Bir şeyler söyler misin dedi, dostum;
İçinde hüzün olan her şey.. her şey..
Yüreğim sırcı, dahi dilim ketum!
Dökül, içi zehir, dışı şeker şey!
İçimle dışımı ayıran hüzün,
Ne bana kündedir, ne zebun aşka..
Yaprak yaprak dökülüp eririm güzün;
Bu, hayatla dövüş, kaderle şaka…
Maktaından hüznü yakalayıp da,
Bir türlü sadede gelemiyorum..
Nefsimden bahsetmek belki ayıp da,
Gönüller kapalı, göremiyorum.
İşte sırdan bir cüz, hüzün mü dedin?
Nurun gölgesinde bir kaç damla yaş!
Bütün “bir”e gövde “bir”miş adedin,
Bundan hayat bulur, ayık ve ayyaş…
Aslında ben bıktım kelimelerden;
Hiç bir derdimi anlatamıyorlar!
Özümden firari mesafelerden,
Ancak hüzün ve gam hız alıyorlar…
Kolay mı müşahhas hüzünü tutup,
Zehir tabağında bal gibi sunmak!
Kaş-göz arasında zevki uyutup,
Hasretle vuslata mesut dokunmak…
.
Ehline çerağdır gönül yangını,
Hüzün alev alev, hüzün canda köz!
Ruhu kamaştırsa ışık salgını,
İçimde bir nara: Allah birdir, söz…
Dahi bundan hüzün dilbaz değildir;
Sır çıkmasın diye boğazda düğüm..
Bildir sırlarını, İlahî, bildir;
Senden gayri yoktur, arzda gördüğüm!
Gönül hüzne saray, ağırla da bak!
Beş vakit hidayet sun taze, taze..
Ne gümüş eşyalar, ne altın tabak,
Hâl, aranan kıymet, niyet endaze.
Rasûl’de hayretim, büyük mucize;
Bir kere kahkaha atıp, gülmemiş!
Hüzünlü hayatı mirası bize;
Ağlayın insanlar, ağlayın.. demiş!
Yusuf kuyudan mı hüzne kapıldı?
Hayır elbet, hayır.. Yakub’a hasret!
Halil’e en hazin ateş yakıldı!
İman bu; ya hüsran, ya sonu şöhret!
.
Bende hüzün çere-çöpe sevdalar..
O’nun gözlerini emdi gözlerim.
Üç gün hasret bitmez, ruhumu dalar;
Kudurdukça şifalı yar gözlerim.
Her şey tam olmalı aziz nefsime..
Bir varım eksilse hüzün yerleşir.
Anasız, babasız, yarsız elime,
Çarpılar koy deyip, verdi tebeşir…
Hem gamlı kederli, hem nazlı nazlı;
Yanımda isterim sevdiklerimi..
Gelişim ezanlı, gidiş namazlı;
Hüzün hatırlatır gömdüklerimi…
Neler gömmedim ki hayat arsama;
Elâ gözlü yare aşifte hisler..
Hem aşkı can-siper aldım arkama,
Hem de ayrılığa döndü kavisler…
İki yakam tek ilikle birleşti,
Önce annem dikerdi düğmeleri.
Farkına varmadan eller değişti,
Sonsuza dek sustu övünmeleri.
Firakın tahtına kuruldu hüzün,
Küçük hasret büyüğünü uzattı..
Sahibi var gece ile gündüzün,
Rabbim kalbi, Kendi için yarattı!
Sırra kadem basınca kalbimde göz;
Açıldı ki, sonsuzlukmuş menzilim..
Nasıl anlatsın ki, dilde müflis söz?
Hüzün teslimiyet, lisansız ilim! ..
Kayıt Tarihi : 17.2.2017 01:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!