Bir akşam vakti düştü yine şehre, Küf kokusu sardı ıssız sokakları. Buruşuk yaprakların altında Bastıkça yankılanan soluk ayak sesleri…
Güneş, kızıl bir iz bırakarak kaybolurken Çatlamış duvarlardan dökülüyordu zaman. Paslı demir kapılar inledi rüzgarla, Çürümüş ahşap merdivenler gibi, ömrümüz de eskiyor.
Karaköy’ün sararmış taşlarında, Adım adım iz bırakan geçmişin gölgesi. Paslanmış tabelaların altında Eski bir hikayeyi fısıldıyor sanki.
Bütün gözler kapanırken gecenin kollarında, Bir fener aydınlatıyor denizin siyah yüzünü. Dalgalar vurdukça kıyıya, Bin yıldır anlatılmayan sözler yırtılıyor.
Ne hüzünler kurtarır seni
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler
Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
Devamını Oku
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler
Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta