşekkür ederiz sizlere.
‎Böylesine derin bir kalbi kırmayı başardığınız için.
‎İşte bu yüzden,
‎ondan helallik beklemeyin.
‎Allah’tan dileyin.

‎Çünkü o kadın;
‎bir evin değil,
‎bir acının evladıydı.
‎Bir coğrafyanın terkedilmiş çocuğuydu.
‎Gölgesiyle yürümeye mecbur bırakılmış
‎bir suskunluk deniziydi.

‎Onun tek adresi,
‎artık Hüzünlükenti.
‎Bir daha da oradan çıkmayacak.

‎Orada yalnız,
‎oradan sessiz,
‎orada sadece kendiyle var.

‎Ve orada bir kadının adı bile yok.
‎Çünkü onu çağıran kimse kalmadı.

‎Ama belki bir gün biri cesaret eder de,
‎bu kadının hikâyesini yürekle dinlerse,
‎o zaman anlaşılacak bu sözler:

‎ “Bir kadını kırmak, bir hayatı öldürmektir.
‎Ve bir hayatı öldürenin,
‎affı sadece gökte saklıdır.”

‎Mehmet bildir

Mehmet Bildir
Kayıt Tarihi : 12.8.2025 16:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!