Yorgun bir aşkın seyir defterine adını yazdım, hüzünler ektim bekleyişlerin ovalarına
Acının sargılarını değiştirdim her mevsim, ırmaklar boyadım ah sevdanın fırçalarıyla
Yangınlar biriktirdim seni özledikçe, geçtim ulaşılmaz çağlarını sabrımın fışkınlarıyla
Yalan bir ömrün gölgesinde bekledim seni, kavruldum sönmeyen sevda yangınlarıyla
Yorgun yılların yol dokunuşlarıyla sürüp içimizdeki emsalsiz sevinçleri uzaklara bir kol ararız bedenimizi saracak, çocuk mutlulukların terkisinden toza bulanmak için. İç dökülüşlerimizin sureti yansır ah aynalarda, kırık bir şarkının dimağındaki hıçkırıkları duymak için. Oysa, aynı yaşamın içinde kırık bir akşamüstünün düşünsel nidasına avuçlarımızı uzatınca dalar gideriz dünlerin suskun günlerine. Bir çığlık asılır gölgemizden, umarsız gülüşlerin parklarına çocuk gölgemiz sokulur ve içimizdeki o dingin yaşanmışlıklar hüzünlü bir şiirde son bulur.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman